Hemen her gün dijital dünyayı bizlere özetleyen birçok araştırmaya rastlıyoruz. Son denk geldiğim bir araştırmada Influencer’ları (bizdeki yasal adı: Sosyal Medya Etkileyicileri) dünyada en çok takip eden ülkelerin sıralaması vardı. Türkiye’nin bu alanda ilk 10’da yer almaması beni çok şaşırttı. Dünyada tüm sosyal medya uygulamalarını en aktif kullanan ülkelerden biri olan Türkiye, bu sıralamada nasıl olduysa dereceye girememişti. Sonra bunu teyit etmek için kapsamlı global araştırmaları ile bilinen We Are Social&Hootsuite’in 2022 raporuna baktım.
Gerçekten sosyal medya tutkusu ve burada vakit geçirme konusunda bir ‘canavar’ olan Türkiye, nedense Influencer takibi konusunda dünyada en gerilerde yer alıyordu. Filipinler, Brezilya, Nijerya gibi nüfusu büyük ülkelerin başı çektiği listede Türkiye yüzde 13’lük Influencer takibi ile sadece Rusya ve Yunanistan’ın önünde yer alıyor.
Geleceği en parlak iş kollarından biri
Halbuki 2020’de pandemi günlerinde eve kapandığımızda sosyal medyanın hayatımızda etkisinin iyice artmasıyla ‘Influencer Marketing’ adı verilen sosyal medya fenomenleri yoluyla reklam pazarlamasının patlayacağı konusunda genel bir uzlaşı vardı. Şirketler de dijital reklam bütçelerinden ‘fenomenlere’ artık ciddi oranda paylar ayırmaya başlamıştı. Türkiye’de sosyal medya etkileyicilerine harcanan ‘resmi’ bütçenin son 4 yılda yüzde 566 yükseldiği biliniyor.
Burada ‘resmi’ lafı önemli, çünkü tanıtım amacıyla bir ‘celebrity’ ya da ‘sosyal medya ünlüsü’nün ücretsiz konakladığı bir otel lansmanı bu bütçe içinde yer almıyor. Yani Türkiye’de hemen her sektörde yaşanan ‘kayıt dışı ekonomi’ sorunu bu alanda da çok yaygın. Deloitte Türkiye’nin raporuna göre şirketler 2021 yılında ‘Influencer’ kalemine resmi olarak 240 milyon lira harcadı. Bugün kayıt dışı alınan ‘paylaşım ücretleri’ ve çeşitli hediyelerle bu rakamın 500 milyon lirayı geçtiği sanılıyor. Bu nedenle de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ‘Sosyal Medya Etkileyicileri’ adını verdiği bu kişileri gelir yönünden denetlemek için bir kılavuz yayınlamıştı. Kurallara uymayan ve yasal #işbirliği etiketini usulüne uygun kullanmayan bir fenomene geçen yıl 114 bin lira para cezası kesildi.
‘İşsiz güçsüz değilim ama fenomen oldum’
Türkiye’nin influencer takibi bakımından gerilerde çıkması bence biraz da kimlerin ‘fenomen’ olup olmadığı ile ilgili. Yani bizde ‘internet ünlüsü’ de olsa herkes kendisine bir ‘faaliyet alanı’ bulma konusunda çok usta. Ya da sadece ‘internet ünlüsü’ olmak onlara biraz ‘karizma sarsıcı’ geliyor. Bu Türkiye’ye özgü kavram kargaşası nedeniyle bence bu veriden çok yanıltıcı sonuçlar çıkıyor. Söz gelimi bir dönem başarılı bir sunucu olan Burcu Esmersoy bugün artık bir influencer’dır. Yani dijital dünyadaki tanımı ile bir ‘tanınmış kişi’dir. Bu sayede de tanınırlığını çeşitli mecralarda paraya çevirmektedir.
Buna karşın kasaplık işine devam eden ve bu alanda çok başarılı olan Nusret de bir influencer’dır. Tek farkı kendi markası için çalışmasıdır. Bu tip araştırmalarda fenomenlerin ‘faaliyet alanları’ Türkiye’ye özgü nedenlerle tam ayrıştırılamadığı için bu alandaki sıralamada geride çıktık. Zaten pazarlama geliri elde etme açısından sosyal medya fenomenlerinin bence önü çok açık.
Burada da otomobilden kozmetiğe, resort otelden oled TV’ye her alanda tanıtım yapan, birçok şeyi tam anlamadan sunan fenomenler yerine ‘micro influencer’ denilen takipçisi az ama ‘alanında uzman’ fenomenler öne çıkacak. Artık bilinçli markalar, takipçisi daha az ama ‘etkili influencer’ kullanımına geçiyor. Bu sayede genel kalabalıklar yerine kendi niş kitlesine hitap ederek doğru ve etkili tanıtım yapmış oluyor.