Sevdiğim yazarların okuduklarını okumak, işaret ettiği kitapların izinde yürümek isterim. Bu isimlerin başında da Borges gelir. William Beckford imzalı\Vathek, Borges’in izini sürmeyi seven bir okur olarak yıllarca adını duyduğum, hatta konusunu neredeyse tümüyle bildiğim bir kitaptı. Dost Yayınları’nın baskısına bir türlü ulaşamamış, 2012 yılında İletişim Yayınları’nın Dünya Klasikleri Serisi’nde, Seçil Kıvrak çevirisiyle yayımlanınca da okuma fırsatı bulmuştum. Murat Belge’nin, Gotik Roman’ın ve Beckford’un hayatının izini sürdüğü önsöz, nasıl bir okuma evrenine adım atacağımız konusunda önemli ipuçları veriyor. Özellikle de Vathek’in yazıldığı 1782 yılındaki o ünlü Noel partisinde yaşananlar: Üç gün üç gecede, ne hikmetse Fransızca yazılan roman… Romanın Samuel Henley tarafından İngilizceye çevrilişi ve sonrasında yayımlanma serüveni…
Abbasi soyunun dokuzuncu halifesi Vathek
Kitabın konusuna gelince: Abbasi soyunun dokuzuncu halifesi Vathek, yıldızların sırrını çözmek için Babil kulesinin bir benzerini inşa ettirir. Bu kulede, bilinmeyen bir ülkeden gelecek bir adam aracılığıyla bir dizi mucizenin gerçekleşeceğini öğrenir. Babil kulesine benzer bir yapı inşa edilmesi fikrinin Borges’e neden çekici geldiğini anlamak zor değil. Ama Borges’i daha da etkileyen Yeraltı Ateşi Sarayı. Bir Orta Doğu masalı formunun içine yerleştirilen iyi-kötü, inanç-inançsızlık ve daha da ötesi Cennet-Cehennem ikilikleri Borges’in her daim izini sürdüğü konular. Vathek’in aklını Yeraltı sarayının hazineleriyle çelen yabancının sahneye çıkışını unutmamak lazım. Tabii bir de “gizemli kılıçların üstündeki bilinmeyen dilde yazılmış yazıları okumak” meselesi var. Borges’in özel ilgi alanlarından biri olan bilinmeyen dil meselesi benim de her zaman ilgimi çekmiştir. Bütün bu salınımıyla Binbir Gece Masalları’nın uyku kaçırıp, kâbus getiren bir hali gibi duruyor Vathek.Üç gün üç gecede yazılan öykü
Borges’in sözlerine bakalım: “William Beckford, Vathek’in trajik öyküsünü, 1782 yılında, üç gün üç gecede, Fransızca yazmıştır. Aslında karmaşık bir öykü değildir bu. Vathek’in, inancını değiştirmesi koşulunu yerine getirerek, kan dökerek, günahlar işleyerek girdiği Yeraltı Ateşi sarayı debdebe ve tılsım bakımından alabildiğine zengindir, ancak aynı zamanda cehennemdir de. Bu tür bir öykü olan Doktor Faustus ve onun çıkış noktasını teşkil eden birçok Ortaçağ söylencesinde cehennem, kötülük tanrılarıyla anlaşma yapan günahkârlara verilen cezadır; bu öyküde ise hem ceza hem de günaha teşviktir. Beckford’un Yeraltı Ateşi sarayının, yazın sanatının ilk korkunç cehennemi olduğunu iddia ediyorum. İskoçya lehçesinde çevrilmesi pek mümkün olmayan, doğaüstü dehşeti tanımlayan bir sözcük vardır: Uncanny. Bu sözcük Vathek’in bazı kısımları için geçerlidir; anımsadığım kadarıyla da Vathek’ten önce yazılmış hiçbir eser için aynı şey söylenemez.” Bu kısa ama vurucu anlatı, sadece korku edebiyatını ya da Gotik Roman’ı sevenlerin değil, iyilik-kötülük hattında düşünmek isteyenlerin ve söylencelerin büyülü dünyasında kaybolmak isteyenlerin de kaçırmaması gereken bir kitap.- Vathek / William Beckford / Çeviren: Seçil Kıvrak / İletişim Yayınları / Roman / 118 Sayfa