05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 23.07.2025 16:47 | Son Güncelleme: 23.07.2025 17:35

Lahey'den tüm devletleri etkileyecek tarihi karar: İklim krizi ilk kez uluslararası hukuka girdi

Birleşmiş Milletler'in yüksek yargı organı Uluslararası Adalet Divanı , iklim değişikliğini "acil ve varoluşsal bir tehdit" olarak tanımlayarak, devletlerin sera gazı emisyonlarına karşı harekete geçme yükümlülüklerine dair tarihi bir adım attı. Karar bağlayıcı olmasa da siyasi olarak etkili olacak
Lahey'den tüm devletleri etkileyecek tarihi karar: İklim krizi ilk kez uluslararası hukuka girdi
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Birleşmiş Milletler'in en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı (UAD), iklim değişikliğinin "acil ve varoluşsal bir tehdit" oluşturduğunu vurgulayarak, devletlerin bu konuda adım atma yasal yükümlülüklerine ilişkin görüşünü paylaştı. Bağlayıcı olmamakla birlikte, Dünya Mahkemesi olarak da bilinen UAD'nin bu görüşü, gelecekteki iklim eylemlerinin seyrini belirleyecek nitelikte.

Karar öncesinde, iklim eylemi destekçileri UAD dışında toplanarak "Ne istiyoruz? İklim adaleti! Ne zaman istiyoruz? Şimdi!" sloganları attı. UAD'nin 15 yargıcının Lahey'deki bu müzakeresi bağlayıcı olmasa da, hukuki ve siyasi bir ağırlık taşıyacağı muhakkak. Gelecekteki iklim davalarının bu kararı göz ardı edemeyeceği belirtiliyor.

"İklim adaletinin tam kalbi"

Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi kıdemli avukatı Joie Chowdhury, kararın "çok önemli, çünkü ele aldığı konuların kapsamı iklim adaletinin tam kalbine dokunduğu için zamanımızın en önemli hukuki kararlarından biri olabileceğini" ifade etti.

BM Genel Kurulu, yargıçların iki temel soruyu değerlendirmesini talep etmişti

  • Ülkelerin uluslararası hukuk uyarınca iklimi sera gazı emisyonlarından korumak için ne gibi yükümlülükleri var?
  • İklim sistemine zarar veren ülkeler için hukuki sonuçları nelerdir?

Paris Anlaşması konusunda tartışmalar sürüyor

Geçtiğimiz Aralık ayında UAD'de iki hafta süren duruşmalarda, Küresel Kuzey'in zengin ülkeleri, sorumluluklarının belirlenmesinde 2015 Paris Anlaşması da dahil olmak üzere mevcut iklim anlaşmalarının temel alınması gerektiğini savundu. Gelişmekte olan ülkeler ve küçük ada devletleri ise emisyonları azaltmak için daha güçlü, bazı durumlarda yasal olarak bağlayıcı önlemler alınmasını ve iklimi ısıtan sera gazlarının en büyük yayıcılarının mali yardım sağlamasını talep etti.

2015 Paris Anlaşması, 190'dan fazla ülkenin küresel ısınmayı 1.5 santigrat derece ile sınırlama çabalarını sürdürme taahhüdünü içeriyordu. Ancak anlaşma, küresel sera gazı emisyonlarının artışını durdurmakta yetersiz kaldı. BM'nin son "Emisyon Açığı Raporu"na göre, mevcut iklim politikaları 2100 yılına kadar endüstriyel öncesi seviyelerin 3 santigrat dereceden fazla ısınmasına yol açacak.

 

60 ülkede 3 bin dava

Şirketleri ve hükümetleri sorumlu tutan kampanya grupları, iklimle ilgili davaları yoğunlaştırdı. Haziran ayında Londra Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırma Enstitüsü'nün verilerine göre, yaklaşık 60 ülkede 3 bine yakın dava açıldı.

Sonuçlar şu ana kadar karışık seyretse de, hukuk uzmanları UAD'nin bu kararının bir dönüm noktası olabileceğini belirtiyor. Pasifik Okyanusu'ndaki Vanuatu hükümetine davayı UAD'ye taşıması için lobicilik yapan hukuk öğrencilerinden Fijili Vishal Prasad, "Mahkeme, özellikle büyük emisyon yayıcılarının iklim eylemsizliğinin sadece bir politika hatası değil, uluslararası hukukun ihlali olduğunu teyit edebilir" dedi.

"Bağlayıcı uluslararası hukuku uyguluyor"

Avukatlar, UAD kararının teorik olarak göz ardı edilmesinin mümkün olsa da, ülkelerin genellikle bunu yapmaktan çekindiğini belirtiyor. Chowdhury, "Bu görüş, ülkelerin zaten taahhüt ettiği bağlayıcı uluslararası hukuku uyguluyor" ifadelerini kullandı.

Bu tarihi karar, iklim değişikliğiyle mücadelede devletlerin sorumluluklarına ilişkin yeni bir uluslararası standart oluşturarak, gelecek nesillerin yaşam kalitesi üzerinde önemli bir etki yaratabilir.

Kaynak: Gazete Oksijen