16 Kasım 2024, Cumartesi Gazete Oksijen
29.01.2021 08:00

Türkbükü: Bodrum’un Hakkari’siydi Ferrari’si oldu

Anlatmaya ortasından başlayalım: Yıl 1977. 40 yaşlarında, son derece zarif, vizyon sahibi bir kadın yerleşir Bodrum’a: Ayla Emiroğlu. Kumbahçe’de Çarşı içinde Kaptan Deli İbram’ın pansiyonunu kiralar. Burası çok küçük, tuvaleti bile ortak bir pansiyondur, ama içeri girdiğiniz anda Ayla Hanım farkı hemen hissedilir. Ayla Hanım, nasıl derler, “savoir-faire” bir insandır; hani sosyal ortamlarda neyi ne zaman söyleyeceğini bilme yeteneğine sahip, “yapabilme” becerisi olan, hep nazik, hep güleryüzlü ve ama hep de mesafeli. Herkes etkilenir bu havadan; Füreya, Mick Jagger, Nureyev, Zühdi Müridoğlu, İlhan Berk dahil. Pansiyonunun adı bile diğerlerinden başkadır: Maça Kızı! Aslında Maça Kızı, Ayla Emiroğlu’nun lakabıdır. İsim babası da Bodrum’un Sorbonne’lu Fransızca Hocası Mustafa Himmetoğlu. Onun lakabı ve Azmakbaşı’ndaki lokantasının adı da ağzından hiç düşürmediği “Hey Yavrum Hey!”dir.  Hey Yavrum Hey Mustafa, bir gün hep beraber iskambil oynarlarken karşısında oturan kapkara kıvırcık saçlı, kapkara gözlü Emiroğlu’na bakar, “Sen bu kağıtlardaki maça kızına benziyorsun” der. Bütün arkadaşları onaylar ve artık Ayla Hanım’ın adı Maça Kızı olur.

İlk beach club Torba'da açılır

Maça Kızı, beş yıl sonra Gümbet’e geçer. Aynı yıllarda oğlu Sahir Erozan, Amerika’da restoran işinde çok başarılı olmuş, kendi açtığı ve daha çok yuppie’lerle genç politikacıların tercih ettiği Washington Cities’i yönetiyordur. Dedesi ünlü şair Celal Sahir Erozan, babası öğretim görevlisi bir mühendis, amcası John Hopkins’de tanınmış bir profesör, halası Cumhuriyet’in Berin Nadi’si olan Sahir Erozan, ayrıca Clinton’ların aile dostu olmasıyla da dikkat çekmiş bir isimdir. Maça Kızı üç yıl sonra Gümbet’i devreder ve bir süre oğlunun yanına Washington’a gider. Tabii “her gelenin aklını bırakıp gittiği” gibi Maça Kızı’nın da çok geçmeden Bodrum özlemi ağır basar. Ama bu kez hedefi pansiyonculuk değil, daha önce Bodrum’da hiç denenmemiş bir konsepttir: Bütün bir yaz müptelası olunacak, konforlu, neşeli, güzel yemeli içmeli bir plaj kulübü… Kararını verip 80’lerin ortasında Bodrum’un ilk “Beach Club”ını Torba’da açar. O ne açış! Artık Bodrum sahillerinde özellikle turistler için yerel tatlarla kalitenin birleştiği yeni bir “plajda yaşam” tarzı başlar.  Bu tarza oğlu da destek verir. Bu kez 90’ların başında Gölköy’de yeni bir beach club açıp Maça Kızı ve Oğlu buraya da imzalarını atarlar. Çıtayı her gittikleri yerde bir öncekine göre öyle yükseltirler ki, en son Maça Kızı’nı Türkiye gündemine sokacak kadar olay yaratan “Türkbükü devri” başlar. Yıl 1999. 

Tek lokanta Günay'ın kahvesiydi

Şimdi burada biraz durup, en başa gidelim: Güllük’ün Mandalya Körfezi; Gölköy’ün Karianda, Türkbükü’nün Madnasa olduğu Antik çağdan biraz sonrasına… 1960’lı yıllara… Bodrum Yarımadası’nın yıldızında, poyraza doğru uzanan bu bölgesi zaten o aradaki dönemde neredeyse yok hükmündedir. Hatta yazar Özdemir İnce’nin* tabiriyle Türkbükü, 1965-75 yılları arasında “Bodrum’un Hakkarisi”dir. Kimsenin yolunu bile bilmediği, ancak kiralık ciplerle Yalıkavak’a doğru giderken Gölköy’ü görüp de girerseniz ve inat edip aracınızı tangur tungur yollarda koyun bitimine kadar sürerseniz karşınıza çıkan bir mahrumiyet bölgesidir… Tepede bir iki değirmen, bir iki de metruk ev… Sahilde Günay’ın kahvesinde nefis dil balığı yenir, ama başkaca da ne bir lokanta ne elektrik ne su bulunur.  Bundan taa 45 yıl önce “Aman canım Bodrum da çok kalabalık oldu” diyenler keşfeder Türkbükü’nü. Kimlerdir ilk kaşifleri: Özdemir İnce, gazeteci Semih Yazıcıoğlu, Leyla Vekilli, felsefeci Selahattin Hilav, yazar Aziz Çalışlar, Demirhan Genez ve Öngüt aileleri.  Onların ardından Fransız düşünür Jean-Michel Foucault, Faslı şair Muhammed Hayreddin’in eşi Annie, Prof. Mümtaz Soysal, Prof. Sina Akşin, sanatçı Mücap Ofluoğlu ve Ayla Algan gelir. Foucault, İnce’ye “Sen de buradan bir yer al” diye ısrar eder ama İnce “Yok” der, “Ciplerin bile çıkmaya zorlandığı böyle bir yere yatırım yapmak delilik”… (*) Yaşam iptidaidir, ama çok güzeldir Türkbükü… Gelen yazarların, sanatçıların, akademisyenlerin kalabalıklardan sakındıkları, sakladıkları, dünyaca ünlü entelektüellerin kimseler bilmeden gelip kafalarını dinledikleri, yenilendikleri bir huzur cennetidir. 

Maça kızı ve oğlu

Tabii Bodrum’da turizmin gelişmesine paralel burası da yavaş yavaş büyümeye başlar, ama hala bir Çarşı değildir. 1982’de yazar çizerlerin müdavimi olduğu Eda Pansiyon açılır.  Sonra 1986’da Türkbükü’nün ilk cafe-barı gelir; Ship Ahoy (Viking selamı)… Özellikle ilk dönemlerinde yaratıcı ruh taşıyan insanların toplandığı, romantik bir mekandır burası. Ve hızla yenileri eklenir; "Safiye'nin yeri”, Mey, Palmira Otel, Granca Kulüp, Ada Otel… Artık Gölköy ve Türkbükü’nün birleşmesiyle adı Göltürkbükü olur, ancak hemen herkes Türkbükü demeye devam eder.  Belli bir çekim başlamıştır Türkbükü’ne ama henüz sayfa manşetlerine çıkmamıştır. Ta ki Maça Kızı gelene kadar. Maça Kızı ve Oğlu’nun 99’da Türkbükü’ne getirdiği yüksek standart birden sosyetenin ve tabii medyanın ilgisini çeker. Eda Taşpınar’ın da kendini UV ışınlarına siper etmesiyle birlikte Türkbükü bir beach clup cenneti, beach clup da bir Türk kültürü haline gelir. Bodrum’un eli incir, balık kokan yerlileri bile artık her koyda bir “beach” açmaya başlar. Paparazzilik müessesesi ise adeta altın çağını yaşıyordur. 

Ah o hesap pusulası...

Sadece magazincileri, onların peşine takılıp gelen Sicilyan grupları değil, cemiyet dünyasının en seçkin insanlarını da bir mıknatıs gibi Bodrum’dan çekip kendi ayağına getirir Türkbükü… O “Bodrum’un Hakkarisi” denilen bakir koy gider, yerine adeta “Bodrum’un Ferrarisi” gelir.
Maça Kızı Ayla kitabı 2013’te Arzu Karmani Pekin imzasıyla ve Ersu Pekin’in tasarımıyla özel basıldı. Ayla Emiroğlu’nun ve aslında fonda da Bodrum’un anlatıldığı kitapta çok sayıda tanıklık, mektup, fotoğraf ve çeşitli sanatçılar tarafından yapılmış Maça Kızı’nın portrelerini bir arada bulabiliyorsunuz
Maça Kızı Ayla kitabı 2013’te Arzu Karmani Pekin imzasıyla ve Ersu Pekin’in tasarımıyla özel basıldı. Ayla Emiroğlu’nun ve aslında fonda da Bodrum’un anlatıldığı kitapta çok sayıda tanıklık, mektup, fotoğraf ve çeşitli sanatçılar tarafından yapılmış Maça Kızı’nın portrelerini bir arada bulabiliyorsunuz
Sahir Erozan’ın ve Ayla Emiroğlu’nun becerileri sayesinde Maça Kızı Türkiye’nin en kaliteli turistik tesislerinden biri olur. Otel, lokanta ve plajdan oluşan üçlü konseptin mutfağı şef Aret Sahakyan’a teslimdir. Akşam yemekleri caz müziği eşliğinde beyaz örtülü masalarda yenen, konukların mümkün olduğunca flaşlardan korunduğu saygın bir işletmedir. Yarattığı değişim ve sonuçları ise sosyoloji biliminin konusudur artık. Hele de o hesap pusulası yok mu? Bundan 10 yıl önce Maça Kızı’ndaki o pusulada bir ayran ve lahmacun için 50 TL yazıyordur. “Bu ne fiyat” diye yer yerinden oynar. Aynı müşteri aynı sipariş için ertesi gün de gelir Maça Kızı’na. Ve daha niceleri…  Alan razı veren razıdır, ama lahmacunun pahalılığını yazmak mesela asgari ücretin düşüklüğünü yazmaktan daha kolay, daha tatlı gelir Türk medyasına… Aylarca gündemde kalır… Ve o gün bugündür her yaz Türkiye hala Maça Kızı’ndaki “lahmacun kur fiyatı”nı tartışır, ki “Bu yaz hiç esmiyor”dan sonraki en ilgi çekici konuşma mevzuudur. *Özdemir İnce, 20.08.2004, Hürriyet

Lüksün yeni tanımı: Mandarin

Maça Kızı, 2000’lerden itibaren Bodrum’da değişimin adıdır, ama iş orada bitmez, bir basamak daha atlanır: Yıl 2014. Maça Kızı’na 15 dakika mesafede, Göltürkbükü’ne 4 buçuk milyon Euro’luk villalar yapılır. Ne Bodrum ne de hatta Türkiye böylesini daha önce görmüştür. Dünyanın en lüks konaklama markalarından Mandarin Oriental'in hem Türkiye hem de Akdeniz Bölgesi'ndeki ilk resort tesisi hayata geçirilir: Mandarin Oriental Bodrum ve Residance at Mandarin Oriental Bodrum! Mottosunu da 2012’de Vedat Aşçı şöyle ilan eder: “Lüksü yeniden tanımlayacağız.” Vedat Aşçı Samsun Bafra’da doğar. Dokuz çocuklu bir ailede büyüyüp iş hayatına babasının marketinde yer süpürmekle başlar. Sonra Almanya, sonra tekstil makineciliği, gayrimenkul, turizm yatırımları ve son olarak da Astaş Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı gelir. Astaş Holding işe önce -aralarında Dedeman Grubu, Ethem Sancak, Bülent Eczacıbaşı, Mustafa Sarıoğlu ve birkaç Bodrum yerlisinin de bulunduğu isimlerden- toplamda 600 dönümlük bir araziyi toparlamakla girişir. 600 milyon euroluk yatırımın yarısına yakınını bu kalem tutar. İnşaat süreci hızla tamamlanır. Projede 102 odalı bir otel, 98 villa ve 116 daireli bir rezidans yer alır. İlk başta belirlenen rakamlar şöyledir: Otel oda fiyatları bin ila 20 bin euro arası, daireler 900 bin-1 buçuk milyon euro, villalar 3-4 buçuk milyon euro arası. Yine başlarken koydukları bir diğer hedef de müşterilerin yüzde 35’inin yabancı olmasıdır. Bir milyon bitki ve 100 bin ağacın dikildiği projenin mimarisinde Mandarin Oriental'in lüks çizgisiyle Akdeniz çizgileri birleştirilir. Peki bu kadar “lüks” diye tanıtılan nedir derseniz, mesela 98 villa da deniz manzaralıdır ve hepsinin özel botanik bahçesi vardır. Mandarin Oriental'in tüm özel yemekler, aşçılar, bakıcılar, temizlik hizmetleri gibi ayrıcalıklı servislerinden 24 saat villa ve daire sakinleri de faydalanır. Otelin üst düzey misafirlerine özel uçak ve yatlarla hizmet verilir. Misafirler havaalanlarından alınıp helikopterlerle ve otelin deniz uçağıyla Cennet Koyu’na getirilir. O sırada bir otel misafiri Yunan adalarında teknesindeyse bile oradan alıp Mandarin’e taşınır.  Vedat Aşçı’nın hedefleri tutar ve The Residences&Mandarin Oriantel Bodrum kısa sürede özel uçakları, 100 metreyi aşan yatlarıyla aralarında Katar kralının kardeşinin, Rus işadamı Abromoviç ve Oleg Deripaksa’nın da bulunduğu dünyanın dört bir yanındaki dolar milyarderlerinin gözdesi haline gelir. En fazla talebin en pahalı olana yapıldığı, Bodrum’un içinde ama Bodrum’un görmediği bir dünya yaratılır Yarımada’nın kuzeydoğu ucunda…

Mazı mı Türkbükü mü?

2017’de Türkbükü’yle, Bodrum’un nispeten hala bakir kalmış olan cennetlerinden Mazı’nın karşılaştırıldığı enteresan bir yüksek lisans tezi hazırlanır. Niye biri bu kadar gelişti de niye diğerinde hiç kıpırdanma olmadı diye… Araştırmada Mazı’daki Bodrum köylüsünün eğitim seviyesi daha düşük, Türkbükü’ndekilerin ise daha ileri çıkar. Gelişim hızına bakılırsa bu şaşırtıcı bir bilgi olmaz, ancak araştırmanın sonuç bölümündeki bir tespit çok dikkat çekicidir: Mazıdakiler turizmin fiziksel çevre üzerindeki olumsuz etkisini çok önemserken, araştırmaya katılan Türkbükü sakinleri konuya daha yumuşak yaklaşırlar. İşte iki araştırma deneğinin görüşleri: Mazı: Çöp atıkları artıyor. Sahillerimiz ve doğamız kirleniyor. Plansız yapılaşma oluyor. Turizmin olduğu yerlerin hepsi binalaşıyor. Sit alanları imara açılıp tesisler kuruluyor.  Türkbükü: Yararı daha fazla çünkü önceden buralar boş kayalık ve bataklıktı. Şimdi çok güzel lüks villalar yapıldı. Villa sahipleri hiç görmediğimiz güzel çiçeklerle süslüyorlar evlerini. Sokakları tertemiz tutuyorlar. Çevrelerine özen gösteriyorlar. Eğitim seviyesi daha düşük denilen Mazı köylüsünün çevre bilincine şapka çıkarmamak mümkün değil, ama sizin de kulağınıza bir ses geliyor şu anda değil mi? Turgutreis’ten Akçaalanlı Kamil Çavuş’un sesidir o… Bakın manisinde ne diyor: Tabakası pullarda Şu Şerfaşa kullarda Sende bu akıl varken Çok inek yayarsın yollarda