Aferin’e ihtiyaç var mı? İhtiyacınız var mı? Yaptıklarınızın, söylediklerinizin ortaya koyduklarınızın kabul görüp beğenilmekten öte takdir edilmesine ihtiyacımız ne kadar? Farkına varıyoruz ki nadir istisnalar dışında takdir etmek, aferin demek, denmek neredeyse yok oldu. Yapılacak, erişilecek, üstesinden gelmesi, çözülmesi gereken şey o kadar çok ki. Bunlar her gün sayıları da artarak görev haline gelirken başarmak anlamını yitirip rutin görev haline dönüşür. Evde, işte, sosyal hayatta yapılması gerekenler o kadar çok ve o kadar hızlı artıyor ki, yapmanız gerekenler listesi, birkaç ciltlik ansiklopedi dolduracak hale geliyor. Bırakın yapamayıp becerememeyi, beklenenin az gerisinde kaldığınızda bile yok sayılıyorsunuz. Bu da dijital. Ya başarılı, ya başarısız. Yani ya bir ya sıfır. “Fena değil” buharlaşıp uçuyor. İki notlu bir dünyada, imparatorun arenadaki gladyatörlere gösterdiği baş parmak kadar bir değerlendirme kriteri var. Baş parmak aşağı yoksunuz. Yukarı; rutin hayata devam izni. Fazlası değil. Aferin falan yok. Halbuki aferin, farsçadaki takdir, teşvik, övme anlamındaki aferinden gelmiş. Hatta Rüşdiye Mektepleri nizamnamesinde, “başarılı, özenli, örnek teşkil eden...” öğrencilere “aferin” belgesi verilirmiş. Fazlası da var: Dört aferin bir Tahsin, iki Tahsin bir İmtiyaz.. diye “Zikr-i Cemil” e kadar giden bir ödül ve belge skalasında. Artık aferin bile sürümden kalktı.
28.05.2021 06:00
Aferin bana
Size en son kim “aferin” dedi? Ne zaman? Ya siz en son kime aferin dediniz? Hatırlıyor musunuz? Çocuklar, sporcular hariç. Günlük hayatta...
Tüketiyorum öyleyse tükeniyorum
22 Kasım 2024
Dilli kaşar
15 Kasım 2024
O kadar da değil
08 Kasım 2024
Eyavvörs
01 Kasım 2024
GER-ÇEK
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024