18 Ekim
Sabiha ile buluşmaya Seraf Vadi’ye gidiyorum. Öğleden hemen önce oradayım. Hava serinlemiş, Sinem de bir pirpirim, yani semizotu çorbası yapmış, kemik suyuna. Veriyor birer kase önümüze, içimiz ısınıyor. Buraya gelip yemeğin devamını yememek bir irade savaşı. Sinem “Şu da var, bunu da deneseydiniz” dedikçe içim gidiyor ama ısrarla reddetmeye devam ediyorum. Zira birazdan Zehra gelecek ve Selanik’e doğru yola çıkacağız. Arabayla gidiyoruz, önümüz yol, gümrük geçişini saymazsak altı saat yolumuz var. Yemek yemiyorum, çünkü araba kullanırken uykum gelsin istemiyorum.