11 Kasım
Sabahtan Selanik’e yola çıkıyorum. Arabayla. Getir götür hiç bitmiyor. Bu sefer de portmanto taşıyorum. Nasıl mı? Sağ olsun Yılmaz Usta mevcut bir mobilyayı ortadan ikiye kesti, sonra onu tekrar birbirine monte edip tek parça haline getirebileceğimiz bir formül geliştirdi. Yoksa arabaya sığmazdı. Eldeki portmanto ziyan mı olsundu? Ya da gidip yerine yenisi mi alınmalıydı? Hayır mevcut olanı değerlendirmek en iyisiydi, biz de kafa çalıştırdık, nakliyeye uygun bir formül geliştirdik. Yaşasın eski ustalar! Yaşasın teknoloji öncesi ustalar! Kahvemi yaptım, termosa koydum, saat 06.40’ta yola düzüldüm. Hedef öğle yemeğinde Selanik. B’
bekliyor. Nitekim becerdim. Saat Türkiye saati ile 14.30, orada 13.30’da evin önündeydim. Sadece bavulu
aldık, B’ arabayı otoparka götürdü. Zira park imkansız, trafik akıyor, arabayı yolun ortasında boşaltmamız
mümkün değil. O portmanto oraya birtakım matematik hesaplarla girdi, yine öyle çıkacak. Yarın pazar, rahat rahat boşaltırız. Ben bavulumu bıraktım, elimi yüzümü yıkadım ve B’nin elini tutup güneşli Selanik havasında sallana sallana öğle yemeğine yürüdük.
Sevgilim Mourga’da yer ayırtmış, kaldırımda bir masaya oturduk, güzel bir natürel şarap söyledik, güneş bizi ısıta ısıta nefis uzun bir yemek yedik. Ne zaman ki güneş kaldırımdan gitti, evimizin yolunu tuttuk.