Bu yaz herkesin dilinde o vardı

Yazz Collective tekne sahipleri ya da mavi yolculuk yapan kişilerin bir anda değişmez rotalarından biri oldu. Herkesin dilinde, daha gitmedin mi, mutlaka gitmelisin lafları dolaşırken, nihayet ben de gidebilme fırsatı buldum. Peki nedir Yazz Collective? Fethiye Hillside’ın hemen bitişik koyunda bulunan, kara yolu ile ulaşım imkanı olmayan ama muhteşem doğası, çok ama çok özenli dekorasyonu ve yapısı ile açıkçası bir plaj ve tesis olarak özetleyebilirim. Gelelim hikayesine... Sevgili Timur ve Banu Savcı çifti burayı yıllar önce satın almışlar. Tatillerini geçirecekleri bir yer olarak düşünmüşler. Eskiden Balıkçı Osman olarak hizmet veren, teknecilerin de sıkça ziyaret ettiği bu koy, nefis bir dönüşüme imza atmış. Timur ve Banu Savcı çifti, eski Hillside yöneticilerinden Mehmet Can Uzun ile bir işbirliğine girmiş ve Türk turizmi için mükemmel bir mekan yaratmışlar. Mimari Fahrettin Aykut’a ait. Tamamen doğal malzemeler kullanılmış. Barın ve restoran kısmının üstü bambu yerine, ülkemizin en önemli ürünlerinden olan fındık dalları ile bezenmiş. Bakır objeler, Gaziantep’te özel olarak üretilmiş. Doğaya ve iklime saygı her noktada görülüyor. Plastik kullanmamaya özen göstermişler. Restoran ve bar tasarlanırken hiçbir ağacın yeri değiştirilmediği gibi kurumuş ağaçlar bile içeriye monte edilip sanatsal bir esere dönüşmüş. Zaten sanatla iç içe bir mekan olduğunu söyleyebilirim. Barın hemen arkasında bir sanat galerisi de mevcut. Kendi mottoları için, sürdürülebilirlik kavramının önde geldiğinden bahsediyorlar. Kullanılan klimalar bile, karbon salmayan ürünlerden seçilmiş. Tekne tatili yapanların bütün ihtiyaçlarını giderebilmeleri için alternatifler oluşturulmuş. Nefis bir spa ve gym de mevcut. Dinlenmek, okumak ya da yazmak için çok konforlu bir lounge da cabası. Plaj ise hafif nostaljik görüntüsü ve muhteşem deniziyle birlikte buranın en önemli değeri. Mutfağın başında ülkenin en yetenekli genç şeflerinden olan Mustafa Otar var. Yazz Collective’in her yerinde olduğu gibi, ekstra bir çaba ya da abartı yok. Ağırlıklı olarak yerel malzemelerin kullanıldığı menü de genel konseptin devamı gibi. Mutfağa gerçekten çok özenmişler. Harika bir taş fırın ve her malzemeye ayrı olarak kullanılan odunlar bile ince düşünülmüş. Akşam yemeği menüsü biraz daha fine dining gibi. Ama gün boyu birbirinden lezzetli yiyecekler bulabilmek de mümkün. 

İstanbul’la yarışır