17 Mayıs 2024, Cuma Gazete Oksijen
11.11.2022 04:30

“Hikâyelerin yarısını aslında okur yazar”

Şükran Yiğit’in yeni novellası Bir Kış Yolculuğu; bir adamın botanikçi eşinin ölümünün ardından, onun izinde çıktığı Krakow yolculuğun hikâyesi

Geçen yıl Burası Radyo Şarampol romanıyla 2021 Attilâ İlhan Roman Ödülü’ne değer görülen Şükran Yiğit’in yeni kitabı Bir Kış Yolculuğu (İletişim Yayınları) bir novella. Kısa ama uzun okunan bu harika hikâyede, çok sevdiği botanikçi eşi Zuhal’in ölümüyle onun izinden fotoğraf kareleriyle Krakow’a bir yolculuğa çıkan anlatıcı eşin yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Yiğit, dilin ve kurmacanın olanaklarını bu kısa metinde muazzam bir ustalıkla kullanmış; sonu ise sürprizli… Bu yolculuğu ve novellanın hikâyesini Şükran Yiğit’le konuştuk. 
Ne güzel bir novella yazmışsınız Şükran Hanım. İnsana şefkatle dokunuyor her cümlesi. Neydi sizi bu hikâyeye götüren?
Çok teşekkür ederim. Benim hikâyelerimin tohumları, yani ana duygularının temeli, istisnasız hep bir önceki hikâyede atılıyor. Bir Kış Yolculuğu da böyle oldu. Aslında Burası Radyo Şarampol’ü yazıyordum ve arka planda sürekli iki duygu/düşünce beliriyordu, yalnız üzerlerine de pek gitmiyordum çünkü gidersem “Radyo Şarampol”ü rayından çıkaracaklarını hissediyordum. O yüzden Bir Kış Yolculuğu’nun ilk dört-beş sayfasını yazıp, demlenmeye bıraktım. Arka planda belirenlere gelirsem: İlki, gökyüzüne bakarken, belki bin yıllık bir geçmişe baktığımız ve bir yıldıza ait sandığımız pırıltının -çok küçük de olsa- yıllar önce sönmüş bir yıldıza ait olabilmesi ihtimaliydi.  İki, hatta bazen çok taraflı ilişkilerde de böyle olabilirdi; bir taraf gördüğü pırıltının sönmüş bir yıldıza ait olduğunu fark edemeyebilirdi. Diğer düşünce ise yine aynı paralelde, yani insanın başkalarının hayatlarında görünce kolayca birbirine ekleyebileceği parçaları, kendi hayatı söz konusu olunca birbirine bir türlü ekleyememesi, sonuçlarına katlanamayacağı çıkarımları sanki ince bir zardan yapılmış, şeffaf bir filtreden içeri almamasıydı.