26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
03.12.2021 04:20

KOBİ-UP

Nüfusun çok önemli bölümü yaşamını KOBİ’lere dayalı sağlıyor. Kimse kendini, işletmesini, işini mesleğini  kobi” diye tanımlamıyor günlük hayatta. “Bizim holding, grup, kurum, şirket” deniyorken kimse “bizim kobi” demez pek. “Kobi” onları yönetmek, onlarla iş yapmak için yaratılmış bir tanım. Acayip de bir tanım. “Küçük Orta Boy” tanımı Kırkpınar yağlı güreşlerindeki pehlivan kategorilerini düşündürüyor: “Deste küçük boy”, “deste orta boy”. Zaten teknik tanımlarına baktığınızda K ve O’nun yan yana gelmesi anlamlı değil. OBiler ve KBİler ayrışmalı. Yüz küsur kişinin çalıştığı, yüz milyon küsur ciroyla, üç beş kişinin çalıştığı iki-üç milyon cirolu işletme aynı kutuya aynı kavrama nasıl sığsın. Üstelik küçükler üç milyondan fazla, ortalar üç yüz bin adet. Devletin ilgili birimlerinden, bankaların ilgili genel müdür yardımcılıklarına kadar kobi tanımı hakim. En ilginci kendine genelde hiç kobi demeyenlere, “ey kobi, aslan kobi, benim kobim” gibi kişiselleştirilmiş hitaplar yoluyla erişilmeye çalışılması. Aslında o iletişimi yapanlar da kendilerinin kobi olduğunu yadsıyor. Boy ile işlev arasındaki fark bir konuda daha kafaları kurcalamak durumunda. Küçük işletmenin büyüme, semirme şansı pek az. Çeşitli isimler altındaki destek, muafiyet ve benzerini alt alta koyup toplarsanız, ayakta kalmayı, işi devam ettirmeyi sağlamaya yarasa da önemli eşikleri atlamaya yetmekte kısa kalır. Kredi, zaten geri ödeneceği için, anapara büyütmeye katkı sağlamaz. Yani işletme büyüklüğüne hapsolur. Kendi değerini yaratmaktan çok “yan” iş yapar ya da basit “tedarikçi” haline gelir. Ürünü markalaştırmaz, tutunduramaz onun yerine büyük dağıtıcıya fasoncu, alt yüklenici, market markası üreticisi haline gelir.  En ucuza satanın tercih edileceği, herhangileştirilmiş kategorilere sıkışır. İnternet ticaretinin büyümesi de bu durumu ilk aşamalarda daha da yerleşik hale getirdi. Müşteriye ulaşabilme ister konvansiyonel ister interaktif dağıtım kanallarında, herkesi ‘büyük dağıtıcının’ hükmü altına soktu. Büyük satıcıya bağımlılık sadece dayanıksız tüketim malları için değil, her konuda her türlü üretici için de geçerli oldu. Ya büyük kocaman şirkette büyük denizin minik balığı ya da Kobi olup minik bir dere olarak koca denizi beslemek...

Start-up’ın UP’ı

Bu arada ‘değer yaratmak’ hedefler, sınıflandırmalar, beklentiler arasında kesinlikle yer almıyor. Ya az büyü, ya su yut ama boğulma, su üzerinde kal... Teknolojinin gelişmesiyle “fikir” de bir değer olarak kabul edilmeye başladı. Fikrin illa iş, para kazanma ile ilgisi olması gerekmiyor da. Öncelikle bir çözüm, yenilik, ilerleme yaratıp farklı sıçramalar yapabilecek, hayatın farklı alanlarında gelişme... Sağlayacak fikirler değerli oluverdi. Bunlar kısa-orta vadede geri ödenecek banka kredileri yerine, fikire inandırılanların yatırımlarını hedefledi. Yatırım ‘yapıldığı’ kadar ‘alınır’ oldu. Yatırım almak, fikirin doğru yolda olduğunun da tescili ve uygulandığı yapılanmanın “Girişim” kavramı da bazen, işe giriştim anlamından çok “arkamdan korna çalana giriştim” tadını alttan hissettirse de eski ‘müteşebbis’ in yerini efendice aldı. (Özel teşebbüs, özel sektör oldu, girişim yenilere kaldı etimolojinin alışılmış acizliği olarak). Girişim, İngilizce start-up anlamında kullanır oldu. Ama oradaki “UP”ın katkısı maalesef yok. Filmdeki yaşlı Carl Fredricksen’in, izci Russell ile hem göklerin hem cennet hayallerinin tepelerine yükselmesini vurgulayan UP eki, fikri, yeni iş haline getirip yükseltme gayretinin de göstergesidir. “UP” daha tanım olarak bile yeniliğe gaz verir yukarı ittirir. Yukarı doğru hareket, yani hem büyüme hem de yaratılan yeniliğin etkinlik alan ve fırsatlarının genişletilmesi, yaygınlığın ve bilinirliğin artmasını getirecektir. Sadece yeni ‘start’ alanlar değil, bir sonraki aşamaya geçebilecek kadar serpilip semirebilmişlerin de “UP” olması, ölçek büyütmesi gerekir. Buna da “scale up” denerek yükselişe bir destek daha verilmiş. Finansal desteklerin, çok farklı, çeşitli, dağınık hatta akıllara ziyan kaynaklardan oluşturulan fonlar yoluyla alınabiliyor olması, dönüşüm döneminin netleşmesi ile daha da görünür hale gelecek. Bu durum var olan iş yapış şekilleri, kararları, tercihleri yeniden ele alıp değerlendirme gereğini ortaya çıkardı. Büyük yapılar doğaları gereği yavaş hatta hantal, fikrin gerçekleşme kararına dönüşüp projelendirilip bütçelendirilip her aşamada onlarca sürtünme ile aşındırılıp hayata geçmesi o kadar zaman ve enerji alıyor ki hayata geçtiğinde eskimiş bile olabiliyor. Şirketlerin gerek kurum içi gerek kurum dışı yeni fikirleri, girişimleri ayna bir yatırımcı gibi desteklenmesi, kabullenmesi ve içine almaya kalkışmadan eklemlenmesi gerekiyor. Uçak gemisi ile yanındaki hücumbotlar hatta jet-skiler gibi.

Fin-tech, mar-tech

Öte yandan kobiler yok mu olacak? Her konuda teknoloji vurgulu “tech” eki takılı girişimler ortalığı kasıp kavuruyor. Fin-tech, mar-tech, op-tech... Bu durumda önemli bir geçiş yaşanmaya başladı. Büyük teknoloji ve sosyal medya platformları, küçük ve mikro işletmeleri ayakta tutacak, iyi fikri olanları uçuracak iş programları ve uygulamaları da devreye soktular. Lojistik, tanıtım hatta veri yönetimi... ile ilgili kendilerinde de bulunan ekosistemi açtılar. Doğru hedef kitleye erişimi de sağlayınca, evde yapılan reçeller, örülen kazaklar bile müşterisini bulur, ulaşır oldu. Ödeme sistemleri de alıcıyı ve satıcıyı güvence altına alınca yepyeni bir dönem başlıyor. Bu dönemde “super-app” yani üstün uygulamalar yaygınlaştıkça, mikro işletmelerin bile, bu ekosistemi kullanarak rahatlıkla iş yapılabileceği bir aşamaya gelindi. Uzak Doğu’daki, irili ufaklı binlerce tekneden oluşan yüzer pazarlar benzeri bir yapı ortaya çıktı. Metaverse diye uhrevi bir havaya büründürülmeye çalışılan yeni internet ortamı bu konuda yepyeni aşamalar getirecek. Üç boyutlu ve sanal yapı, her türlü ve her konudaki alışverişin temelini oluşturacağı için, sunum ve deneyim tasarımı ürün, hizmetin, ödeme sisteminin, hatta lojistiğin önüne geçecektir. İster mikro ister dev işletme hepsi yepyeni bir ilişki ve deneyim ortamına hazır olmak durumunda. Fırsat eşitliği ve küçüklerin ayakta kalıp büyüme şansı tekrar sağlanıyor. Ama bir de herkesin dönüşüme hazır olmasını, teknoloji uyumunu ve yeni yapıyı anlayıp hazır olmasını gerektiriyor. Her şeyin var da kobinin niye “-tech” eki olmasın. KBİ veya OBİ’sini dönüştüren borazancıbaşı. Bireysel işletmeler bile. “-tech” ekli yenilerin çıkmadığı sektör olabilir mi? Büyüyünce KOBİ olacağım diyen çocuk var mı? Kobi’den ‘tech” olur mu?