25 Nisan 2024, Perşembe Gazete Oksijen
20.08.2021 04:30

Gelecek geçirmezlik

Bir zamanlar kol saatlerinin arkasında kocaman damga ile ‘su geçirmez’ yazardı. Su geçiren kalmadı teknoloji sayesinde artık yazmıyor. ‘Kurşun geçirmez’ yelekler, camlar, otomobiller... hala pek revaçta. Konserve kavanozları hava geçirmez. Kaplanmış ayakkabılar su geçirmez. Kayıt stüdyoları gürültü geçirmez... Yapılanı, üretileni, çalışanı, işleyeni, yaşayanı... olumsuz etkileyecek, bozacak, yok edecek unsurları geçirmeyecek çözümler gerekiyor. Teknoloji, büyüme zorlaması, her konudaki hep artan hız ihtiyacı, arz patlaması... “geleceği” de olumsuz hatta yok edici etkileri olan bir risk haline getiriyor. Var olan bilgi ve tecrübelerle öngörülmesi imkansıza yakın, belirsizlik katmanlarıyla örülüp tanımlanamaz hale geldi gelecek. Öyle yirmi otuz yıl sonrası değil beş bilemediniz on yıl sonrası. (Zaten gelecek ufkumuz da daha öteye gitmiyor komşu köşede yazılanlara göre). Gelecek de su, gürültü, hava gibi. Kurşun gibi. Geçirmemek gerek. Dayanıklı olmaktan çok daha zor, daha öte. Gelecek geçirmezlik hayatın neredeyse her alanında geçerli. Dört bin yıla yakındır Piramitler, çok bin yıldır Göbeklitepe... eski ve zamana dayanıklı olduğu kadar gelecek geçirmez de. Sadece yapı olarak değil kültür olarak da. Öte yandan zamanın kendisi bile gelecek geçirmez olamıyor. Teknoloji uçarken, zamanı geçirmez kılamamış örneğin. Bilgisayarlar için zaman ayarı Bir Ocak Bin Dokuz Yüz Yetmiş’te başlamış. Devrin Otuz iki bit zaman formatı ile planlanmış. Olanak o gün o kadar. Bu durumda kayıt edilebilir zaman 2.147.488.547 saniye sonra bitiyor. Yani 19 Ocak 2038 günü saat 03.14.07 göstergelerin sonu. Bugün pek çok elektronik aletin takvim göstergesi bu tarihten öteye gidemiyor. Tarih ve zaman bile bu durumda “Gelecek Geçirmez” değil.

Riskler büyük ve yakın

“Gelecek Geçirmez” olmak, geleceğin gereklerini doğru görerek oluşacak şokları, baskıları, dar boğazları, tehditleri hatta yok olma risklerini yok edecek ya da büyük ölçüde azaltacak işleyiş, iş yapış şekilleri hatta dünyayı ele alış biçimleri geliştirmek demek. Çünkü yaşamın bu hızında tehlike de riskler de büyük ve yakın. İklim değişikliği ve küresel ısınma, yüz yıldır bilinmesine rağmen yeni yeni fark ediliyor. Ne kadar geç kalındı göreceğiz. Ama karbon konusunun bir anda her alanda odak haline gelmesi bir genel farkındalık başlangıcı göstergesi. Enerji tanımlayıcı oluyor. Her karar da. Düşünün bugün yapılan depreme dayanıklı, ileri malzeme ve teknoloji ile yapılmış binalar yüz elli iki yüz yıl ayakta kalacak. Şu anda bile pek çok başkentin klasik yapıları da bu yaşlarda. Farklı hayat tarzları ve iş yapış şekillerini yansıtıyor ama sayıları görece az. Klasik, sıcak, ihtişamlı, hoş. Ama bugünkü çok katlı yapılar? Hayattan duvarlar ve silahlı güvenlikçilerle ayrılmış bir tür getto olan evler, siteler, konaklar, yüz katlı binalar, mimar yüzü görmemiş milyonlarca apartman... Bugünü olduğu kadar gelecek yüzyılı bile tanımlama gayreti içinde. Bakalım kim kazanacak? Bugün geleceği geçirecek mi? Endüstriyel tasarım, mimari ve özellikle yapımı da bakımı da yenilenmesi de imkansız maliyetlere çıkan altyapı projelerinin gelecek geçirmez olma ihtimali yoka yakın. Bunların iklim değişikliği gereklerine uydurulması ayrı dert. Şirketler için de durum farklı değil, altmış yıldan fazla benzer işleyişlerde, organizasyonlarda, yapılarda, karar mekanizmalarıyla yönetilen sürtünmenin kaçınılmaz, akışkanlığın imkansız olduğu kurumların çok yakın gelecekte dahi geçirgen olma riskleri büyük. Hala kaşe imza ile cebelleşen, swot yapıp üç harfli segmentasyon yapan departman prensliklerinin koalisyonu, teknolojinin yanı sıra kültürel değişimi beceremeyen, hatta hiç anlayamayan kurumlar için de risk büyük. Kurumsallık kavramını bir kurallar, şekiller, çoklu onaylar, kayıtlar, unvanlar silsileli bir hiyerarşi olarak görenlerin kurumu da kurumsallığı da buharlaşıveriyor. Beş on yıla. Yarın yani.

Maddiyat yeter mi?

İnsanlar için durum karmaşık. Çoğumuz “gelecek geçirmez” olma kaygısını sahip olunanlar ve maddi güvencelerle halledebileceğimizi düşünüyoruz. Beş-on yılda bir her konuda değişen dünyada, eğitim, tecrübe ve donanımın eksik kalması kaçınılmaz. Üstelik hayattaki başarının, işten çok hayattan keyif alma maharetinde gizli olduğunu düşünürsek kişisel varlıklarımızda geçirmezlik sağlamak kaçınılmaz olacaktır. Akıl ve ruh sağlığımız, bedenimiz gelecek geçirmez olmak için sürekli bakım ister. Eğitiminiz ne olursa olsun, geçerliliğinin erimemesi için yenilemek gerek. Sürekli. Durmaksızın. İlgi alanlarınız, meraklarınız, dünya ve insanlarla ilişki konularınız, rotalarınız yenilenmeli. Hep.

Aynı kalan çürür

Konfor alanlarınızın yüksek duvarları içine sığınıp ‘dünya değişsin ama ben aynı kalayım’ düşüncesinde olanlar için çürümek kaçınılmaz olabilir. Hatta güncellenmek bile bazen yetmeyebilir. Aynen bilgisayarda yaptığımız gibi bir an olanı sıfırlayıp yeniden başlamak ya da sık aralıklarla yeni sürüm yüklemek gerekir. İnsanın uzayan ömrüne, değişimin dönüşümün sıklaşan döngülerine bakılırsa, hayata yirmiye yakın yeni sürüm gelecektir. Gelecek Geçirmez olmak sadece sürekli dönüşen ve durmaksızın yenilenenler için geçerli olacaktır. Kaçıncı sürümünüzdesiniz? ‘Gelecek Geçirmez’ olma olasılığınız ne kadar? Ya evinizin, işinizin, kentinizin, ülkenizin, dünyanızınki ne kadar? Dayanıklı olmak yeter mi?  Gelecek gelince geçer mi?