Çocukken Ankara’da kuzenlerimi ziyarete giderdim, evlerinin bulunduğu sokağın bir Kara’sı vardı. Mahalleliyi koruyan, sevilen, munis, kapkara, kocaman, bol tüylü bir köpek. Sokakta hep birlikte oynardık, bir sabah gözlerimizin önünde belediye ekipleri Kara’yı saçmalı tüfekle indirip kamyona attılar. Büyük travma. 40 yıl oldu gözümden de gönlümden gitmez. Birisi acılar azalmaz, sadece üstü külle örtülür demişti, ne kadar doğru. Şu an o küllere üflüyorlar. Sokağa atılmış her hayvanı gördüğümde o küller kafamda uçuşuyor, acılar açığa çıkıyor hep. Doğada aslında bir doğum-ölüm ritmi var, insan zamanla kanıksıyor ama bir yandan da “diğer türlerle” ilişki derinleşince biz ve onlar diye ayırmak zor oluyor. Cama çarparak ölen kuşlar oluyor bazen, onları avucuma alıp biraz okşayıp çocukluğumdaki gibi bir ağaç altına yatırıyorum zarifçe. Bu romantik hikayem, esas bomba şimdi anlatacaklarım!
Yazının tamamını görebilmek için lütfen abone olun. ABONE OL
Aboneyseniz
üye
girişi
yapınız.
Oksijen'e e-gazete aboneliği ile edineceğiniz avantajlar; Oksijen yazarlarının tüm yazılarına erişim Gazeteoksijen.com üzerinden 7/24 güncel haber erişimi Her gün e-posta kutunuza gelen Oksijen bülteni Gazete Oksijen, O2 ve özel yayın arşivine erişim