Oyuna geldik

Hayat bir havuz problemidir. Okullarda bol bol çözdürülür. Gerçekte çözülmesi ise pek o kadar kolay değildir. Genel amaç havuzu taşırmamaktır. Havuza akıtılan farklı boyda sayısız musluk var. İş, geçim derdi, makro ekonomi ve siyaset, belirsizlikler, gelecek kaygıları, yakınların sorunları, trafik, zamansızlık, sürekli bir şeyleri ıskalama, yetişememe kaygısı, ilişkiler, aile dertleri... Say say bitmez. Bu muslukların neredeyse hiçbirini tamamen kapatmak insanın elinde değil. O zaman havuzun taşmaması için boşaltacak kanallara bakmak gerekir. Gergin ve yetersiz gece uykuları, yılda birkaç hafta tatil, hafta sonu tembellikleri, birkaç aile ya da eş dost buluşması taşmayı önlemeye pek de yeterli olamıyor. İnsanın kendi havuzunu taşırmamak için daha çok kanala ihtiyacı var. Bu durumda eğlenme ya da eğlence epey önemli ama kavram yeterli değil. Eğlenmek, vakit geçirmek, oyalanmak kaynaklı bir kavram. Günümüzde daha çok "eller havaya" ağırlıklı bir anlama sürüklenmiş. Asıl işlevi zaman ile ilgili. Zamanın "doldurulması" asıl derdi. Eskiden radyo TV programlarında yarışmacıların boş zamanlarında ne yaptıkları sorusunun tek ve değişmez cevabı "kitap okumak, müzik dinlemek" idi. Kitap, müzik ve boş aynı cümledeydi. Boş zaman ciddi işlerden artabilmiş anlamında. Neyse şimdi bırakın boş zamanı, zaman kalmadı. En kıt kaynaklardan bir tanesi. Yokluğu da malum havuzumuzu doldurmaya sağlam katkıda bulunuyor. Başka dillerde kavram gülüp eğlenmenin sınırlarını çok daha geniş tutuyor. Genel köken ise bir arada tutmak, desteklemek, bakım onarım çevresinde oluşuyor. Eğlenmenin yanı sıra müzik, konser, tiyatro, spor ve karşılaşmaları, her türlü medya içeriklerinin büyük bölümünü de ifade ediyor. "Eğlence" bunlar anlaşılmasa da, gerektiğinde kapsıyor, onun için her felakette konserler, oyunlar iptal ediliveriyor eğlence zannıyla. Tamirat, bakım işleri göz ardı edilerek.