İklim zirvesi, küresel rakiplerin ne ölçüde işbirliği yapabileceğine dair önemli bir sınav
ABD’de Joe Biden yönetiminin geçtiğimiz günlerde duyurduğu üç önemli inisiyatif, Amerika’nın kapsayıcı küresel çok taraflılığa verdiği desteği ortaya koyuyor. Peki, Amerika’nın yeniden uluslararası liderliğe soyunduğu bir ortamda böyle bir işbirliği yürüyebilir mi? İlk büyük inisiyatif, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen’in çağrısıyla 650 milyar dolarlıkSDR (Uluslararası Para Fonu IMF’nin rezerv para birimi) ihracını içeriyor. ABD’nin ikinci büyük önerisi, çokuluslu şirketlerin, nerede konumlandıklarına bakılmaksızın her bir ülkedeki satışlarına göre vergiye tabi tutulmasını ve yüzde 21’lik bir global minimum kurumlar vergisi oranı belirlenmesini içeriyor. Financial Times’ın 8 Nisan tarihli haberine göre, ABD Maliye Bakanlığı’nın bu fikri matrah aşındırma ve kâr aktarımı konulu OECD/G20 görüşmelerine katılan 135 ülkeye sundu. Son olarak Biden 40 dünya liderini 22-23 Nisan’da sanal iklim zirvesine davet etti; zirvenin canlı yayınını herkese açık olacak. Katılımcılar arasında sera gazı emisyonunun en yüksek olduğu 17 ülkenin, “iklim alanında güçlük liderlik” ve yenilikçi yaklaşımlar sergileyen ülkelerin, ayrıca iklim değişikliğine karşı savunmasız olan ülkelerin liderleri yer alacak. Biden yönetimi 2050 yılı itibariyle global net sıfır sera gazı emisyonuna ulaşma ve küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyenin 1.5 dereceden fazlasıyla sınırlı tutma hedeflerini kabul ederken, 2015 Paris İklim Anlaşması dahilinde verilen taahhütlerden daha iddialı emisyon azaltma hedeflerinin 2030 yılına kadar belirlenmesi gerektiğini vurguluyor. Ne var ki Çin ve gelişmekte olan ekonomilerin tamamı benzer bir rotaya girmediği sürece, 2050 yılına gelindiğinde dünyanın net sıfır emisyon değerine ulaşması veya yaklaşması mümkün değil. Geçtiğimiz yıl Çin lideri Şi Cinping ülkesinin 2060 yılına kadar karbon-nötr olacağını söyledi; ancak bu hedefe ulaşmak için takip edecekleri somut stratejiyi açıklamadı.