18 Haziran 2025, Çarşamba
Abone Ol Giriş yap
Haber Giriş: 17.06.2025 11:02 | Son Güncelleme: 17.06.2025 11:21

Foreign Policy yazdı: İsrail bütün Orta Doğu'yu kontrol edebilecek mi?

İsrail, İran’dan Yemen’e, Gazze’den Lübnan’a kadar tüm bölgesel rakiplerine karşı askeri üstünlük kurmaya çalışıyor. Ancak uzmanlara göre Tel Aviv’in Ortadoğu’yu yönetme hedefi, sürekli dış desteğe bağımlılığı ve siyasi krizler nedeniyle imkansıza yakın
Foreign Policy yazdı: İsrail bütün Orta Doğu'yu kontrol edebilecek mi?
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Tel Aviv’in bölgeye yönelik art arda düzenlediği saldırılar, askeri güçle kurulan hakimiyetin sınırlarını yeniden gündeme taşıyor. Uzmanlara göre İsrail güçlü, ancak gerçek bir “bölgesel hegemon” değil.
İsrail’in kısa süre önce İran’a yönelik gerçekleştirdiği geniş çaplı saldırılar, Ortadoğu’daki güç dengelerini yeniden tartışmaya açtı.

Hamas’ın Ekim 2023’teki saldırısının ardından başlattığı yıkıcı operasyonlarla Filistine yönelik saldırılarını sürdüren Tel Aviv yönetimi, şimdi de İran’daki nükleer ve askeri hedefleri vurarak bölgesel rakiplerini etkisizleştirmeyi hedefliyor.

Son saldırılar, İsrail’in yalnızca İran’ın nükleer altyapısını değil; aynı zamanda ülkenin askeri liderliğini, diplomatlarını ve bilim insanlarını da hedef aldığını ortaya koydu. Analistler, Tel Aviv’in bu adımlarla sadece Tahran’ın karşılık verme kapasitesini zayıflatmayı değil, aynı zamanda ABD’yi daha derin bir çatışmanın içine çekmeyi amaçladığını öne sürüyor.

Her cephede saldırı başarı getirir mi?

İsrail’in son dönemde sadece İran’ı değil; Hizbullah’ı Lübnan’da, Husileri Yemen’de, silahlı grupları Suriye’de ve Hamas’ı Gazze’de hedef alan saldırılar düzenlemesi, Tel Aviv’in bölgede tam hakimiyet kurma hedefini açıkça ortaya koyuyor.

Kısa vadede bakıldığında bu operasyonlar İsrail açısından kısmen başarılı. Ancak bu saldırılardaki 'başarılar' İsrail’i gerçekten bölgesel bir hegemon haline getiriyor mu?

Askeri güç dengeleri

Yaklaşık 10 milyonluk nüfusu olan bir ülkenin yüz milyonlarca Arap ve İranlı nüfusa sahip dev bir bölgede nasıl hakimiyet kurabildiği sorusu, cevabını İsrail’in sahip olduğu üstünlüklerde buluyor.

İsrail’in iyi eğitimli ve teknolojiye hakim ordusu, gelişmiş istihbarat ağı, nükleer silah kapasitesi ve Batı’dan özellikle ABD’den aldığı sınırsız destek, onu askeri anlamda bölgenin en güçlü aktörü haline getiriyor. Özellikle Gazze'ye yönelik saldırıları boyunca Tel Aviv, Washington'dan hem maddi hem de askeri anlamda yoğun bir yardım aldı ve almaya devam ediyor. Ancak uzmanlara göre, bu durum tek başına İsrail’i “bölgesel hegemon” konumuna taşımıyor.

İsrail Orta Doğu'da rakip tanımayan bir güç mü?

Uluslararası ilişkilerde hegemon, bir bölgedeki tüm devletlere üstün gelen, varlığını sorgulatmayan ve rakip tanımayan güç olarak tanımlanıyor. Bu tanım, 20. yüzyılın başında Amerika Birleşik Devletleri’nin Batı Yarımküre’deki konumu için geçerliydi. O dönem ABD, bölgesinde ne askeri ne de siyasi bir tehdit barındırıyor; güvenliğini tartışmasız şekilde sağlamış bulunuyordu.

İsrail içinse durum farklı. Hamas, Hizbullah, İran ve Husiler gibi aktörler henüz tamamen saf dışı kalmış değil. Gazze'de hala yoğun çatışmalar yaşanıyor.

İran ise son saldırılara ciddi şekilde karşılık vererek hala masada olduğunu gösterdi. Yani İsrail, bölgedeki hiçbir rakibini tamamen bertaraf etmiş değil. Bu da onun gerçek bir hegemon olmadığının göstergesi.

İsrail'in gücü nereden geliyor? ABD'nin etkisi ne?

İsrail’in bölgedeki üstünlüğünün temelinde, ABD’nin sağladığı askeri ve diplomatik destek yatıyor. ABD, İsrail’in “nitelikli askeri üstünlüğünü” korumayı taahhüt ediyor. Ancak bu bağımlılık, İsrail’in kendi başına hegemon olamadığını ortaya koyuyor.

ABD desteği olmadan, İsrail kendi güvenliğini sağlayabilir – özellikle nükleer silahları sayesinde – fakat çevresindeki geniş coğrafyayı kontrol edemez. Gerçek bir bölgesel hegemon ise dış desteğe ihtiyaç duymaz.

Filistin sorunu masada

İsrail’in askeri kapasitesi, Hamas’ın 2023’te düzenlediği saldırıyı engelleyemedi. Aynı şekilde, Gazze’de on binlerce Filistinlinin hayatını kaybettiği saldırılar da soruna kalıcı bir çözüm getirmedi. Uluslararası kamuoyu nezdindeki itibarı ciddi yara alan İsrail, Batılı müttefikleriyle ilişkilerinde de gerilimler yaşamaya başladı.

Bu da gösteriyor ki, askeri zaferler İsrail’e güvenlik getirmiyor; aksine daha fazla dirençle karşı karşıya kalmasına neden oluyor.

Sonuç: Güçlü, ama yetersiz

Tüm tabloya bakıldığında, İsrail bugün askeri olarak bölgenin en etkili gücü olabilir. Ancak tek başına, kalıcı ve tartışmasız bir hegemon konumunda değil. Sürekli dış destekle ayakta duran, rakiplerini henüz tamamen devre dışı bırakamamış ve bölge halkları tarafından meşru görülmeyen bir güç, uzun vadeli hiçbir bölgeye hegemonya kuramaz.

Uzmanlara göre, İsrail’in gerçek ve kalıcı güvenliği, askeri üstünlükten çok siyasi çözümlerle mümkün. Filistin meselesi başta olmak üzere bölge ülkeleriyle uzlaşma arayışı olmadan, İsrail’in bölgesel liderliği hayal olmaya devam edecek.

Kaynak: Gazete Oksijen