Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Bodrum’un bohem havasının, ‘Türkbükü’ ortaya çıkınca bittiğini düşünüyor: Eskiden aynı taburede oturup bira içtiğimiz insanlar gitti, herkesin giremediği kulüplere kapandılar
Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras’la geçen hafta ilki yayınlanan söyleşimizin ikinci ve son bölümü yine oldukça net ve ilgi çekici yanıtlar içeriyor:
Bodrum’u yönetirken en zorlandığınız başlık nedir?
Alt yapı. Hem gelirim kısıtlı hem de yetki bende değil. Bir dere mi taştı, ben tek başıma çözemiyorum, illa Muğla Büyükşehir’le Devlet Su İşleri’ni bir araya getirmem gerekiyor.
Patlayan boruları, caddelerde akan suları gördüğünüzde mahcup oluyor musunuz?
Çok mahcup oluyorum. Dediğim gibi sorumlusu ben değilim, mevzuat bana bu sorunu tek başıma çözmeme izni vermiyor, ama yine de benim aklım mağdur olan vatandaşta.
Peki çukur kapatmaya da mı izin yok? Turgutreis yolu felaket…
İzin var ona, ama 40 yıllık problemi çözmeye çalışıyoruz orada. Bir buçuk yıl daha dayanacağız, yoksa onun bir adım ötesi artık girilemeyecek bir denizdi.
İki yıllık icraatlarınızın arasında gurur duyuyorum dediğiniz ne var?
Yapılaşmayla mücadelemizden gurur duyuyorum. O konuda büyük destek görüyoruz zaten.
2019’dan beri kaç yer mühürlendi, kaç yıkım kararı uygulandı?
Yapı Kontrol Müdürlüğü’müz tarafından yapılan mühürleme sayısı bin 332, yıkım sayısı 362.
Hiç tehdit aldınız mı?
Biri şu anda mahkemede. Yıkılan yerin sahibi bir adam gelip babamı tehdit etmiş, “Oğlun kendine dikkat etsin” diye. Oluyor zaman zaman, ama önemli değil.
Hata yaptım, dediğiniz bir şey var mı iki yıldır?
Biraz ofis işleriyle fazla zaman kaybettim, sahaya çıkıp halkın arasına daha fazla girmeliydim. Çıkıyorum, ama yetmiyor. Bodrum, sorunların yerinde görüp dinlenmesi gereken bir yer. Buna bir çözüm bulmam gerekiyor.
Gıpta ettiğiniz yerli veya yabancı bir belediye var mı?
Eskişehir Belediyesi var. Yılmaz Büyükerşen’in sanat ve müzeciliği kentin dokusuna katmasını çok önemsiyorum. Yurtdışında da Moskova Belediyesi. Alman kentlerinde de müthiş bir düzen var, ama Moskova bambaşka bir şey.
Ankara, İzmir, İstanbul; hangisine daha yakın hissediyorsunuz?
Tunç Başkan’la kafalarımız aynı bizim.
Eski Bodrum Belediye Başkanları’ndan kimle daha benzersinizdir?
Tuğrul Acar. İçme suyu yatırımları, kaçak yapılaşmayla mücadele hep onun zamanında başladı, ama Tuğrul Abi topluma karşı biraz rijit durdu, o yüzden de maalesef çok anlaşılamadı.
Sizce “Bodrum Cumhuriyeti” diye bir şey var mı; kendinizde böyle bir “böbürlenme” hissediyor musunuz?
Yok, öyle Bodrum şovenizmini kabul etmiyorum. Ayrıca böbürlenecek bir şeyimiz de yok. Hani Allah vergisi olanlara bakarsanız var, ama biz onun üzerine böbürlenecek bir şey koyamamışız ki… Adam 2 bin 500 yıl önce antik tiyatrosundan Mausoleum’una kadar yapmış, biz neyle övünüceğiz? Yapılaşmayla mı, trafik keşmekeşiyle mi, alt yapı sorunlarıyla mı, çevreyi denizi kirletmemizle mi, neyle böbürleneceğiz? Vallahi hiçbir şey yok şu anda. Bir yağmur yağdığında bütün pembe tablo ortadan kalkıyorsa bizim övünebileceğimiz hiçbir şey yok.
Çok rica telefonu alıyor musunuz?
Oluyor da anladılar artık. Bizim belli kurallara uygun davrandığımızı biliyorlar, o yüzden çok azaldı. Var, hala geliyor, tam yıkım yapacağız mesela, “İdare et” diyenler falan oluyor, ama ben “Başkan’ın lütfu”yla yönetilen bir belediye istemiyorum. Kitap ne diyorsa o. Görevinin başındaki memura ben bir şey diyememeliyim, ki belediye yönetimindeki o gri alanlar da ortadan kalksın.
Cemiyet duvarların arkasına çekilince bohem hava bozuldu
Bodrum’un o bohem havası ne oldu da bozuldu?
Bodrum’da 90’ların ortasına kadar sadece Merkez ve Bodrum Çarşı vardı. Eğlencenin kalbi orasıydı. Halikarnas Disko’lar, Veli Bar’lar, Hadi Gari’ler, Yetti Gari’ler, Lodos’lar, Mavi, Beyaz Ev, Seyfi, Han, Sapa Mey… O kadar güzeldi ki oralar. Korkunç bohem bir ortam vardı. Sonra 96, 97’lerde Türkbükü çıktı ortaya. Ship Ahoy’larla, Maki’lerle, Maça Kızlarıyla, Divan’larla başka bir şey olmaya başladı Bodrum. O zamana kadar valla başka yerde bir şey yoktu. Bir Gümbet’e İngilizler gelirdi, küçücük güzel bir yerdi. Bir de Bodrum merkez yerlilerin hakimiyetindeydi. Oraya da Ankaralılar çok gelirdi.
Ne değişti Türkbükü coşunca?
Bizim beraber oturup da aynı taburelerde bira içtiğimiz, Halikarnas’ta karşılaştığımız, Gemibaşı’nda gördüğümüz rahmetli Mustafa Koç gibi ne kadar cemiyet insanı varsa birden onlar Merkez’den çekildiler. Büyük duvarların arkasına geçtiler. Artık özel olmayan insanların giremediği kulüplere kapandılar. Bodrum halkından kopuldu. O bohem hava da işte ondan sonra bozuldu. Bodrum, kapısında özel korumaların beklediği bir Reina havasına büründü.
Sonra ne oldu?
Mesela Gümbet’teki kulüpler çıktı ortaya. Mafyavari yapılanmalar falan… Eskiden yoktu bunlar, herkes çok rahattı burada.
Marina da Yalıkavak’ı değiştirdi mesela?
Tabii orası da değişti, başka bir Bodrum’a dönüştü. Bir Gümüşlük Allah’a şükür bohem havasını hiç kaybetmedi, bir tek orası kaldı. Sanatçılar falan zaten hep orayı tercih ediyor, biz de elimizden geldiğince korumaya çalışıyoruz. Ama asıl o Bodrum Çarşı’nın güzel tipik Akdeniz kasabası havası bozuldu. Ve kültürü yozlaşmaya başladı. Başka bir şey teslim aldı orayı. Eskiden çok güzel bir meyhaneler sokağımız vardı, oralar tekilacılar sokağına dönüştü, birden bire kabuk değiştirdi. Çerçi’lerin, Hızma’ların, halı, deri satanların, süngerciler, sandaletçiler, buldancılar, boncukçuların güzelim Çarşı’sı turistlerin zorla kolundan çekildiği sahte marka pazarına döndü. Bir yozlaşma daha oldu; en güzel Neyzen Tevfik Caddesi nargilecilerle doldu… Ya bravo, en sonunda ona da dönüştü maalesef.
Lüks bir ev parası kadar bütçeyle tüm Bodrum'u yönetmeye çalışıyoruz
Siz hep “Bu bütçeyle bu nüfusa hizmet veremiyoruz” diyorsunuz ya; Bodrum Belediyesi’nin gelir kalemleri nedir?
Emlak vergileri, ruhsat harçları, işgaliye gelirleri, kafe otopark işleten şirketlerimizin faaliyet gelirleri, bir de iller bankasından aldığımız yıllık 50 milyon lira civarında bir pay. Yaklaşık 10 kalem gelirimiz var. Bu kalemleri arttıramazsınız, ben de zaten o yüzden hep “Bodrum’a yatırımın kamu eliyle yapılması gerekiyor” diyorum.
Bu yılki geliriniz nedir?
Bu yıl 280 milyon lira. Bunun zaten yüzde 50’ye yakını personel gideri. Kalan yarısıyla da koca Bodrum yarımadasına yol yapıcam, alt yapı yapıcam, park bahçe peyzaj yapıcam, sosyal hizmetler vericem, temizlik yapıcam. Düşünün, geçen sene fen işlerine ayırabildiğim 49 milyon liraydı; 5 milyon euro’ya tekabül ediyor… Yani 5 milyon euroya ev var şu anda. Biz o lüks bir ev parasıyla Bodrum’un yolunu izini yapmaya çalışıyoruz. El insaf!
Borç var mı?
Var tabii, yaklaşık 300 milyon liraya yakın borcumuz var.
Kayıtlı nüfus 175 değil de dediğiniz gibi 430 bin görünse İller Bankası’ndan alacağınız daha fazla ödenek rahatlatır mıydı?
O çok fazla değişmiyor, zaten dişinizin kovuğunu doldurmaz, Bodrum için aslolan hükümetin buraya bakış açısının değişmesi. Nüfusunuzun artık kabaca kışın 450, yazın 900 bin olduğunu anlatabilirseniz hükümet de “Aa burası artık şehir gibi bir yer oldu, ben ona göre yatırım planı yapayım” diye düşünüyor. Doktor sayısı, yatak sayısı, derslik, öğretmen, güvenlik görevlisi, trafik ve alt yapı yatırımları… Bunların hepsi nüfusa göre ayarlanıyor. Mesela şimdi Ankara ve Muğla’nın desteğiyle Bodrum’da büyük bir kanalizasyon alt yapı çalışması başlattık, nasıl oldu bu? İki yıldır o kadar çok bağırdım ki, “Bizim nüfusumuz artıyor, bizim nüfusumuz artıyor” diye. Sürekli görüşmelere, derdimizi anlatmaya gittim. Sonunda bir yerden başlandı.
Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’un kendi turizm tesisleri de burada, bunun Bodrum için kolaylaştırıcı bir yanı oluyor mu?
Bakanımız kendi yetki alanında çok çalışıyor, Allah var, bence turizm bakanlığına gelmiş en doğru isimlerden birisi. Yani bir bakan güzellemesi olmasın, ama bu işin mutfağından geldiği için herkesin problemini biliyor, sektördeki herkesi tanıyor, denizcilik, yeme-içme, konaklama, turizmin tüm branşlarına hakim. O yüzden Bakan Bey’in orada olması bizim için büyük bir avantaj.
"City Fee" Bodrum'a bırakılmalı
Ankara’nın Bodrum’a farklı davrandığını düşünüyor musunuz?
Düşünüyorum ve bu içime çok dokunuyor. Yani devlet buraya bir CHP’li belediye gözüyle bakmamalı. Buranın yollarından sadece CHP’liler geçmiyor, dünyanın en zengin oligarkları da devlet adamları da geçiyor. Burası siyaseten ötelenecek, ihmal edilecek bir yer değil. Bu kadar önemli bir coğrafyanın hala kaldırım sorunu olamaz. Bunu Bodrum’a belediyesine bırakırsanız, bunu Bodrum belediyesi yapamaz. Yok öyle bir gücü. Hele de yazın bir Esenyurt (Türkiye’nin en kalabalık ilçesi) kadar nüfusu Bodrum bütçesiyle yönetiyorsunuz…
Bunu adil bir noktaya çekmenin formülü nedir, var mı böyle bir formülünüz?
Var tabii; 1- Nüfusa göre değil, buradan alınan vergilere göre Bodrum’a bir ödenek ayrılmalı. Sonuçta Türkiye’nin 35 milyarlık turizm gelirinin yüzde 10’unu biz yaratıyoruz.
2- Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin bir bölümü belediyelere bırakılmalı. Madem benim yolum bozuluyor, benim doğam kirleniyor, o vergiden ben de pay almalıyım.
3- Yurtdışında “City fee” denilen şehir ücreti vardır. Ayak bastığın anda senden 3-5 euro keserler. Şu anda “konaklama vergisi” diye bir vergi var, ama o olduğu gibi genel bütçeye gidiyor. Turist geliyor benim kentimi yıpratıyor, dolayısıyla o amortismanı da benim almam gerekiyor.
4- Belediye olarak KDV ve ÖTV’den muaf olmalıyız. Belediyeler zaten hizmet üreten kuruluşlar. Hizmet ürettik diye bir gelir elde etmiyoruz. Ama o hizmeti yapabilmek için harcama yaparken bir de KDV ödüyoruz. Mesela yol yaptırıcam, adama bir de KDV ödüyorum. İyi ama ben onu gider olarak gösteremiyorum ki, o KDV benim üstümde kalıyor. Mal alıp satmıyorum, ne KDV’si…
Muğla Büyükşehir’den destek geliyor mu?
Geliyor tabii, Büyükşehir bu yıl bütçemizin üç katı kadar kamu alt yapı yatırımı yaptı Bodrum’a. Zaten yapması gereken, kendi yetki alanındaki yatırımlardı bunlar, ama 11 ilçeye o da zor yetişiyor.
Muğla Büyükşehir, Bodrum’un “abi”si midir yoksa “rakibi”mi?
Kesinlikle “abi”sidir! Biz bu Muğla-Bodrum arasındaki o siyasi tartışmaları geride bıraktık. Ben siyasetin hizmet için yapılması gerektiğini savunuyorum. Siyaset öyle ayağa düştüğü gibi kötü bir şey değil, tam tersine insanlara hizmet bilimidir. Siz hizmetinizi yapın, başarılı olun, halk zaten sizi başka yerlere de taşır. Ama önce başarılı olun.
Şu anda sadece cami yapılıyor
Kimsenin Kargı Koyu'na Külliye’den vazgeçtiği yok, ama siz “Yoo sadece cami yapıyorlar” diyorsunuz? Neden alttan alıyorsunuz?
Alttan almıyoruz, bilgilerle davranıyoruz. Orada 9 yıllık uzun bir süreç var ve gelinen son noktada sadece cami bölümünü yapmaya karar verdiler. Diyanet Vakfı’nın yetkilileri de geldi, aynı şeyi söyledi. Bu işi Ankara adına takip eden sayın vekil Mehmet Çiçek de (Eski Adalet bakanı Cemil Çiçek’in kuzeni, AK Parti Yozgat Milletvekili), Bodrum Müftümüz de aynı şeyi söyledi. Şu an sadece camiyi yapmak niyetindeler. Hafriyatı da ona göre yaptılar.
Niyet diyorsunuz… Ya “son dakika” olursa?
O zaman da karşı dururuz. Çünkü bize söyledikleri bu. Ama iş öbür tarafa dönerse benim de elimde bu işin burada yapılamayacağına dair çok ciddi mimari raporlar var. Tamam, ibadet yeri, hastane gibi yapıların imar planına çok uygun olmaları beklenmez, bunu biliyoruz. Fakat bu proje bunun çok ötesine geçiyor. Mesela projede 10 metre yüksekliğinde duvarlar var, ama yanındaki evin yüksekliği 6 buçuk metre. Eğim çok ciddi bir sorun. O eğime bu devasa külliye olacak bir şey değil. Mimari olarak onu oraya uygulamak için projelerinde öngördükleri 100 milyon lira falan değil, çok daha fazla para harcarlar. Zamanında bir tane proje çizdirmişler, ama statiği falan bile yok. O projenin o coğrafyaya yapılması imkansız. Ayrıca hemen aşağısı turizm merkezi. Aşağısıyla yukarısı arasında büyük çatışma yaşanır.
Peki Bodrum’da en son okuduğum 88 cami var; 89’uncunun o manzaraya yapılması şart mı?
Yani ben işin o tarafına karışamam, Diyanet İşleri Başkanlığımız burada öyle bir ihtiyaç gördüyse ondan yapıyordur diye düşünmek isterim. Zaten imar planında da buradaki 3 bin metrekarelik bir alana ibadet yeri yapılması gözüküyor, hatta biz “Bırakın biz yapalım” dedik. Ama yok illa bir İslam Külliyesi yapılacaksa da bunu daha düz bir alan olan İslamhaneleri’ne ya da asıl Menteşe Beyliği’nin tarihi dokusunu taşıyan Milas’taki Beçin Kalesi’nin bulunduğu yere yapılsın dedik. Çünkü bizzat ben kendim inceledim, oraya gerçekten o proje yapılamaz.
Yarım saat erken çıkın ama Bodrum'u bozmayın
“Torba çevre yolu bittiğinde Kos’tan bile görünecek” dediniz, Bodrum severleri yıktınız?
Çok yanlış anladılar beni orada, ben öyle bir şey demek istemedim. Bu viyadükler, köprüler, Yaka’nın üzerindeki yol o kadar büyük bir proje ki olumsuz anlamda dedim, Kos’tan bile görünecek diye. Düşünsenize Bodrum sırtlarından bir otoban geçecek; böyle olmasın, Bodrum’a bir şey yapacaksak adam gibi yapalım demeye getirdim.
Torba’dan girip Dereköy’den çıkacak bir yola gerek var mı?
“Gerek yok” diyemem, ihtiyaç mı ihtiyaç, ama en geniş yolu da yapsanız Bodrum’un trafik sorunu devam eder. O yüzden bir çevre tahribatı yapmaya, Bodrum yamaçlarının dokusunu, arkeolojisini bozmaya değmez. Bunu da ben demiyorum, uzmanlar diyor. Evet, Bodrum’da zaman zaman trafik sorunu oluyor, gelen bunu bilerek gelecek. Yarım saat erken çıkın evden… Kaldı ki bizim mevcut eski yollarımız var, öncelikle onları rehabilite edebilirler. Mesela Torba-Yalıkavak yolu hala düzeltilemedi, öyle duruyor. Trafiği rahatlatmak için servis yolları açabiliriz. Biz şimdi bununla uğraşıyoruz. Millet bahçesini, pergolasını, tabelasını yola kadar getirip dayamış; onları kaldırıp, servis yolları açarak trafiği öyle rahatlatmaya çalışıyoruz.
En kötü dönemi Kasım'da geçirdik
Geçen Mart ayında “Gelmeyin” dediğinizde Bodrum’da ikinci evi olanlar çok bozulmuştu size, fakat gördük çoğu da 10 gün bile eve kapanmadı, normal yazlığa geliyor gibi geldiler…
Zaten tahmin etmiştim ben onu, başıma geleceği biliyordum. Bir insan yazlığına geldiği anda ne yapar; evinin tadilatını boya badanasını yapar. Çıkar yapı marketlere gider, eve alışveriş yapar, pazarları doldurur. İnanın o günlerde marketlerden çalışanlar bana telefon ediyorlardı, “Başkanım burası ana baba günü, Allah aşkına gelin bizi koruyun” diye. Ve ben gerçekten onları biraz olsun koruyabilmek için elimde dezenfektan, market market dolaştım.
En kötü ayı ne zaman yaşadık?
Kasım ayıydı. Mart-Ekim 2020 arası toplam 40 kaybımız vardı. Ama Kasım ayında günde 40 yeni vaka çıkmaya başladı, kayıplarımız bir anda artışa geçti.
An itibarıyla Bodrum’da kaybımız?
Maalesef 101 vatandaşımız.
Vakaları tek tek biliyor musunuz?
Tabii hepsi cebime mesaj olarak geliyor, ben de hemen başsağlığı dilemeye, bir ihtiyaçları var mı diye sormaya aileleri arıyorum.
Siz de elinizdeki salgın kaynaklı defin sayısıyla, açıklanan pandemi vefat sayısının tutmadığını gördünüz mü?
Gördük tabii. Covid testi definden sonra gelenler oldu, tüm belirtileri gösterip pat diye giden insanlara Covid değil dendiği oldu, çok büyük bir fark değildi ama gördük.
Şu anda vakaların yoğunlaştığı bir mahalle, bir bölge var mı?
Öyle bir bölgemiz yok.
Pandemiden kaçıp Bodrum’a gelen doktor var mı?
Pandemi yüzünden mi bilmiyorum ama Bodrum’a gelen çok doktor var. Biz de bundan çok memnunuz.