05 Aralık 2025, Cuma
05.09.2025 04:30

Çin ve ABD’nin işbirliği yapmak zorunda olduğu tek alan

A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Diyeceksiniz ki “Friedman, delirdin mi? ABD ve Çin yapay zeka mevzuatı için işbirliği mi yapacak? Sen hiç gazete okumuyor musun?” Evet, gazeteleri okuyorum. Konuyu uzmanlarla tartışıyorum. Dünyanın iki hakim yapay zeka gücünün birbirine düşman olmayı göze alabileceğini düşünüyorsanız hayal dünyasında yaşıyorsunuz demektir. The New York Times’ın kıdemli yazarı Friedman, yapay zekanın ne yöne gittiğini ve insanlık için nasıl faydalı kalabileceğini son bir yıldır Microsoft’un eski araştırma ve strateji başkanı Craig Mundie ile tartışıyor. Bu yazıda ortaklaşa gördükleri fırsatları endişeleri ve çözüm önerilerini derledi


Çin ve Amerika henüz farkında değil ama yapay zeka devrimi iki ülkeyi birbirinden uzaklaştırmak yerine yakınlaştıracak. Yapay zekanın yükselişiyle bu alanda hakimiyet için sert bir rekabete girişecekler. Fakat bir yandan da daha önce hiç denenmemiş bir işbirliğine mecbur kalacaklar. Başka seçenekleri olmayacak.

Nerelere sızacak?

Nasıl bu kadar emin olabiliyorum? Çünkü yapay zeka geçmiş teknolojilerden farklı bazı benzersiz özellikler ve güçlükler getiriyor. Bunları ayrıntılı olarak ele almadan önce birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Yapay zeka tıpkı buhar gibi her yere yayılıp her şeye sızacak. Saatinizde, tost makinenizde, arabanızda, bilgisayarınızda, gözlüklerinizde ve kalp pilinizde olacak. Hep ona bağlı olacaksınız ve iletişiminiz hiç kopmayacak. Performans iyileştirmek için sürekli veri toplayacak. Bunu yaparken her konudaki her şeyi değiştirecek. Ne jeopolitik ne de dünyanın iki yapay zeka gücü arasındaki ticaret bundan kaçabilecek. Sonuçta işbirliği ihtiyacı giderek daha da belirginleşecek.

İllüstrasyon: Saratta ChuengsatIansup/The New York TImes

 

Kötüler hep erken davranır

Washington ve Pekin’in yakında fark edeceği bir gerçek daha var. Yapay zekayı gezegendeki her insan ve robotun emrine vermek kötü niyetli kişilere daha önce hiçbir kolluk kuvvetinin karşı karşıya kalmadığı kadar büyük süper güçler bahşedecek. Unutmayın: Kötü adamlar her zaman erken davranır! ABD ile Çin yapay zekaya dayalı her cihazın yalnızca insanlığın refahı için kullanılmasını sağlayacak bir güven sistemi üzerinde anlaşmazsa, yapay zeka devriminin süper güçlere sahip hırsızlar, dolandırıcılar, bilgisayar korsanları, uyuşturucu satıcıları, teröristler ve dezenformasyon meraklıları doğuracağı kesin. Bu süper kötü güçler ABD ve Çin daha birbiriyle savaşa bile giremeden iki ülkeyi de istikrarsız hale getirir.

Soya sosu bir yerde fasulyesi bir yerde 

Kısacası iki ülke birbirlerinin ürettiği yapay zeka içeren ürünlere güvenemezse yakında Çin ABD’den sadece soya fasulyesi, ABD ise Çin’den yalnızca soya sosu alabilir. Bu da küresel büyümeyi kesinlikle zayıflatır. İddiam bu yönde.

“Friedman, delirdin mi? ABD ve Çin yapay zeka mevzuatı için işbirliği mi yapacak? Demokratlar ile Cumhuriyetçiler Pekin’i kınama ve onunla bağlarını koparma yarışında. Üstelik Çin hükümeti bütün gelişmiş imalat sektörlerinin hakimi olmakta kararlı. Yapay süper zeka konusunda Çin’le baş başa verip kuralları belirlemek yerine hız kesmeyip onları alt etmemiz şart. Sen hiç gazete okumuyor musun?”

Evet, gazeteleri okuyorum. Özellikle de bilim ve teknoloji sayfalarını. Ayrıca bu meseleyi yapay zeka danışmanı olan dostum Craig Mundie ile bir yıldır konuşuyoruz. Microsoft’un eski araştırma ve strateji başkanı olan Mundie aynı zamanda Henry Kissinger ve Eric Schmidt ile birlikte yapay zekaya giriş metni olarak bilinen “GENESIS” adlı kitabın yazarlarından biri. Mundie’yi hem argümanlarımın ortağı hem de alıntılanmaya değer bir uzman olarak gördüğüm için bu yazıda onun görüşlerine çokça başvuracağım.

20 yıldır süregelen sohbetlerimiz sonunda Washington’daki Çin karşıtı şahinlere ve Pekin’deki ABD karşıtı şahinlere mesajımız şu: “Yapay zekanın dönüştürücü etkisi ve yapay zeka ile imal edilmiş ürünlerin ticareti için gereken güven göz önüne alındığında, dünyanın iki hakim yapay zeka gücü olan ABD ve Çin’in birbirine düşman olmayı göze alabileceğini düşünüyorsanız hayal dünyasında yaşıyorsunuz demektir.”

İkisi de bu gidişatı yavaşlatamaz

Yapay süper zekayı, yani giderek daha akıllı hale gelme özelliği sayesinde insanlardan daha akıllı hale gelecek sistemleri ilk elde eden şirketler hangi ülkedeyse oranın ekonomik, askeri ve inovasyon açısından muazzam avantaj sağlayacağının farkındayız. Bu nedenle ne ABD ne de Çin kendi yapay zeka sektörlerini yavaşlatabilecek ve bu teknolojinin daha yoğun kullanımının sağlayacağı muazzam verimlilik, inovasyon ve güvenlik artışını tehlikeye atabilecek kısıtlamalar getirmeye istekli olacaktır.

Şovenist efelenmeler sonuç getirmeyecek

Ama Mundie ve ben böyle şovenist efelenmelerle bir yere varılacağına inanmıyoruz. Şi ve Trump’ın son zamanlarda Hindistan ve Rusya’nın gönlünü kazanmak için giriştiği rekabeti de faydasız görüyoruz. Yapay zeka iki süper gücün kendi yollarına gitmesine izin vermeyecek kadar farklı, önemli ve belirleyici bir mesele. Bu nedenle bize göre ileriye dönük en büyük jeopolitik ve jeoekonomik soru belli: ABD ve Çin yapay zekada rekabeti sürdürürken yapay zekanın her zaman insanlığın refahı ve gezegenin istikrarı ile uyumlu olmasını garanti edecek ortak bir güven seviyesine ulaşmak üzere işbirliği yapabilir mi? Aynı derecede önemli bir soru daha var: Bu iki süper güç söz konusu değerler sistemini aynı kurallara göre hareket etmeye istekli ülkeleri kapsayacak ve uymayanların erişimini kısıtlayacak şekilde genişletip geliştirebilir mi?

Bunu yapmazlarsa yavaş yavaş dijital otarşiye doğru kayacağız demektir. (Oksijen’in notu:
Otarşi: Siyasi ya da ekonomik yapının dış yardım almadan hayatta kalabileceği inancına dayalı kapalı sistem.) 

Her ulusun kendi duvarlarıyla çevirdiği kendi yapay zeka sistemine sahip olduğu, uyumsuz standartlar ve karşılıklı şüpheyle bezeli paramparça bir dünyaya gideriz.

Yeni bir tür

Geçmişteki her teknolojik devrimde araçlar daha iyi hale gelse de zeka hiyerarşisi hiç değişmemiş, insanlık gezegenin en zeki varlığı statüsünü hep korumuştu. Üstelik insanlık her zaman bu araçların nasıl çalıştığını kavrayabilmiş ve makineler bizim belirlediğimiz parametreler içinde çalışmıştı. Yapay zeka devrimiyle birlikte ilk kez işler değişti.

Mundie “Yapay zeka kendi bilişsel yeteneklerimizi güçlendirmek için kullanacağımız ve onları büyük ölçüde aşabilecek ilk yeni araç” diyor. Nitekim çok da uzak olmayan bir gelecekte, “sadece yeni bir araç değil yeni bir tür, yani süper zeki bir makine yarattığımızı” göreceğiz.

Bu araç sadece talimatlara uymakla kalmayıp kendi başına öğrenecek, uyum sağlayacak ve insanın hiç de kavrayamayacağı şekilde gelişecek.

Kritik aşama çeviri oldu

Şu an bile yapay zeka sistemlerinin ne yaptığını tam olarak anlayamıyoruz. Yarın ne yapacaklarını ise hiç bilemiyoruz. Unutmayın: ChatGPT, Gemini ve Claude gibi modellerle yaşanan bugünkü yapay zeka devrimi titizlikle tasarlanmadı. Birden ortaya çıkıverdi.

Mundie’ye göre en çarpıcı keşif anlarından biri, öncü şirketlerin ilk makinelerini internetten ve başka yerlerden elde ettikleri çok büyük veri setleriyle eğitmesiyle yaşandı. Bu veri kümelerinin çoğu İngilizce olsa da farklı dillerde metinler de vardı. Mundie “Sonra bir gün yapay zekanın bu diller arasında çeviri yapabildiğini fark ettiler. Halbuki kimse onu buna programlamamıştı. Çok dilli ebeveynleri olan bir çocuk gibiydi. Kimse ‘İngilizceyi Almancaya çevirmek için şu kurallara uyacaksın’ diyen bir program yazmamıştı. Makine karşılaştığı ortam sebebiyle bunları özümseyivermişti” diyor.

Şu anki yapay zeka aptal sayılır

Bu aslında bir aşamanın geçildiği anlamına geliyordu. İnsanların bilgisayarları belli görevleri yerine getirmek üzere programladığı dönemden, yapay zeka sistemlerinin özerk bir şekilde öğrenebildiği, çıkarımda bulunabildiği, uyum sağlayabildiği, yaratabildiği ve gelişebildiği bir döneme geçiliyordu. Şimdi aydan aya gelişmeye devam ediyorlar. Bu nedenle şu an kullandığınız yapay zeka size ne kadar olağanüstü görünse de aslında karşınıza çıkacak yapay zekaların en aptalı.

Mundie hesaplama özelliğine sahip bu yeni türü yarattıktan sonra onunla sürdürülebilir ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişki kurmanın yollarını bulmamız ve insanlığın anlamsızlaşmasını önlememiz gerektiğini savunuyor.

Ufukta dörtlü kullanım var

Yapay zekayı “dünyanın dört kullanıma sahip ilk teknolojisi” olarak nitelendiriyorum. “Çift kullanımlı” kavramına çoktandır aşinayız. Örneğin bir çekiçle komşumun evini yapmam da yıkmam da mümkün. Ya da yapay zeka robotunu kendi çimlerimi biçmek veya komşumunkileri parçalamak için kullanabilirim. Bunların hepsi çift kullanım olarak düşünülebilir.

Ancak yapay zekadaki inovasyonun hızına bakınca yapay zeka destekli robotumun çok da uzak olmayan bir gelecekte çimlerimi biçip biçmeyeceğine, komşumun çimlerini, hatta benimkileri parçalayıp parçalamayacağına veya hayal bile edemeyeceğim çok daha kötü bir şeye bizzat karar verme ihtimali giderek artıyor. Buyurun size dörtlü kullanım!

Nükleer yarıştan farklı 

Nükleer silah yarışını kazanmamız gerektiğini söylediğimiz günlerde yalnızca ulus devletler tarafından geliştirilen, sahip olunan ve düzenlenen bir teknolojiden bahsediyorduk. En büyük iki nükleer güç, sınırlamalar getirmenin karşılıklı çıkarlarına uygun olduğuna karar verdi ve kıyamete yol açabilecek silahların sayısına ilişkin kısıtlamalar getirip bunların daha küçük ülkelere yayılmasını önleyecek anlaşmalar yapabildi.

Yapay zeka ise bambaşka. Devletlere ait güvenli laboratuvarlarda doğmadı. Bir avuç devletin mülkiyetinde değil ve nasıl düzenleneceği uluslararası zirvelerle belirlenmiyor. Dünyanın her yerindeki özel şirketler tarafından yaratılıyor. Bu şirketler savunma bakanlıklarına değil hissedarlarına, müşterilerine ve bazen de açık kaynak topluluklarına hesap veriyor. Onların aracılığıyla herkes yapay zekaya erişebiliyor.

Herkesin nükleer bazukasının olduğu bir dünya hayal edin. Burada “karşılıklı garantili imha” doktrininden söz edilemez.

“Hem işbirliği hem de rekabet”

Bu nedenle “hem işbirliği hem rekabet” anlayışını savunuyoruz. Bu ikili strateji uyarınca ABD ve Çin bir yandan yapay zekada mükemmellik için stratejik rekabete girerken diğer yandan feci sonuçları önleyecek ortak bir mekanizma üzerinde anlaşacak. “Deepfake” savaşları, özerk sistemlerin kontrolden çıkması ve kaçak dezenformasyon makineleri gibi en kötü ihtimaller savuşturulacak.

2000’li yıllarda da benzer ama görece daha önemsiz bir dönüm noktasına gelmiş ve yanlış yolu seçmiştik. Facebook, Twitter ve Instagram gibi yeni ortaya çıkan sosyal ağların denetlenmesi konusunda, “hızlı hareket etmemiz ve ezber bozmamız” gerektiğini söyleyen Mark Zuckerberg gibi kişilere kandık. Halbuki o can sıkıcı denetimler olmayınca bu ağlar kendi platformlarında yayılmasına izin verdikleri zehirli dezenformasyon ya da genç kadınlara ve kızlara verdikleri zarar konusunda sorumluluk almadılar. Yapay zeka konusunda aynı hatayı tekrarlamamalıyız.

Güven inşası 

Mundie ABD-Çin ortaklığındaki yapay zeka kontrol rejiminin üç temel ilkeye dayanması gerektiğini savunuyor.

Bir: Yapay zekayı sadece yapay zeka denetleyip düzenleyebilir. İnsanlık kusura bakmasın ama bu yarış halihazırda analog çağ insanları tarafından denetlenemeyecek kadar hızlı, geniş ölçekli ve öngörülemez nitelikte. Bir otonom İHA filosunu 20. yüzyıl kurumlarıyla yönetmeye çalışmak New York Borsası’nı denetlemek için köpek tutmaktan farksız olur. Köpeğiniz sadık ve iyi niyetli olabilir ama kesinlikle çok yetersiz kalacaktır.

İki: ABD ile Çin’in (ve onlara katılmak isteyen diğer ülkelerin) birlikte kuracağı her yapay zeka destekli sisteme, Mundie’nin “güven hakemi” olarak adlandırdığı bağımsız bir yönetişim mekanizması dahil edilir. Bunu bir nevi iç hakem olarak düşünün. İnsan veya makine tarafından gerçekleştirilecek her eylemin uygulamaya geçmeden evvel evrensel güvenlik, etik ve refah normlarına uyup uymadığını değerlendirir. Böylelikle elimizde temel düzeyde ve gerçek zamanlı bir önleyici uyum kriteri bulunur.

Peki bu değerlendirme kimin değerlerine göre yapılacak? Mundie bunun için de birkaç temel öneriyor. Öncelikle her ülkenin zorunlu kıldığı pozitif yasaları içerecekler. Hırsızlık, dolandırıcılık, cinayet, kimlik hırsızlığı, dolandırıcılık gibi eylemler her yerde yasak. ABD ve Çin de dahil olmak üzere dünyadaki tüm büyük ekonomiler bu yasakları kendilerince yasalaştırmış durumda. Dolayısıyla yapay zeka “hakemi” her türlü kararı bu yazılı kanunlara dayanarak değerlendirme görevini üstlenecek. Çin’den bizim yasalarımızı benimsemesi, bizden de onların yasalarını benimsememiz istenmeyecek. Çünkü böylesi asla işe yaramaz. Ancak güven hakemleri sistemin hiçbir zarar vermemesini sağlamak için ilk filtre olarak her ülkenin temel yasalarını kullanacak.

Üç: Mundie ABD ile Sovyetler Birliği’nin nükleer silah kontrolü yaklaşımına benzer bir yöntem öneriyor. Washington ile Pekin meseleyi çözmek için üç özel çalışma grubu içeren yapılandırılmış bir sürece başvurmalı. Gruplardan ilki modeller ve platformlar genelindeki güven değerlendirme sisteminin teknik uygulamasına eğilmeli. İkinci grup bu sistemin ülkeler içinde ve arasında benimsenmesi için düzenleyici ve yasal çerçevelerin taslağını hazırlamalı. Üçüncü grup ise tamamen diplomasiye odaklanarak başkalarının da katılacağı küresel bir konsensüs ve karşılıklı taahhütler oluşturmalı. Ayrıca bu ülkeleri anlaşmaya katılmayanlardan koruyacak bir mekanizma yaratmalı. 

Ortak bir mesaj gerek

Washington ve Pekin’den gelen mesaj basit ve net olmalı: “Güvenilir bir yapay zeka alanı oluşturduk. Bizimle ticaret yapmak, bağlantı kurmak veya yapay zeka sistemlerimize entegre olmak istiyorsanız sistemleriniz bu ilkelere uymak zorunda.”

Gerçekçi veya inandırıcı bulmadığınızı söyleyip karşı çıkmadan önce bir an için durup kendinize şu soruyu sorun: Bunu yapmazsak beş yıl sonra dünya nasıl bir yer olur?

Bu zorluğu Washington ve Pekin aşamazsa kimse aşamaz. Üstelik halihazırda geç kaldığımız ortada. Teknolojik sıcaklık 99.9 derecede seyrediyor. İnsanlık tarihindeki en önemli faz değişimini tetikleyecek yapay zeka buharını başıboş bırakmaktan sadece 0.1 derece uzağız. 

©2025 The New York Times Company

* Bu haber/yazı ve resimlerin eser sahipliğinden doğan tüm hakları Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’ne ait olup işbu yazı/haber ve resimlerin, kaynak gösterilmeksizin kısmen/tamamen izin alınmaksızın yeniden yayımlanması yasaktır. Haftalık Yayıncılık Anonim Şirketi’nin, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 24. maddesinden doğan her türlü hakkı saklıdır.

Thomas L. Friedman
Thomas L. Friedman