24 Aralık 2024, Salı Gazete Oksijen
23.04.2021 06:00

“Türkiye’nin en görkemli simgelerinden biriydi”

Fransızların Madame Claude’u kitaplara ve filmlere defalarca ilham olmuş bir genelev patroniçesi. Hayat öyküsü bu kez de Netflix ekranlarında. Tam da bunun üzerine vergi rekortmeni genelev patroniçemiz Matild Manukyan’ı hatırlamamak olmazdı

Geçen hafta gazetede Fransa’nın genelev patroniçesi Fernande Grudet ile ilgili yazıyı okuyunca bilin bakalım aklıma kim geldi? Matild Manukyan! “Vergi rekortmeni genelev patroniçesi” bölümünü biliyordum, kurcaladıkça içinden derin devlet bile çıktı. Matild Manukyan 1914 doğumlu. 87 yıllık ömrünün uzun bir bölümünü ülke gündeminde dolaşarak geçirdi. Onu buraya taşıyan ise eşi Aram Bey’i genç yaşta kaybedip tek oğlu Kerope ile hayata tutunmaya çalışması. Bir süre Beyoğlu Mısır Han’daki atölyesinde, ölene dek sakladığı Köhler marka dikiş makinesiyle kazandı hayatını. Kimilerine göre bir müşterisi, kimine göre de babasından kalan gayrimenkullerin kiracısı borçlarını ödeyemeyince, işlettiği geneleve ortak olmasını önerdi. Uzun uzun düşündü, sonunda kabul etti. Bu karar yepyeni bir hayatın başlangıcıydı. Yıllar içinde, girişinde “18 yaşından küçükler, çanta-poşet-fotoğraf makinesi giremez” yazılı Zürafa Sokak’ın patroniçesi oldu. Öldüğünde, tarihçesi II. Abdülhamit’e kadar uzanan sokaktaki 42 genelevden 35’inin sahibiydi. 

En meşhur Rolls Royce

Kazandığı her kuruşu gayrimenkule yatırdı; böylece yüzlerce daire, dört han, her birinin kapısına M&M harfleri kazınmış 40 bina, iki fabrika, otel, yat, 220 taksi plakası, BMW’ler, Mercedes’ler ve şu meşhur Rolls Royce’tan oluşan dillere destan servetini yarattı. Gümüş kaplamalı, antilop derisi koltuklu otomobili 90’larda o kadar meşhurdu ki, hâlâ ne zaman Rolls Royce adını duysam aklıma Manukyan gelir.  Matild Manukyan şöhretini genelev patroniçesi olduğu kadar vergi rekortmeni sıfatıyla da yaptı. Tam altı kez ipi göğüslerken iddialı konuşmayı da ihmal etmiyordu: “Çalmıyorum çırpmıyorum, sattığım kadınların vergisini son kuruşuna kadar ödüyorum. Demek ki namuslu vatandaşım”. 
Gümüş kaplamalı Rolls Royce
Gümüş kaplamalı Rolls Royce

Uğur Dündar peşindeydi

Oysa Uğur Dündar’a göre bu vergiler genelev kazançlarından gelmiyor; Manukyan kaçak olarak işlettiği genelevlerden kazandıklarıyla edindiği gayrimenkullerin kira gelirlerini beyan etmek zorunda kaldığı için vergi rekortmeni oluyordu. Çünkü kiracıların çoğu gelir ve giderlerini kuruşu kuruşuna beyan eden Şişli Adliyesi ya da Şişli Belediyesi gibi kamu kuruluşlarıydı.  Bu “kaçak” konusu Uğur Dündar’ın olduğu kadar Emniyet’in de radarına girmiş, Manukyan gözaltına alınmıştı. “Dostları”nın kollamasıyla fazla uzun sürmeyen gözaltı girişimlerinden sonra “Yaptığım iş sosyal bir hizmettir” beyanatı veriyordu Manukyan; “Toplumdaki patlamaları önlüyorum. Polisler sık sık beni yakalıyor. Böyle giderse memleket vergi kaybına uğrayacak”. 
Madame Claude, Kennedy’ye kadın ayarlayan genelev patroniçesi olarak bilinen Fernande Grudet’in gerçek hayat öyküsünü anlatıyor
Madame Claude, Kennedy’ye kadın ayarlayan genelev patroniçesi olarak bilinen Fernande Grudet’in gerçek hayat öyküsünü anlatıyor

El öpen polisler

1990’lı yıllarda Zürafa Sokak’ta görev yapan bir polis memuru, yıllar sonra Sabah gazetesinden Emrullah Erdinç’e röportaj vermişti. Diyordu ki “Oradaki 980 kadının 400’ü kaçak çalışıyordu. Yatılı çalışanların dışarı çıkması yasaktı ve çoğu bu hayata katlanmak için esrar içiyordu. Emniyet teşkilatından müdürler Manukyan’ı arar, eksikleri aldırırlardı. Memurlar ona ‘ana’ derdi”. Polis memuru, “Sen ne mübarek kadınsın” deyip Manukyan’ın elini öpen polis bile görmüştü.  1995 yılında tam arabasından inip evine girerken gerçekleşen patlamada ağır yaralandı. Şoförü ve koruması olay yerinde öldüler. Emniyet, kamuoyunu doğalgaz patlaması olduğuna ikna etmeye çalışsa da bilirkişi raporları sabotaj olduğunu söylüyordu. Susurluk kazasından sonra dönemin başbakanı Necmettin Erbakan tarafından hazırlanan MİT raporuna göre sanılanın aksine hedef Manukyan değil koruması Mehmet Urhan’dı. Urhan, bu görevinden önce, batık İstanbul Bankası’nın genel müdürü olan Özer Çiller’in çalışanıydı ve Maliye Bakanlığı’nın yaptığı sorgulamada Çiller adına çek tahsil ettiğini itiraf etmişti.  Bu patlamadan sonra Manukyan evinden pek çıkmaz oldu. Altın varaklı kırmızı kadife koltuklar, dönemin modası Amerikan bar, antika vazolar, saatler ve kendisine dair yapılan haberlerle süslü duvarların içinde geçirdi ömrünü. Çok nadiren kabul ettiği gazetecilere yaptığı “hayır işlerini” anlattı hep. Yaptığı bağışları (ki bazı kurumlar ondan bağış almayı sorun ediyordu), çalıştırdığı kadınlara ne kadar iyi davrandığını, hatta bazılarını eliyle evlendirdiğini anlatıp duruyordu. “Başkaları Türkiye’ye benden çok emek veremez” diyecek kadar iddialıydı.

‘Kömürlüğe saklardı’

Oysa sosyal haklarının verilmesi için dava açan F. K., “Manukyan’ın seks kölelerinden biriyim” diyordu; “Genelevden çıkarıldığım tarihte tek kuruş tazminat almadım. 13 yaşında genelevde çalıştırılmanın herhalde resmi bir kaydı olmayacaktır. Polis baskınlarında bizi ya kömürlüğe saklarlardı veya çatıya çıkarırlardı. İlkokulu bitirdim ve bunların umumhanesinde işe başladım, ortaokul ve lise çağlarımı yaşayamadım. Onlar ise kaçıramadıkları vergilerde rekorlar kırdılar, madalyalarla şereflendirildiler”. 
Sürekli yaptığı yardımlardan bahseden Manukyan “Başkaları Türkiye’ye benden çok emek veremez” diyecek kadar da iddialıydı
Sürekli yaptığı yardımlardan bahseden Manukyan “Başkaları Türkiye’ye benden çok emek veremez” diyecek kadar da iddialıydı

Paylaşılamayan miras

Manukyan’ın adı tarihe genelev ve vergiyle beraber Türkiye’nin en çetrefilli miras davalarından biriyle de geçti. Uğur Dündar’ın tabiriyle “ahlarla dolu servet” kimseye yar olmadı. Manukyan’ın ölümünün ardından Muşlu Bekiran aşiretinden 36 kişi Kerope Çilingir’e karşı dava açtı, Manukyan’ın oğlu olmadığını, mirasın kendilerine kalması gerektiğini iddia ettiler. Yıllar süren davayı kazansa da Kerope Çilingir’i başka bir çatışma bekliyordu. İlk eşinden olan kızı Dora Çilingir, üçüncü eşiyle kıydığı nikahı iptal ettirmek için dava açtı. Dora’ya göre babasının muhakemesi yerinde değildi ve tuzağa düşürülmüştü. Dava sonuçlanmadan, 2020 Ağustos’unda öldü Kerope Bey. Dava ise geçen ay Dora Çilingir lehine sonuçlandı ve evlilik iptal edildi. Miras bir türlü sahibini bulamasa da Manukyan’ın adını gündemde tutmayı sürdürüyor.

Maliye’ye taziye!

İlhan Selçuk vaktiyle yazdığı bir yazıda “Güncel Türkiye’nin en görkemli simgelerinden biri” olarak tarif etmişti Manukyan’ı. Denklemi de sert kurmuştu: “Bir ülke ki vergi rekortmeni genelev kraliçesidir, o ülke kutsaldır”. Ben de öldüğünde atılan manşetleri unutamıyorum: “Maliye’nin başı sağolsun”.