Geçen hafta çok zorlu bir röportaj trafiğim vardı. Pazartesi günü tam üç randevu... İlki Beşiktaş’ta, yaya bile gidebilirim ama o zaman diğer iki randevuya koşturacak mecalim kalmaz. Zira bir sonraki Fatih’te, diğeri ise ta Tuzla’da... Evden çıktım, öğlen saat 1, yani ne iş çıkışı, ne okul dağılma saati. Bu saatte bile Cihangir’de taksi bulmak zor biliyorum ama yine de umutluyum. Çok safmışım! Meydanda tam yarım saat kolum havada öyle dikildim! Sonra baktım olacak gibi değil, yürümeye başladım Tophane’ye doğru... Kolum hâlâ havada taksi durdurmak için... Yanımdan geçen taksiler boş ve durmuyor, hele o Galataport’un önünde sıralanmış Arap turist bekleyenler, bizlere ikinci sınıf vatandaş muamelesi çekiyor. Cinnete az kaldı! Adımlarımı sıklaştırıyorum, Fındıklı’ya doğru koşturuyorum. Tam o sırada önümde bir motosiklet duruyor. “Hanımefendi, nereye gideceksiniz, sizi götüreyim?” diyor. Tam “Ne münasebet” diyecekken, o devam ediyor, “Ben motortaksicilik yapıyorum.” Cinnetimin yerini şaşkınlık alıyor önce, sonra da büyük bir rahatlama... “Motosiklete hiç binmedim daha önce... Açıkçası biraz da korkuyorum” diyorum. Motortaksici çok profesyonel, “Siz sakin olun, ötesini bana bırakın” diye cevaplıyor. E hadi bakalım!
Rüzgarlık, kask, bone müesseseden...
Önce motorun arkasındaki kutudan bir kask çıkarıyor, bir torbadan temiz bir bone, bir de rüzgardan çarpılmayayım diye sarı bir yağmurluk. Bonenin sebebini de açıklayayım, onlarca kişi o motortaksiye binip aynı kaskı taktığı için, hijyen amaçlı. Sonra motosiklete nasıl bineceğimi tarif ediyor. Öğreniyorum ki, her zaman soldan, zira sağda egzoz borusu var, ayağınız yanabilir. Biraz tedirginim, ama atlıyorum motora... İki yanda tutunacak yerleri var ama bana yeterli gelmiyor. “Size tutunabilir miyim?” diye soruyorum, hizmette sınır yok, gülerek, “Tabii rahat olun” diyor.
Kabataş-Beşiktaş trafiği malum, adım adım ilerliyor... Bende hafif bir çarpıntı var ister istemez. Zira motortaksinin avantajını kullanıyoruz, makas ata ata trafikte hızla ilerliyoruz. Beni almayan taksilerin arasından, otobüslerin yanından... Benim çarpıntım artıyor! “Çok acelem yok, ne olur yavaş olun!” diyorum önce, sonra “Bu motosikletin genişliği kaç santim?” diye soruyorum, iki otobüsün arasından geçerken... Hemen söyleyeyim bu arada, 80 santimmiş. Geçiyoruz. Ben o yerden yaya halimle bile geçmeye cesaret edemem, onu biliyorum.
Motortaksilerde indi-bindi 50 TL
Sonuçta 5 dakikada Beşiktaş! Hayatta taksiyle gidemezdim bu sürede. İniyorum, korkum da geçti gibi. Peki borcum ne kadar? “Ne verirseniz” diyor motortaksici. Bu da iyiymiş! Cihangir’den Beşiktaş’a taksiye 35-40 lira verdiğimi hatırlıyorum. “40 lira tutuyor taksi ama siz beni çok çabuk getirdiniz, 50 lira vereyim” diyorum. Öğreniyorum ki motortaksilerin indi bindisi zaten 50 TL’ymiş. 7 km mesafeye kadar... Hafta içi gündüz kilometre başına 6 TL, akşam 9’dan sonra ve hafta sonu da 7 TL alıyorlarmış... Motortaksilerin bayağı bir sektör olduğunu da böyle öğreniyorum. E ne güzel bir röportaj konusu. Ayaküstü bir randevu koparıyorum, 50 yaşındaki Sami K.’dan... Sami Bey ilginç bir şahsiyet. Asıl mesleği resim öğretmenliği ama hiç yapmamış. Şu anda da Mimar Sinan Üniversitesi’nde iç mimarlık okuyor. Yıllarca dekorasyon işleri yapmış... İnşaat sektöründeki durgunluk onu da vurmuş. Dört yıldır motortaksicilik yapıyor. Sami Bey’in soyadını vermediğim dikkatinizi çekmiştir. Zira bu iş hâlâ devlet nezdinde legal değil.
Sami Bey, randevuyu cumartesi gecesine veriyor. Gece dediğim gece yarısı saat 12’ye... Neden mi? “Gelin de o saatte oradaki kalabalığı, taksi bekleyenlerin halini ve bizim nasıl müşteri bulduğumuzu görün” diyor. İyi ki de öyle yapıyoruz.
Trafikte takılmak mı? Yok öyle bir şey!
Cumartesi gecesi tam hazırlanıp evden çıkarken bir telefon geliyor. Sami Bey, “Yarım saat geç buluşabilir miyiz? Alibeyköy’e müşteri aldım da” diyor. Öyle olunca Beşiktaş’a yürüyerek gitmeye karar veriyorum. Tam ben Fındıklı’dayken bir telefon daha geliyor. “Neredesiniz? Bekleyin, gelip sizi alayım” diyor. 20 dakika içinde Alibeyköy’e müşterisini bırakmış, bir de gelip beni alıyor. “Uçarak geldim” diyor gülerek, uçmaktan da öte ışınlandı sanki. Bu işin kompetanı olmuş, bugüne kadar 7 bin yolcu taşımış.
“Aman dikkat! Maviler var!”
Fındıklı’da otobüs durağında beklerken, dikkatimi trafik polisleri çekiyor. Tek tek arabaları durdurup kontrol ediyorlar. Tam ben “Şimdi Sami Bey’in başı derde girmesin, bir arayayım” diye düşünürken önümde bitiyor motosikletiyle... “Maviler burada, arkadaşları uyarmam lazım” diyor. Yani olayın farkında... Arkadaşlar dediği ‘YolPay-Yolculuğunu Paylaş’ adlı WhatsApp ve Telegram gruplarındaki yaklaşık 100 motortaksici. Bu gruplarda yaklaşık 2 bin de kayıtlı müşterileri varmış. Peki ‘Maviler’ kim ki? Onlar da korsan taksi ve motortaksilerin peşindeki trafik polisleri. ‘Maviler’ diyorlar, çünkü mavi yelek giyiyorlar... Bu kez sanki 40 yıllık motorcu gibi atlıyorum motora, öyle rahatım. Yine 5 dakikada Beşiktaş!
Gece 1’de ortalık müşteri kaynıyor!
Saat neredeyse 1, ortalık ana baba günü. Her yerde taksi durdurmaya çalışanlar, otostop çekenler... Ama ne taksiler duruyor ne de otostopçuları alan var! Sami Bey, “İzin verirseniz, müşteri alayım. Ortalık müşteri kaynıyor görüyorsunuz” diyor. Tabii ki... Merakla izliyorum. Eli havada taksi durdurmaya çalışan genç bir kızın yanına gidiyor, “Nereye gideceksiniz? Motortaksiyle götüreyim” diyor. Genç kızın cevabı, “Ortaköy’e gideceğim ama daha önce hiç motosiklete binmedim” oluyor. Sonra “Kaça gidiyorsunuz?” diye soruyor. Fiyatı biliyorum, indi-bindi 50 TL... Genç kız, “Ama taksi 30-35 lira yazıyor Ortaköy’e. 50 lira çok, veremem” diyor. Sami Bey, “Siz taksi bekleyin, eğer bulamazsanız biz buralardayız” diyor, bu kadar da emin taksi bulamayacağından. Ben araya giriyorum, “Ya 30 liraya götürseniz ne olur ki, bir adımlık yer” diyorum... Sami Bey, “İnatlaştı benimle bir kere, olmaz” diyor. Kız, “Öğrencinin inadından ne olacak?” der demez, “Kızım desene öğrenci olduğunu! Götürürüm 30 liraya” diyor ve iş tatlıya bağlanıyor.
Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğrencisi Çağla Onaylı, bu habere hem seviniyor hem de biraz panik oluyor ilk kez motosiklete bineceği için... Hızla uzaklaşıyorlar makas ata ata...
Daimi müşterilere indirimli tarife
Şansım yaver gidiyor. Tam da önümde, motosikletten biri inip, para ödüyor. Anlıyorum ki motortaksi. Hemen yanına gidiyorum. Beş yıldır bu işi yapan 33 yaşındaki Murat Burak A., aynı zamanda motosiklet alım-satımıyla uğraşıyormuş. “Biraz önce bir arkadaşınız bir öğrenciyi 30 liraya Ortaköy’e götürdü” diyorum. Murat Bey iddialı, “Vallahi indi-bindi 50 lira ama ben Beşiktaş’tan Ortaköy’e 80 lira alıyorum. Çünkü taksiye 50 lira değil, 500 lira da verseler benden daha hızlı varamazlar. Ben onları 5 dakikada götürürüm Ortaköy’e” diyor ve devam ediyor: “Benim sürekli müşterilerim var, artık onlarla arkadaş gibi oldum. Biri müzisyen mesela, Maltepe’de oturuyor, Beşiktaş’ta bir gece kulübünde çalışıyor. Her cuma, cumartesi, pazar onu Maltepe’deki evinden alıp, yarım saatte Beşiktaş’a getiriyorum. Ondan sadece 135 lira alıyorum ama tanımadığım biri olsa en az 200 lira alırım.”
Bugüne kadar 10 binden fazla yolcu taşımış Murat Bey. Peki nasıl anlıyor müşteriler motortaksi olup olmadıklarını? Cevabı basit Murat Bey’in; “Yanlarına yanaşıp, ‘Motortaksi’ diye bağırıyorum.” Murat Bey’in işini engellemek istemiyorum, dört bir yanımız taksi bekleyenlerle dolu... Anında bir yolcu buluyor ve hızla uzaklaşıyor.
Gündüz atölyede gece motor üstünde
Tam önümde bir motortaksici daha duruyor. 56 yaşındaki Metin A., gündüzleri tekstilde makineci olarak çalışıyor, hafta sonları da motortaksicilik yapıyor. Daha çok yeni bu işte, üç haftalık bir geçmişi var. “Ben motosiklete binmeyi çok severim. Bir gece Beşiktaş’tan geçerken, bir hanım resmen önüme atladı! ‘Ne olur beni Levent’e götürün, size 200 lira veririm’ diye... Götürdüm, 200 lira kazandım. O geceden beri ek olarak bu işi yapıyorum” diyor. Metin Bey tam bir motosiklet aşığı. Bu üçüncü motoru. Bir hafta motora binmedi mi rüyasına girermiş. Şimdi hep motosiklet üstünde ve mutlu... “Görüyorsunuz, taksiciler beğenip bizim insanımızı almıyor. Millet yollarda rezil oluyor. Onların derdine de derman oluyoruz” diyor. O sırada bir müşteri geliyor, gençten biri, vedalaşıyoruz böylece.
“Biz asla Taksicilerin muadili değiliz”
Saat gecenin 2’si, taksi bekleyenlerin sayısı gitgide artıyor. Öyle garip bir durum ki, eskiden taksiciler müşteri arardı, şimdi millet taksinin önüne atlıyor... Ben bunları düşünürken, bir bakıyorum Sami Bey! Soruyorum Sami Bey’e, “Çağla çok korktu mu motosikletten?” Gülüyor ve telefonunu gösteriyor. “Telefonlarımızı aldık, artık o da müşterimiz oldu. Bizi bir kere deneyen, bir daha vazgeçemez. Bu trafikte bizi bulanlar, altın bulmuş gibi oluyor. ‘Sizi Allah gönderdi’ diyorlar başka bir şey demiyorlar. Ama bence biz bu işi Allah’a bırakmayalım, devlet bu işe bir çare bulsun, bu işi illegal olmaktan çıkartsın, yasallaştırsın” diyor. Reklam spotu gibi maşallah Sami Bey. Hemen bir ekleme yapma ihtiyacı duyuyor: “Biz asla taksilerin muadili değiliz. Havaalanına, işine, sınava geç kalanlar, taksi bulsalar dahi trafik sebebiyle yine geç kalacakları için bizi arıyorlar. Yani kimsenin ekmeğinde gözümüz yok. Bu başka bir hizmet.”
Saat gece yarısı 02.30. Kalabalık biraz azalmaya başlıyor. Bu işten ne kadar para kazanıldığını merak edip soruyorum Sami Bey’e... “Hafta sonları 1.000 - 1.500 lira, hafta ortası da 700 lira kadar. Allah’a şükür, ayda 10 bin lira kadar geçiyor elime” diyor. Daha konuşacak çok şey var ama onun işine engel olmamalıyım. Pazar günü için yine randevulaşıyoruz. Sami Bey son müşterisini alıyor. Ben de evin yolunu tutuyorum. O saatte bile bir taksi bulmak için 15 dakika bekliyorum.
Taksiciliği bırakmış motosiklete atlamış
Pazar akşamı 6’da Sami Bey ve arkadaşlarıyla buluşuyoruz. Bu sefer öyle curcuna içinde değil, rahat rahat sohbet edebileceğiz. Beşiktaş’ta iskeleye yakın bir kafeye oturuyoruz. Sami Bey dışında üç motortaksici daha var. İlk iş WhatsApp grubunu ve gelen yolcu mesajlarını gösteriyorlar. Sami Bey’e gelen mesajlardan ikisi çok dikkat çekici... Birinde, “Sami Abicim, yarın 11.00’de evden almayı unutma!” diye yazıyor. Bunu yazan bir nikah memuru. Bir diğeri ise Beşiktaş’tan Zeytinburnu’na gidecek bir yolcu. Sami Bey bana dönüyor, “Buradan Zeytinburnu 150 liralık iş, kıymetinizi bilin. Biz haber için sizinle konuşuyoruz” diyor gülerek.
Masadaki motortaksicilerden biri, beş yıldır part-time bu işi yapan bir kamu personeli. O ismini açıklamak istemiyor, aslına bakarsanız bu haberin yapılmasına da karşı. “Devletin birimleri uyanacak, denetimler artacak, işlerimiz zorlaşacak. Eğer arkamızda yolcu varken yakalanırsak 9.000 lira para cezası var, üstüne üstlük iki ay da motosiklet bağlanır” diyor.
45 yaşındaki motortaksici Volkan E., 10 yıl boyunca taksi şoförlüğü yapmış. Sonra bir gün içinde mesleği bırakmış. Hikayesini kendi anlatsın: “Bir gün annem hastalandı. Taksi bende değil, hastaneye götürmem lazım annemi. Delirecektim, Ortaköy’de bir taksi bulamadım, daha doğrusu hasta annemle beni kimse almadı! O gün yemin ettim, ‘Bırakacağım bu işi’ dedim ve bıraktım.”
Taksiciliği bırakmış ve iş aramaya başlamış Volkan Bey. Bir arkadaşı, “Motorun varsa motortaksicilik yapsana” demiş. Aklına yatmış, motosikleti yokmuş ama 14.000 liraya bir tane almış. Şimdi iki motosikleti var, üçüncüsünü de almak üzere. “Üç yıldır bu işi yapıyorum ve çok seviyorum. Kazancı taksi kadar değil ama bana yetiyor. Tek sorunumuz bu işin illegal olması. Devletten tek isteğimiz, bu işi yasal hale getirmesi” diyor.
Bazı gün 300 lira, bazı gün 1.500 lira
Masanın en genci 27 yaşındaki Musa A., bu işi part-time yapıyor. Asıl işi grafik tasarım. “Neden bu işe başladınız?” diye soruyorum. İşte cevabı: “Neden olacak, hayat pahalılığı yüzünden... Okmeydanı’nda oturuyorum, evimin kirası 3.000 lira, ama ev sahibi ‘Yılbaşında 5.000 lira yap ya da çık’ dedi. Grafikerlikten ayda 7.500 lira kazanıyorum. Hiçbir şeye yetmiyor. Bu işi akşamları 10’a kadar ve hafta sonları yapıyorum. Kazancım değişiyor, bazı gün 300 lira, bazı gün 1.500 lira...”