Thomas L. Friedman / The New York Times
Cumartesi sabahı uyanınca haberlere baktım. En az 50 bin İsrailli bir kez daha Başbakan Binyamin Netanyahu’yu protesto etmek için gösteri yapmıştı. Netanyahu İsrail Yüksek Mahkemesi’nin bağımsızlığını elinden alıp kendi emrine çalışmasını sağlama derdinde. Bu arada bizzat yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya. Aklıma basit bir soru geldi: “Acaba Başkan Joe Biden bu konuda ne düşünüyordur?”
Biden hayatımda gördüğüm en İsrail yanlısı ABD başkanı. Netanyahu ile uzun ve karşılıklı saygıya dayanan bir ilişkisi var. Bu yüzden İsrail’le ilgili her sözünün ciddi ve samimi kaygıya dayandığını söyleyebilirim. Neden kaygılandığı açık. Netanyahu’nun ultra-milliyetçi, ultra-dinci koalisyonu İsrail yargı sistemini meclis aracılığıyla radikal bir dönüşümden geçirmeye çalışıyor ve bu durum İsrail’in demokrasisine, dolayısıyla da Amerika ve bütün demokrasilerle yakın bağlarına ciddi zarar verebilir.
Cumartesi öğleden sonra Biden soruma cevaben bir açıklama yolladı: “Amerikan ve İsrail demokrasilerinin temel özelliği her ikisinin de güçlü kurumlar, kuvvetler ayrılığı ve bağımsız yargı üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Köklü değişikliklerin sürdürülebilir olması ancak insanlar tarafından benimsenmesi halinde mümkün olabilir. Bunun için de söz konusu değişikliklere yönelik fikir birliği oluşturulması çok ciddi önem arz ediyor.”
Hatırlayabildiğim kadarıyla ilk kez bir ABD başkanı İsrail’in iç siyasetine dair bir tartışmayı ülkenin demokratik karakteri üzerinden yorumluyor. Biden’ın açıklaması sadece 46 sözcükten oluşuyor olabilir fakat İsrail’de iç tartışmaların giderek şiddetlendiği hayati bir dönemde geldi ve Netanyahu’ya yönelik halihazırda kayda değer boyuttaki muhalif görüşleri güçlendirebilir. Muhaliflere göre ülkede adli darbe yapılıyor ve İsrail tıpkı Türkiye, Macaristan ve Polonya gibi demokrasiden uzaklaşma yoluna sapıyor.
Açıklamanın önemi birkaç sebepten kaynaklanıyor: Birincisi, Biden bu sözlerle doğrudan İsrail Cumhurbaşkanı Yitzhak Herzog’un yaklaşımını benimsiyor ve İsrail’in genel anlamda muteber olan yargısının bağımsızlığını korumayı savunuyor. İsrail’de cumhurbaşkanlığı büyük ölçüde sembolik bir makam olsa da ahlaki ağırlığı var. Herzog iyi biri. Ülkedeki aşırı sağcı beyin takımının ilham verdiği büyük yargı değişiminin zorla kabul ettirilmesi halinde İsrail toplumunda tarihin en ciddi iç kargaşasının yaşanabileceğinden korktuğu için gidişata engel olmak adına elinden geleni yapıyor.
Herzog Netanyahu’ya ve koalisyonuna geri adım atma ve İsrail için sağlıklı olabilecek adli değişiklikleri sabırla analiz edecek partiler üstü bir ulusal diyalog oluşturma çağrısı yaptı. Bunun tarafsız biçimde ve hukuk uzmanlarıyla, İsrail’in kuruluşundan beri var olan yargı sistemini bozmayacak şekilde yapılması gerektiğini söyledi. Ama maalesef Netanyahu cumhurbaşkanını tersledi. Bunun üzerine Herzog 24 Ocak’ta yargı reformuna dair açıklama yaptı: “Adalet sistemi, insan hak ve özgürlükleri de dahil olmak üzere İsrail’in tüm demokratik kurumları kutsaldır. Bunları ve Bağımsızlık Bildirgesi’nde ifade edilen değerleri korumalıyız. Müzakere yürütülmeden yapılacak köklü reformlar kamuoyunda ciddi itiraza ve derin kaygıya yol açar. Diyalog kurulmaması bizi içeriden bölüyor. Açıkça ve yüksek sesle söylüyorum: Barut fıçısı patlamak üzere. Bu bir acil durumdur.”
Biden’ın 46 sözcüğü sonrası Netanyahu yeni bir durumla karşı karşıya. Bildiğini okumaya devam ederse sadece İsrail cumhurbaşkanını değil Amerikan başkanını da hiçe saymış olacak. Az şey değil. Ayrıca Biden’ın konu hakkındaki ölçülü ama kesin tutumu diğer Batı demokrasilerinin liderlerini, iş dünyasının önde gelenlerini, ABD’li senatörleri ve vekilleri de cesaretlendirecek, neticede muhalefete de güç katacaktır. Biden’ın sözlerinin önemli olmasının ikinci sebebi ise hayati bir zamanda gelmesi. The Times of Israel’in cumartesi günkü haberine göre Netanyahu’nun yargı düzenlemesinin en tartışmalı maddelerinden bazılarının mecliste ilk kez “pazartesi günü okunması planlanıyor. Tasarıların yasalaşması için üç okumadan geçmesi gerekiyor ve koalisyon yeni mevzuatı nisan ayı itibariyle Knesset’ten geçirmek için bastırıyor.”
Muhalefetin önde gelenleri çalışanlara pazartesi günü ülke çapında grev çağrısı yaptı. Mevzuata dair ilk tur oylama sırasında Knesset’in önünde toplanılacak. Sokağa dökülen birçok İsraillinin Biden’la aynı sözleri sarf edeceğine emin olabilirsiniz. Üçüncüsü, Netanyahu’nun giderek yargı darbesine benzeyen “reform” dayatmasına karşı Biden hem kendini hem de Amerika’yı net bir şekilde İsrail’deki muhalif çoğunluğun safında konumlandırıyor.
Son olarak, Biden’ın sözleri Amerika’nın dünya demokrasilerine destek çıktığı zamanlardaki inandırıcılığını artıracak. ABD sadece Hong Kong demokrasisi Çin tarafından mahvedilince konuşan bir ülke olmaktan çıkacak. Demokrasi nerede tehdit altındaysa çıkıp konuşabildiği anlamına gelecek. ABD işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere yönelik muamele konusunda İsrail’in insan hakları ihlallerini birçok kez eleştirdi. Ancak hatırladığım kadarıyla hiçbir Amerikan başkanı İsrail devletinin demokratik karakterindeki değişiklik teklifi aleyhinde konuşmadı çünkü birkaç hafta öncesine kadar böyle bir şey hiç olmamıştı.
Netanyahu koalisyonu Biden’ın mesajını anlamadıysa basitçe açıklayayım: Amerika İsrail’e kurulduğu günden beri askeri ve demokratik destek verdi, milyarlarca dolar yardım sağladı ama bunun sebebi çıkarlarının ortak olması değildi. İki ülkenin menfaatleri her zaman örtüşmüyor. İsrail örneğin Ukrayna-Rusya savaşında tarafsız, Mısır ve Suudi Arabistan’daki insan hakları ihlallerine kayıtsız kaldı ve İsrailli bazı işletmelerin Çin’e sattığı savunma teknolojileri Pentagon’da ciddi kaygıyla karşılıyor. İsrail’e kuruluşundan beri destek vermemizin sebebi bizimle aynı değerleri paylaştığına inanmamızdı.
Aynısı Amerika’daki İsrail destekçileri için de geçerli. ABD ne zaman Filistinlilere yönelik sert muameleyi eleştirse İsrail ve Amerika’daki İsrail destekçileri hemen Beyaz Saray’a İsrail’in farklı bir yer olduğunu hatırlatır. Bunun sebebi ülke yönetiminin seçimle belirlenmesi değil. Mısır ve Suriye’de de seçim yapılıyor. Ama İsrail’in Orta Doğu’daki tek demokrasi olduğunu savunuyor, ülkedeki sağlam demokratik kurumlara, bağımsız yargıya ve özgür basına vurgu yapıyorlar. Dolayısıyla süregelen savaşta Filistinlilere yönelik bazı insan hakları ihlalleri yapılsa bile İsrail bize çoğu zaman müsamahalı davranmamızı söylüyor. Biden 46 kelimelik açıklamasıyla İsrail’e aramızdaki ilişkinin hiçbir zaman ortak çıkarlara dayanmadığını anlatıyor. İlişkinin temelinde ortak değerler yatıyor. Bu yüzden bunca zamandır ve menfaatlerimizin uyuşmadığı dönemlerde de sürüyor. Biden İsrail’in ne yaparsa yapsın bu ortak değerlerden şaşmaması gerektiğini söylüyor. Aksi halde önümüzde bambaşka bir dünya olacak.
© 2023 The New York Times Company