Bodrum barınağını, Bodrum’un sokak hayvanlarını, Bodrum sitelerinde yaşanan kedi-köpek şikayetlerini konuştuk. Ama aslında bu sorunların başına hangi ilçenin adını koyarsanız koyun doğrular değişmiyor. Bu uyarılar hepimize...
Bodrum’da belediyenin sokak hayvanları için hizmet verdiği üç noktası var: Milas-Bodrum yolu üzerinde tam Torba mevkiinde ana yola çok yakın büyük barınak; Turgutreis İslamhaneleri’ndeki bir boy daha küçük barınak ve Yalıkavak’taki kısırlaştırma merkezi. Ki büyük olasılıkla o merkez seyyar hale gelecek. Hayvan Hakları Derneği Bodrum’un Başkanı Füsun Uslu ve Başkan Yardımcısı Yıldız Kürkçü’yle Torba’da buluştuk. Her ikisi de “Bodrum barınağı, Anadolu’nun pek çok ilçesindeki, hatta büyükşehirlerdeki barınaklardan bile daha iyi durumda. Gizli saklı yok, öldürme yok, aç bırakma yok” diyor. Burası sadece kısırlaştırma ve aşılamadan sorumlu olmasına rağmen 400 köpek, 150 kadar kediye ev sahipliği yapıyor. Hepsi sınıflarına, hastalıklarına göre ayrı alanlara konmuş; huylarına göre ayrılanlar bile var. Ziyaret etmek isterseniz bakımlarının tamamlandığı öğleden sonraki saatleri tercih etmenizi öneriyorlar. Kaç yıldır Hayvan Hakları Derneği Bodrum’un başkanısınız?Füsun Uslu: Dernek 1995’te kuruldu, ben bir süre sonra katıldım, 2000’den beri de başkanım. Toplamda 25 yıl yani. Sizin?Yıldız Kürkçü: Benim de 21 yıl. Uzun yıllar Turgutreis Şube’den sorumluydum, dört yıldır da başkan yardımcısıyım.Neredeyse çeyrek asırdır gözlemleme fırsatınız olmuş; o ilk başladığınız günle şimdi geldiğimiz nokta arasında ne kadar yol alındı?Füsun: Bir kere en çarpıcısı biz başladığımızda belediyeler sistematik zehirleme yapıyordu. Düşünün, belediyenin sokak hayvanlarıyla mücadele yöntemi “öldürmek”ti.Yıldız: Sokak hayvanlarına zehir için ödenekleri bile vardı. Füsun: Anons yapıyorlardı: “Kendi hayvanlarınızı eve alın, bu gece zehirleme yapılacak.” Off unutmuşuz bunları…Füsun: Tabii tabii, biz de onlara tepki olarak kurulmuş bir derneğiz zaten. O zamanlar Hayvanları Koruma Yasası da yok. Ne yapabiliriz dedik, kısırlaştırmalara başladık. Kendi paralarımızla kısırlaştırıp, rehabilite dönemleri için evlerimizi kullandık. Adım adım geldik bugünlere.Ne oldu da belediyelerde bu aydınlanma yaşandı?Füsun: Biraz biz anlatmayı becerebildik, biraz kamuoyu baskısından çekindiler… Yıldız: Göç çok etkili oldu. Büyükşehirlerden gelen okumuş yazmış, sesini yükseltebilen, duyarlı insanların sayısı arttıkça baskı da çoğaldı. Füsun: Evet, bu ikinci önemli değişimdir. Göçle birlikte Bodrum’da bilinçli hayvan severlerin sayısı çoğaldı. Gerçi bir kısmı hala sadece hayvan beslemekle yetiniyor; biz onlara “besleme hayvan severi” diyoruz. Onlar da sokak hayvanlarını hakikaten çok seviyorlar, onlara acıyorlar ama sadece mama veriyorlar. Oysa hayvanı beslerseniz yaşatırsınız, yaşayan hayvan ürer, her kontrolsüz üreme de yeni acılar demektir. Bu döngünün tek çözümü kısırlaştırmadır. Bilinçli hayvan seviyorsanız aşılayacaksın, kısırlaştıracaksın, sonra yerine bırakıp, tok tutacaksın.Yine de Bodrum’a göç iyi bir şeye de neden olmuş yani?Yıldız: Evet, ama göçle birlikte trafik kazalarına bağlı yaralanma ve ölümler de arttı. Hele de yollar çift yönlü olduktan sonra sürekli kaza vakalarıyla uğraşmaya başladık.Füsun: Bir de bu 25 yıl içinde yasaklı ırkların veya cins hayvanların merdiven altı üretimi ve bunların satışı arttı; bir “evcil hayvan pazarı” oluştu. Ve yeni hazırlanmakta olan yasada da buna dair bir önlem yok. 3 Temmuz’da Kadıköy’de hayvanseverler büyük bir eylemle hükümete bu maddeleri de ekleyin çağrısı yapacak.
Kırsalda sorun büyük
Bodrum’un en çok şikayet, sorun duyduğunuz yeri neresi?Füsun: Maalesef kırsala gittikçe sorunlar artıyor. Mesela Mumcular… Gençler ve yeni taşınanlar daha olumlu yaklaşıyor, ama geri kalanı için aynı şeyi söylemek zor.Yıldız: Zehirleme ve saçmayla vurma vakaları oradan çok geliyor. Füsun: Bir de zaten orası hayvanları “atma” bölgesi. Milas’tan tutun Bodrum’un içindeki sitelere kadar bakamadıkları, kurtulmak istedikleri hayvanları getirip Mumcular’a atıyorlar. Üstelik kısırlaştırmadan atınca tamamen kontrol dışı bir durum doğuyor.Yıldız: Eskiden Gümüşlük de zehirleme konusunda çok öndeydi, ama oradaki insanlar ciddi tepki gösterdi, zamanla belirgin bir düzelme yaşandı.
Karne mevsimi tehlikeli
Ekim geldi mi Bodrum’da deli gibi oradan oraya koşup sahibini arayan veya son bırakıldığı yerden kımıldamayan terk edilmiş hayvanları görüyoruz. Böyle çok vaka var mı?Füsun: Maalesef çok. Bodrum’da ikinci konutlar çok fazla. 3-4 ay burada otururken bir kedi veya köpek alıyor, kente dönüşte bırakıp gidiyor. Kısırlaştırmıyor bile bırakırken. Sonra o köpeklerin ne kadar karınlarını da doyursanız, sevseniz de küskün duruyorlar. Zaten terk edilmiş bir köpeği hemen anlarsınız gözlerinden. Barınağa getirsek bile yüksek tellerden atlayıp kaçanlar, bırakıldığı yere dönenler oluyor.Yıldız: Hele bu mevsim! Şu an tam “sınıfı geçen çocuğa yavru kedi köpek alma” mevsimindeyiz. Eylül-Ekim de terk etme mevsimi. Çünkü çoğunlukla çocuklar hayvanlarla oynamıyor, büyükleri onlara bilinçli hayvan sahibi olmayı öğretemiyor, hayvana tuvalet eğitimi vermeyi bile bilmiyorlar.Füsun: Bir süre sonra bahçeye atıyorlar, yalnızlık çeken hayvan bu sefer konu komşuyu rahatsız ediyor.Yıldız: Bazıları bahçesine de değil, direkt sokağa atıyor. Füsun: Doğurtup yavrularını atan hayvan sahipleri de çok. Zamanında kısırlaştırmıyor, doğumdan sonra baş edemeyince anneyi tutuyor, yavruları atıyor. Sonra sağdan soldan yavru topluyoruz. Bütün hikaye kısırlaştırma değil mi?Füsun: Bütün hikaye o. Dönüp dolaşıp geldiğimiz yer o. Kısırlaştırmayla sokak hayvanları sayısını azaltırsınız, hayvan kavgalarını minimuma indirirsiniz, kanser risklerinin önüne geçersiniz.Yıldız: Üstelik bir de belediye bunu bedavaya yapıyor. Yeter ki üreme zamanını kaçırmayacaksın. Her işini bırakıp önce bununla ilgileneceksin, hamile kalmasına fırsat vermeyeceksin. “Aaa çiftleşmiş” demeyeceksin. Aman şimdi dursun, sonra yaparım falan derken iş orada bitiyor, sonra al sana yavrular...
Köpekler havlar, kediler dolaşır!
Yürüyüşe çıktığında veya kendi köpeğini gezdirirken sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan insanlar var; o konudaki çözüm öneriniz nedir? Füsun: Birincisi biz de o tür saldırgan hayvanlar illa ki bulundukları ortamlarda kalsın, insanları ısırsın demiyoruz.“Isırmak bir hayvan hakkıdır” demiyoruz?Füsun: Hayır, hiç öyle bir yaklaşımımız yok. O noktada birinci çözüm önerimiz yine kısırlaştırma. Vaktiyle bu hayvanlar kısırlaştırılsa hem nüfusları kontrol altına alınacak hem de mevcut olanların agresyonu büyük ölçüde azalacak. Yine de olmuyorsa oradan alınıp, bir yuva bulmaya çalışabilir. Mesela 10 dönüm arazisi olan biri biraz sert köpek istiyor. Onların da sahiplenilme şansı olabilir. Uygun olan bir başka besleme bölgesine bırakılabilir.Yıldız: Ama bu bazen de karşılıklı bir şeydir. Sopayla dayak yiyip taş atılan bir köpeğin saldırganlığı artar. Kendi köpeğiyle sokak köpeklerini çok güzel kaynaştıran, buna sabırla uğraşan çok sayıda insan da biliyoruz. Sokak kedileriyle ilgili en çok gelen şikayet ne?Füsun: En çok problem sitelerde yaşanıyor. İnsanlar yazlıklarına geliyor, teraslarına beyaz minderlerini koyuyor, sonra hop üzerine kedi çıkıp tüy bırakıyor. Ya da bahçede tam bir kahvaltı yapacaklar, peyniri masaya koyuyor, zeytini getirene kadar peynir uçmuş.Ne yapmak lazım?Yıldız: 1-Şikayet etmek yerine çevrede buldukları her kediyi kısırlaştıracaklar, ki seneye de aynı sorun büyüyerek devam etmesin. Bunu kimseden beklemeyecekler, herkes kendi bulduğunu kısırlaştıracak, sonra da aldığı yere geri bırakacak. 2-Mevcut olanları tok tutacaklar. Düzgün mama koyacaklar bir köşeye, doymuş kedi gelmez. Füsun: Tabii en başta da masama sıçradı, minderime oturdu diye hayvanı doğduğu yerden alıp başka bir yere atmayacak, zehirlemeye kalkmayacak. Bunların hepsi yasaya göre suç. Barınakta kedi evi var mı? Tabii ki yok, çünkü kedi doğduğu yerde serbest yaşar, barınak canlısı değildir. Sadece hastaların tedavisi ve kısırlaştırma için tutuluyorlar. Hayvan severlerin bahçesine mama kabı koyma hakkı var mı?Füsun: Bahçesine de koyar, sokağa da koyar. 5199 sayılı kanun bu hakkı veriyor. Ama iş mama kabı koymakla bitmiyor, hijyen sağlamaları, kısırlaştırmaları, mümkünse aşılarını da yaptırmaları gerekiyor. Ve bu sadece benim senin değil, herkesin görevi. Doğayı çevreyi yeşili nasıl hep birlikte korumak zorundaysak hayvanlar da aynı kapsamda.
Arada havlama, doğal sestir
Sitelerde havlayan köpek konusunda kaide nedir?Füsun: Devamlı uzun uzun havlayan bir köpekse orada hayvan sahibinin çözmesi gereken bir problem var demektir. Bütün gün havlayan bir köpekle etrafı rahatsız edemezsiniz. Köpeğinize ona göre eğitim aldırırsınız, baktınız hala olmuyor, benim gibi evde bakarsınız. Ama burada şu ayrımı da dürüstçe yapmak lazım, köpek gerçekten arada bir havlasa bile kafayı hep ona takan insanlar normalden daha fazla rahatsız oluyorlar. Oysa köpek sesini de doğal ses olarak kabul ederseniz inanın o kadar tepki duymazsınız. Yıldız: Öyle bir mahkeme kararı var zaten, köpek sesi doğal sestir, yapacak bir şey yok diye. Beraat kararı verilmiş bir davadır o. Yani köpeği arada bir havlıyor diye sahibinin sürekli kendisini komşularına karşı ezik hissetmesine gerek yok?Füsun: Hayır efendim, bu onun doğası. Kimseye karşı boynunuzu bükmenize gerek yok. Nasıl komşudan gelen çocuk ağlamasını veya kuş seslerini sevgiyle kabul ediyorsak, bu da aynı şekilde yaşamın içindeki bir ses. Sizi en çok yoran problem ne oluyor?Füsun: Bir kere hayvandan çok insanla uğraşıyoruz. Bizi asıl yoran unsur, insan. Onu bu noktada söylememiz lazım. Zarar veren de insan, doğurtup atan da insan, birlikte yaşayamayan da insan… Aslında herkes üzerine düşeni yapsa bizler de bu kadar uğraşmak zorunda değiliz, ama ne yazık ki “Nasılsa uğraşan var” deyip kimsenin üzerine pek sorumluluk almak istemediği bir toplumda yaşıyoruz.
İster bir kek yap, ister bağış...
Dernekte kaç kişisiniz; az mısınız çok musunuz?Füsun: Bir bakıyorsunuz çokuz, çok hoşumuza gidiyor, sonra bir bakıyorsunuz hiç kimse yok. Sabit üye sayımız yaklaşık 100 kişi, ama o dalgalanmalar şöyle oluyor: Birinin bir şeyden canı yanıyor, hayvanı ölüyor veya hayatında bir kaybı oluyor, koşa koşa gelip “Ben üye olucam, bundan sonra hayvanlar için çalışacağım” diyor. Ama acısı azaldıkça bir bakıyorsunuz ortadan yok olmuş. Yıldız: Bazıları da çevre edinmek için geliyorlar, daha uygun bir şey çıkarsa ona geçiyorlar, biz yine kalıyoruz ortada.Yardıma gelmek isteyip, ama ya her iş üzerime kalırsa diye korkanlara ne dersiniz?Füsun: Hayır hayır, biz gelen kimseyi hiçbir şeye zorlamıyoruz. Herkes yardım edebildiği kadar. İzin günü olur, sadece vakti olduğu saatler olur, illa barınağa da gitmesi gerekmiyor, kermeslerde çalışır, bir kek yapar getirir. Her katkı bir katkıdır. Neler yapıyorsunuz dernekte?Füsun: Barınak aslında sadece aşılama ve kısırlaştırıp rehabilite etme merkezidir. Orada ciddi ameliyatlar yapılamıyor. Zaten barınakların yasadaki tanımı bile “geçici bakım evi” şeklinde; bir klinik, hastane veya hayvanların ömürlerini geçireceği yerler değil. Dolayısıyla barınakta yapılamayan ameliyatları mümkün olduğunca biz üstleniyoruz. Tahlillerin çoğunu biz yaptırıyoruz. Barınaktan hayvan sahiplendirmeye uğraşıyoruz. Gönüllü olarak sokak hayvanlarına, belediyeye ve Bodrumlulara yardım ediyoruz.Nasıl gelir sağlıyorsunuz?Füsun: En başta üyelerimizden. Az da olsa bağışçılarımız var. Kermesler yapıyoruz, çok sıkıştığımızda ise yardım isteyecek insanlar bulmaya çalışıyoruz. Hayvanseverler nasıl katkıda bulunabilir?Füsun: Derneğe bağış yapabilirler, direkt ilaç veya mama katkısında bulunabilirler. Bizimle irtibata geçerlerse en doğrusu olur. Sürekli ofiste olmuyoruz ama email adresimize her zaman bakıyoruz: [email protected] ve [email protected]. Ayrıca gazeteye bunu yazmak doğru olur mu bilmiyorum, ama aslında en çok nakit bağışa ihtiyacımız var. Bilhassa ameliyatların maliyetini karşılarken çok zorlanıyoruz. Sizin yaptığınız iş için yazılır…Not: Sanırım onlar direkt bana vermeye çekindiler, ama derneğin broşüründen bulup şuraya bırakıyorum: TR 24 0006 7010 0000 0071 5453 14.
Arı, balını Torba’da buldu
Torba barınağındayken arasak bulamayacağımız bir olaya denk geldik. Füsun Hanım’ın telefonu çaldı ve kapadığında bize dönüp gözleri parlayarak “Şimdi genç bir çift buraya köpek sahiplenmeye gelmiş, beni arıyorlar” dedi. Gerçekten birazdan Zeynep-Caner çiftiyle tanıştık. Bodrum’a 10 yıl önce yerleşmiş olan çift evde onlara eşlik edecek bir can daha olsun istemişler. Tek kriterleri ise oğulları Arı’yla köpeğin anlaşması. Biz söyleşimize devam ederken onlar barınağı dolaşmaya ve Arı’nın bir köpek seçip seçmeyeceğine bakmaya başladılar. Derken Füsun Uslu’ya ikinci telefon geldi, “Arı bir köpeği çok sevdi, köpek de onu. Sahipleniyoruz!” Tabii hepimiz çok mutlu olduk. Dedik ki, “Arı Bal’ını buldu.” Pek hoşuna gitti Zeynep Hanım’ın; “Rengi de bal rengi. Kesinlikle adı Bal olmalı.” Torbadan ayrıldıktan saatler sonra bu kez bizim telefonumuz çaldı, arayan Füsun Hanım: “Eve varmışlar, her şey yolundaymış, Arı da Bal da çok mutluymuş.” Telefonu hemen kapamayıp Füsun Uslu’ya sorduk: İstese pahalı, cins hayvanları satın alabilecek insanların barınağa gelip köpek sahiplendiği oluyor mu? Nadir de olsa oluyor. Geçen yıl yaşadık öyle bir şey, bir hanım geldi, arabası giysileri kendi, her şeyi çok düzgün bir kadındı. Köpek sahiplenmek istiyorum dedi, dolaştı, en gariban görünümlü kahverengi bir sokak köpeği vardı, ben bunu alacağım dedi. Geçen gün bir fotoğrafını göndermiş, evde canım kanepelerin üzerinde yatıyor, nasıl mutlu. Biliyor musunuz, barınaktan sahiplenilen köpekler her zaman daha sevgi dolu ve sadık olurlar. Hiç kamuoyu tarafından tanınan bir isim biliyor muyuz? Hemen aklıma gelen, ünlü ressamımız Devrim Erbil’in oğlu Evrim Erbil. Üç yıl önce sahiplendi ve hala çok mutlu oldukları haberlerini alıyoruz. Sahiplenmeyecek bile olsalar insanlar barınağa gelebilir mi? Bunu çok istiyoruz. Burada yaklaşık 550 hayvan var. Karınları tok, bakımları tam, ama sevgiye muhtaçlar. Lütfen arada bir de olsa gelip onları sevin. Yaklaşık 90 adet yasaklı ırk olan köpeğimiz dahil, hepsi sevgi bekliyor. Nüfusumuz 500 bin oldu deniyor, aramızda mutlaka 500 kişi vardır, onlara ilgi gösterecek… Ayrıca bence mutlaka çocuklarınızı da en az bir kez buraya getirin. Bize gelen çocuklar hemen cins köpek, kedi adları saymaya başlıyor, evcil hayvan olarak sadece onları biliyorlar. Buraya gelip her canlının iyi yaşama hakkı olduğunu, şanslı olmayanlar için de bir şeyler yapmamız gerektiğini öğrenirler. Barınağın kedi-köpekten başka misafiri var mı? Geçenlerde annesi ölen dört kirpi yavrusu geldi. Bir eşeğimiz vardı, Pınarlıbelen tarafında iki dönüm bahçesi olan bir arkadaşımız sahiplendi, bir arkadaşımız da ona yonca sponsoru oldu. Sizinle dolaşırken gördüğümüz bir domuzumuz var, Ceyar! Tedavisi epey sürdü, barınak işçileri adını “Ceyar” koymuşlar, iyileşince ormana saldılar, ama Ceyar gitmiyor, giriş kapısında milleti karşılıyor. Artık arka tarafa aldık onu, Ceyar dedik mi “Uuuuu” diye cevap veriyor bize.
Dernekten iki uyarı
1- Şu an her yerden annesiz yavru kedi ihbarı alıyoruz. Anne bazen beslenmeye çıkmış oluyor veya yavruların yerini değiştirirken taşımak için yalnız bırakıyor. Lütfen hemen yavruyu ellemeyelim, takip edip anne gelmezse harekete geçelim. 2- Allah korusun, yolda aracınızla bir hayvana çarptınız diyelim. Yasalar gereği hemen o hayvanı en yakındaki bir kliniğe götürmekle yükümlüsünüz. Aksi durumda cezai hüküm var. Yalnız şunu da unutmayın, veterinere orada gerekli ödemeyi yaptıktan sonra elinizdeki raporla birlikte ve hayvan da aniden yola çıktıysa eğer trafik sigortası bu parayı ödüyor. Almak biraz sürse de böyle bir hak var.