26 Nisan 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 19.02.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:14

Mutasyondan kaçış yok ama eldeki aşılar etkisini koruyor

Varyantlar bulaşıcılık açısından daha avantajlılar. Asıl konu, mutasyonların virüse “aşıdan kaçış” imkanı verip vermeyeceği. Henüz böyle bir kaçış gerçekleşmedi. Ayrıca mevcut aşılar varyantlara karşı da etkinliklerini koruyor. Ağır hastalık ve ölüm riskini önlemede müthiş başarılılar
Mutasyondan kaçış yok ama eldeki aşılar etkisini koruyor
Covid-19 geçirenlerde bağışıklık en az 6-8 ay sürüyor. Burada söz konusu olan sadece kanda dolaşan antikorlar değil. Antikor düzeyleri zamanla daha hızlı düşme eğilimi gösterdiği için koruyuculuk konusunda sadece buna bağlı yorumlar yanıltıcı olabilir. Yine bağımsız gruplar tarafından yapılan pek çok çalışma, T-hücreleri aracılığı ile gerçekleşen koruyucu bağışıklığın uzun süreceğini gösteriyor. Yine geçen hafta Cell Dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre B-hücreleri tarafından oluşan koruyucu hafıza da en az 6 ay aktif. Tabii şu anda Covid ile mücadele sınırlı bir geçmişe sahip olduğu için, bu süreyi kesin olarak bilmiyoruz.

Mutlak bir korunma yok

Covid-19 geçirenlerin az da olsa bir bölümü ikinci kez enfekte oluyor. Bunun altında pek çok farklı sebep olabilir; değişen virüs, yeterli düzeyde gerçekleşmeyen savunma cevabı gibi pek çok olasılık var. Tabi benzer çalışmalar aşılar ile oluşan savunma cevabı için de inceleniyor. Şu ana kadar öğrendiğimiz, bu durumda da savunma cevabının en az 6, muhtemelen daha uzun süre aktif kalacağı yönünde.          Aşının en etkin düzeye ulaşması teorik olarak ikinci dozdan 3 hafta sonra gerçekleşiyor, ancak ilk dozdan sonra 2-3 hafta içinde koruyucu etkiler ortaya çıkıyor. Vücut ilk kez karşılaştığı bir virüs (doğal enfeksiyon) veya virüs parçasına (aşılar ile verilen, örneğin spike proteini) karşı bir savunma cevabı veriyor. Bu cevap sırasında savunma sistemi kendisine yabancı olan bu virüs veya virüs parçalarını tanıyıp öğreniyor ve bunlara karşı antikorlar geliştiriyor. Bu cevabın aşıların “ilk dozu” ve “doğal enfeksiyon” sırasında benzer şekilde oluştuğunu söyleyebiliriz. Bir başka deyişle doğal enfeksiyonun koruyuculuk oranı, aşıların birinci dozu ile eşdeğer olarak düşünülebilir. Ancak aşıların ikinci dozları uygulandığında immün sistem daha ileri bir düzeyde eğitiliyor, hem antikor cevabı daha güçleniyor hem de T hücreleri aracılığı ile savunma hafızası gerçekleşiyor. Böylece aşı uygulaması ile ikinci karşılaşma sonucu daha büyük, daha güçlü ve uzun süreli bir savunma cevabı ortaya çıkabiliyor.   Buradan yola çıkarak iki önemli soruya yanıt verebiliriz. Birincisi, Covid-19’u atlatanlara aşı uygulaması yapılmalı mı? Bunun yanıtı, özellikle yüksek risk gruplarında evet. Doğal enfeksiyon (ilk karşılaşma) + aşı (ikinci karşılaşma) = daha güçlü koruyuculuk (yani iki doz aşıya eşit). Genel olarak doğal enfeksiyondan 3 ay sonra aşı uygulaması (mümkünse koruyucu cevabın da değerlendirilmesinden sonra) doğru görülüyor. İkinci soru, Covid-19’un bu kadar kontrolsüz bir şekilde yayıldığı ve aşı tedariğindeki dar boğazlar nedeni ile iki doz yerine ilk aşı dozunun daha fazla kişiye verilmesinin doğru olup olmayacağı? Bu ikinci dozun tamamen uygulamadan çıkarılması değil, biraz daha ileri bir tarihe alınması şeklinde bir öneri. Bu üzerinde mutabakat olan bir konu değil. İdeal olan, aşıların klinik çalışmaları ve onay almaları hangi protokol ile yapılmış ise o şekilde yaygın uygulamaya geçilmesi. Ancak, salgının vehameti göz önüne alınırsa kişisel görüşüm bunun kabul edilir bir yaklaşım olabileceği ve can kayıplarını da engelleyebileceği yönünde.

Mutasyonların etkisi

Ölüm oranları ile virüs varyantları arasındaki ilişki direk olarak ispatlanması zor bir konu. Ancak, bazı mutasyonların (örneğin İngiltere’de tespit edilen B.1.1.7) ölüm oranlarını yükselttiği yönünde bulgular artan sıklıkla yayınlanıyor. Bu konudaki bazı çalışmalar henüz ikna edici bulunmamasına karşın, endişe verici bir durum. Kesin olan konu, virüsün değişim gösterdiği, çok sayıda mutasyonun gerçekleştiği ve virüsün evrilerek uyum gücü ve zindeliğini arttırdığı, arttıracağı (yani daha “fit” hale geldiği ve geleceği). Virüsün genetik materyali ne kadar çok kopyalanır ve ne kadar çok konakta dolaşır ise, mutasyon oranı paralel olarak artacaktır. Böylesine yaygın bir salgın olması virüse mutasyon ve evrim için pek çok fırsat veriyor ve bu gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. Virüs üzerindeki seçici baskının arttığı, savunma sisteminde problem olan konaklarda bu daha da hızlı ve dramatik bir şekilde olabiliyor. Şu an gündemdeki varyantlar, bulaşıcılık açısından daha avantajlılar ve dolayısı ile vaka sayılarındaki genel artışa katkıda bulunuyorlar. Bu da temel olarak bir varyantın diğerlerine oranla daha hızlı ve etkin olarak baskın bir duruma geçmesi ile kendini gösteriyor.  Bu durum tabi ki ülkemizde de mevcut. Bugün itibarı ile pek çok ilimizde bu mutasyonlar tespit edildi. Yine sık gündeme gelen bir konu, bu mutasyonların virüse “aşıdan kaçış” imkanı verip vermeyeceği.  Burada önemli üç noktanın altını çizmek lazım.  

Aşılar çok başarılı

Birincisi, böyle bir olasılık tabi ki mümkün ancak henüz bilinen binlerce mutasyon içinde böyle bir “mutlak kaçış” değişikliği gerçekleşmedi (buna en yakın gelen varyantlar, Güney Afrika ve Brezilya’da tespit edilenler, B.1.351, P1, ve ikincil E484K mutasyonu).  İkincisi, elde mevcut aşılar bu varyantlara karşı etkinliklerini koruyor ama etkinlik oranlarında kısmi azalmalar söz konusu.  Ancak burada önemli olan tüm aşıların ağır hastalık ve ölüm riskini önlemede müthiş başarılı olduğu ve bu profilin varyantlara karşı da korunduğu. Covid-19’a karşı geliştirilen aşıların son derece sıradışı bir şekilde ve düzeyde etkinlik göstermesi (örneğin mRNA menşeli aşılarda %90+, vektör ile taşınan aşılarda %62-90+ arası), hem bilimsel camiada hem de toplumda beklentileri şekillendirmiş durumda. Etkinliğin  yüzde 90’dan yüzde 75’e düşmesi bir felaket haberi değil, bu hala müthiş bir oran. Yukarıda sözünü ettiğim ülkelerde yapılan klinik deneylerde (örneğin J&J ve Novavax aşılarının Güney Afrika’da yapılan çalışmalarında) aşılanan grupta ölüm ve ağır hastalık görülmüyor. Bu da en azından B.1.351 varyantına karşı da aşıların önemli düzeyde etkinliklerini sürdürdüğüne işaret ediyor.  Benzer örnekler diğer varyantlar için de verilebilir.  Türkiye’de kullanımda olan CoronaVac aşısının bu özelliği olup olmadığı henüz bilinmiyor.  Bence bu çok acil incelenmesi gereken bir konu.     Üçüncüsü, yeni kullanıma sokulan mRNA aşıları hızla yeni varyantlara karşı uyumlu hale getirilebiliyor.  Bence, bu teknolojinin oyunu değiştirecek en önemli özelliği bu. Örneğin Moderna B.1.351 mutasyonu için bu güncellemeyi başlattığını açıkladı bile.

Sadece aşı değil yeni ilaçlar geliyor

Önümüzdeki yıl içinde, şu an elde olmayan ancak Covid tedavisinde kullanılacak yeni ilaçlar kullanıma girecek. Bu konuda olumlu ve yoğun çalışmalar var. Gelecek için iyimserim. Bu salgının kesinlikle idare edilebilir hale geleceğine inanıyorum. Ancak bu aşılanma sürecinde en kritik konu salgının kontrolü.  Virüs kontrolsüz bir şekilde yayıldığı müddetçe yeni mutasyonlar ile virüsün evrimi devam edecek. Şu an elimizde en az 8 değişik etkin aşı var. Bu tarihte görülmüş bir şey değil. Böylesine güçlü bir mücadele imkanı elde iken, aşılanma oranları belli bir toplumsal eşiğe ulaşana dek, koruyucu önlemlere ara vermeden devam edebilirsek, aydınlık günler çok uzakta değil.