İzzeddin Çalışlar / [email protected]
28 Haziran günü, işgal altındaki beşinci yılını yaşamakta olan İstanbul halkının morali en azından seçimde oy kullanabilmenin getirdiği özgürlük havasıyla yükseldi. Seçim propagandalarında öne çıkan mesaj, çok yakında özgürlük geleceğiydi. Yüz yıl önce bugün İstanbul ve İzmir’de kurulan sandıklar zaten seçimin galibini ilan eder şekilde tasarlanmıştı. O günkü İkdam gazetesi şehirdeki seçim havasını şöyle betimliyordu: “Milletvekillerimiz bugün seçiliyor. İstanbul seçmeni Darülfünun’da toplanarak şehrimizdeki halkın vekillerini seçecek. İstanbul seçimi bir bayram havasında yaşıyor. Birkaç sene önce işgalin ağırlığı altında yaptığımız seçimden sonra yaşadığımız acıyla şu an duyduğumuz gurur arasında çok büyük fark var. Darülfünun salonu birkaç gündür bayraklar, çiçekler ve defne dallarıyla süslenmiş durumda. Seçime katılan ikinci seçmenler teftiş heyetinin açıkladığı programda belirlenen saatte Beyazıt Camii avlusunda toplanacak ve salona mümkün olduğu kadar hızlı girip oylarını kullanacak. Anadolu Yakası’ndan gelenler için de bir vapur tutulacak. Oy sayımına bu akşam başlanacak ve cuma günü sonuçlar açıklanacak.” Haberde sözü geçen teftiş heyetleri yüz yıl önceki ilk TBMM seçimlerinin en etkin birimiydi. Günümüzdeki Yüksek Seçim Kurulu’na benzer yetki ve işleve sahip olan heyet, oylamanın yasalara uygunluğunu denetliyordu.