Büyüyünce ne olacaksın’ sorusu malum fecidir hatta travmatiktir. Mutlaka ‘bir şey olmak’ gerektiği her an herkes tarafından suratınıza çarpılır. Ama ne olunması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktur insanın o yaşlarda. Sonraki yaşlarda da. ‘Beni ne doktorlar, mühendisler istemişlerdi ama…’ yakınması, evliliği ekonomik çerçeveye oturtmayı tercih edenler arasında dönemin gözde mesleklerinin altını çizer. Kimse de ‘beni ne sosyal antropologlar, ne veri madencileri ya da anlamlandırıcıları, oyun start up’çıları istemişti de…’ gibi cümleler de kuramıyor henüz. Yeni mezunların ortak ideali ‘iyi bir taytıl’ sahibi olmak. Yani ‘Müdürler Koordinatörleri Paşası’ falan dense mutlu olacaklar herhalde. Hala ünvanınız, mesleğiniz ile anılır olmak, tanımlayıcı görülüyor. Apartmanda bile albayların üstünde, eczacının karşı dairesinde oturanlar diye anılmak mümkün, şayet oturduğunuz bina üç haneli daire sayısına ulaşmıyorsa. Daha fecisi televizyonda, gazetede, Instagram’da, panelde, konferansta hatta büyük toplantılarda oturacağınız dinleyici sandalyesine iliştirilecek kağıtta adınızla beraber hatta bazen adınız olmadan bile mutlaka bir ‘taytıl’ınızın olma gereği. “Adınızın altına ne yazalım?”. Aslında sadece SSK emeklisi olsanız bile bir şeyler demek gerekir. Taytılsızlık çırılçıplak gezmekten bile daha ayıptır. Taytılınız yoksa ya da uygun bulunmazsa, size derhal bir tane yapıştırılır… “Bilmem ne uzmanı”. Uzmanlığınız da hakkında; konuşacağınız konuya çengelli iğneyle iliştirilmiş bir tutarlılık gözetilir. Aynı insanın yıllar içinde onlarca konunun uzmanı olduğu adının altına yazılmıştır. Pazarlama, iletişim, strateji, yönetim, sosyal medya, İstanbul, çizgi roman, reklam, siyaset iletişimi, dijital şu ve bu… uzmanı olarak anılırsınız. Size sorulmaz bile. Ama ahkam keseceğiniz konuda uzman olduğunuz mutlaka vurgulanır. Uzman ise acayip bir kavram. İşe yatkın, mahir gibi sözlük anlamlarından, belli bir konuyu iyi bilene doğru evriltilmiş. İnternette ararsanız sadece iki konuda uzmanlıktan bahsediliyor binlerce bulguda: Tıp ve askerlik. Askerlikte uzmanlık sadece çavuşlar için geçerli. Öte yandan pek çok kurumda yeni mezunların işe giriş basamağı da ‘uzman’. Bazılarında uzman yardımcısı da var ama artık o bir anlam aşımı. Uzmanlık uzmanları tarafından yaratılmış belli. Tıp dahil bütün uzmanlıklar bir şekilde böl ve yönet peşinde. Dar alanda derin bilginin yüceltilmesi. Doktor hatta dahiliyeci yerine kalpçi, mideci, barsakçı, böbrekçi, ciğerci diye sakatatçı envanteri çıkartır gibi tanımlar var. Şirketlerde de durum farklı değil. Kalın çizgilerle ayrılmış departmanlar var. Üretim, finans, lojistik, muhasebe, pazarlama, planlama, satış, bilgi işlem, İğKağğ, iletişim… Sonra bunlar kendi içinde bölünüp çoğalıyor. Pazarlama ve iletişim için bir dijital ikizleri yaratılıyor. Satışa da ‘sanal’ diye bir kaçak kat çıkılıyor, İğKaağ büyüdükçe serpiliyor; eğitim, çalışan markası, sosyal faaliyetler… sanki sanal kanaldan sanal domates biber çarşaf alınıp, ‘alternatif dağıtım kanallarından’ iş yapılırmış gibi. Sokaklardaki durum iş yerlerine de yansır. Yağmur çok yağar rögar kapakları tıkanır, onları açarken elektrik hatları zarar görür ama onları yaparken doğalgazcıları da çağırmak gerekir. Herbiri ayrı kazar. Ayrı bozar. Sokak delik deşik olur. Sonunda sokağa yeniden asfalt dökülür ama rögar kapakları düşünülmez, bu sefer yine tıkanır… döngü başlar…
09.07.2021 04:30
Necisiniz?
Bir önceki asırdan kalma etiketler ne insanları ne iş birimlerini ne de işleri tanımlamaya yetmiyor. Özellikle de insanın merkeze, odağa alınacağı bir dönüşümde, iklim vb. kriterlerin de katılmasıyla birlikte aynı anda çok şeyin uzmanı olmak gerekli. Adınızın altına taytıl değil paragraf yazılmalı
Tüketiyorum öyleyse tükeniyorum
22 Kasım 2024
Dilli kaşar
15 Kasım 2024
O kadar da değil
08 Kasım 2024
Eyavvörs
01 Kasım 2024
GER-ÇEK
Tüm Yazıları
25 Ekim 2024