22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
Haber Giriş: 12.10.2023 15:52 | Son Güncelleme: 12.10.2023 17:17

İsrailli yazar Yuval Noah Harari yazdı: İsrail ve Filistin 1948’den bu yana en büyük tehlikeyle karşı karşıya

Tüm dünyada Sapiens kitabıyla tanınan İsrailli yazar Yuval Noah Harari, İngiliz The Guardian gazetesine yazdı: Politika çoğu zaman milyonlarca insan üzerinde çok az etik kısıtlamayla yürütülen bilimsel bir deney gibi işler. Netanyahu’nun deneyi de sona ermiş gibi görünüyor
İsrailli yazar Yuval Noah Harari yazdı: İsrail ve Filistin 1948’den bu yana en büyük tehlikeyle karşı karşıya

İsrail, tarihinin en kötü gününü yaşadı. İsrail'in 1956'daki Sina savaşında (Süveyş krizi), 1967'deki Altı Gün Savaşı'nda ve 2006'daki ikinci Lübnan savaşında kaybettiği tüm sivil ve askerlerin toplamından daha fazla İsrailli sivil tek bir günde katledildi. Hamas'ın işgal ettiği bölgeden gelen haber ve görüntüler dehşet verici. Birçok arkadaşım ve aile üyem anlatılamaz zulümlere maruz kaldı. Bu, Filistinlilerin de artık büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğu anlamına geliyor. Ortadoğu'nun en güçlü ülkesi acı, korku ve öfkeyle çalkalanıyor. Filistin perspektifinden olayların nasıl göründüğü hakkında konuşacak bu konuda ne bilgim ne de ahlaki bir otorite konumum var. Ancak İsrail'in en büyük acısını yaşadığı anda, çitin İsrail tarafından bakıldığında olayların nasıl göründüğüne dair bir uyarıda bulunmak istiyorum.

Orta Doğu’da politika: Deneme yanılma

Politika çoğu zaman milyonlarca insan üzerinde çok az etik kısıtlamayla yürütülen bilimsel bir deney gibi işler. Bir şeyi denersiniz (bu ister sosyal yardım bütçesini artırmak, ister popülist bir cumhurbaşkanı seçmek, isterse bir barış teklifi yapmak olsun), sonuçlara bakar ve bu yolda daha fazla ilerleyip ilerleyemeyeceğinize karar verirsiniz. Ya da rotayı tersine çevirip başka bir şey denersiniz. İsrail-Filistin çatışması onlarca yıldır bu şekilde gelişti: Deneme yanılma yoluyla.

İsrailliler 2000’lerin başını unutmuyor

1990'lardaki Oslo barış sürecinde İsrail barışa bir şans verdi. Filistinlilerin ve dışarıdan bazı gözlemcilerin bakış açısına göre İsrail'in barış tekliflerinin yetersiz ve kibirli olduğunu biliyorum ama bu yine de İsrail'in o zamana kadar yaptığı en cömert teklifti. Bu barış süreci sırasında İsrail, Gazze Şeridi'nin kontrolünü kısmen Filistin Yönetimi'ne devretti. İsrailliler açısından sonuç, o zamana kadar yaşadıkları en kötü terör kampanyası oldu. İsrailliler hâlâ otobüslerin ve restoranların her gün bombalandığı 2000'li yılların başındaki o günlük yaşamın anılarını unutamıyorlar. Bu terör kampanyası sadece yüzlerce İsrailli sivili değil, aynı zamanda barış sürecini ve İsrail solunu da öldürdü. Belki de İsrail'in barış teklifi gerçekten yeterince cömert değildi. Peki buna verilecek en mümkün yanıt terörizm miydi?

Gazze Singapur olacaktı

Barış sürecinin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından İsrail'in Gazze'deki bir sonraki deneyi geri çekilme oldu. 2000'li yılların ortalarında İsrail tek taraflı olarak Gazze Şeridi'nin tamamından çekildi, buradaki tüm yerleşim yerlerini dağıttı ve uluslararası alanda tanınan 1967 öncesi sınıra geri döndü. Doğru, Gazze Şeridi'ne kısmi abluka uygulamaya ve Batı Şeria'yı işgal etmeye devam etti. Ancak Gazze'den çekilme yine de İsrail'in çok önemli bir adımıydı ve İsrailliler bu deneyin sonucunun ne olacağını endişeyle beklediler. İsrail solunun son kalıntıları, Filistinlilerin Gazze'yi müreffeh ve barışçıl bir şehir devletine, Orta Doğu'daki bir Singapur'a dönüştürmek için dürüst bir girişimde bulunacaklarını, dünyaya ve İsrail sağına Filistinlilere kendilerini yönetme fırsatı verildiğinde neler yapabileceklerini göstereceklerini umuyordu.

Kısmi abluka altında bir Singapur inşa etmek elbette zordur. Ancak yine de dürüst bir girişimde bulunulabilirdi. Bu durumda hem yabancı güçler hem de İsrail kamuoyu, Gazze ablukasının kaldırılması ve Batı Şeria konusunda da onurlu bir anlaşmaya varılması konusunda İsrail hükümetine daha büyük bir baskı uygulayabilirdi. Hamas bunun yerine Gazze Şeridi'ni ele geçirdi ve burayı İsrailli sivillere yönelik tekrar eden saldırıların düzenlendiği bir terörist üssüne dönüştürdü. Yani bir deney daha başarısızlıkla sonuçlandı. Bu da İsrail solunun kalıntılarını tamamen itibarsızlaştırdı ve Binyamin Netanyahu ile onun şahin hükümetlerini iktidara getirdi.

Hamas’ın yumuşamasını bekliyorlardı

Netanyahu ise bir başka deneyin öncülüğünü yaptı. Barış içinde bir arada yaşama başarısız olduğundan, şiddet yoluyla bir arada yaşama politikasını benimsedi. İsrail ve Hamas haftada bir birbirlerine bir darbe vuruyordu ve neredeyse her yıl büyük bir askeri operasyon düzenleniyordu. Ancak on beş yıl boyunca İsrailli siviller tel örgünün diğer tarafındaki Hamas üslerinden birkaç yüz metre uzakta yaşamaya devam edebildiler. İsrail'in fanatikleri bile Gazze Şeridi'ni yeniden fethetmedimlesi konusunda çok az gayret gösterdiler. Sağcılar dahi 2 milyondan fazla insanı yönetme sorumluluğunun Hamas'ı kademeli olarak yumuşatacağını umuyordu.

Aslında İsrail sağındaki pek çok kişi, Hamas'ı Filistin Yönetimi'nden daha iyi bir ortak olarak görüyordu. Bunun nedeni İsrailli şahinlerin Batı Şeria'yı kontrol etmeye devam etmek istemeleri ve bir barış anlaşmasından korkmalarıydı. Hamas, İsrail sağına dünyanın en iyi seçeneğini sunuyor gibi görünüyordu: Ülkelerinin Batı Şeria üzerindeki kontrolünü bozabilecek herhangi bir barış teklifi yapmadan, İsrail'i Gazze Şeridi'ni yönetme ihtiyacından kurtarmak. İsrail'in son yaşadığı dehşet dolu gün, Netanyahu'nun şiddet içeren bir arada yaşama deneyinin de sona erdiğinin sinyallerini veriyor.

Binlerce insan ölebilir

Peki sırada ne var? Kimse kesin olarak bilmiyor ama İsrail'den Gazze Şeridi'ni yeniden fethetmeye ya da bombalayarak yerle bir etmeye dair sesler yükseliyor. Böyle bir politika, bölgenin 1948'den bu yana yaşadığı en kötü insani kriz sonucunu doğurabilir. Özellikle Hizbullah ve Batı Şeria'daki Filistin güçleri de mücadeleye katılırsa, ölü sayısı binlerle ifade edilebilir, milyonlarca insan evinden olabilir.

Sınırın her iki tarafında da ilahi vaatlere ve 1948 savaşına odaklanmış dinci fanatikler var. Filistinliler bu savaşın sonucunu tersine çevirmenin hayalini kuruyor. Maliye bakanı Bezalel Smotrich gibi Yahudi fanatikler İsrail'in Arap vatandaşlarını bile "yanlışlıkla buradasınız çünkü Ben-Gurion (İsrail'in ilk başbakanı) 48'de işi bitirmedi ve sizi kovmadı" diyor. 2023 itibarıyla her iki taraftaki fanatikler dini fantezilerinin peşinden gidebilir ve 1948 savaşının intikamla yeniden sahneye konduğuna tanık olabiliriz.

Gazzelileri hastaneye taşıyan Vivian rehin

İşler bu kadar uç noktalara gitmese bile mevcut çatışmanın İsrail-Filistin barış sürecinin tabutuna son çiviyi çakması muhtemel. Gazze sınırındaki kibutzlar sosyalist komünlerdi ve İsrail solunun en inatçı kalelerinden sayılıyordu. Yıllarca Gazze'den neredeyse her gün yapılan roket saldırılarından sonra, sanki dini bir tarikata bağlıymış gibi hâlâ barış umuduna bağlı kalan kibutzlardan insanlar tanıyorum. Bu kibbutzlar yakın zamanda yok edildi ve son barış yanlılarından bazıları ya öldürüldü, sevdiklerini gömdü ya da Gazze'de rehin tutuldu. Örneğin, yıllardır hasta Gazzelileri İsrail hastanelerine nakleden Kibbutz Be'eri'den barış aktivisti Vivian Silver kayıp ve muhtemelen şu an Gazze'de rehin tutuluyor.

Olan biteni geri çeviremeyiz. Ölenler geri gelmez ve kişisel travmalar asla tamamen iyileşmez. Ancak olayın daha da tırmanmasını önlememiz gerekiyor. Bölgedeki güçlerin çoğu şu anda sorumsuz dini fanatikler tarafından yönetiliyor. Bu nedenle çatışmayı azaltmak için dış güçlerin müdahale etmesi gerekiyor. Barış isteyen herkes, Hamas'ın zulmünü açıkça kınamalı, tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması için Hamas'a baskı yapmalı ve Hizbullah ile İran'ı müdahaleden caydırmaya yardımcı olmalı. Bu İsraillilere biraz nefes alma alanı ve küçük bir umut ışığı verecektir.

İkincisi, ABD ve AB'den Suudi Arabistan ve Filistin Yönetimi'ne kadar uzanan gönüllülerden oluşan bir koalisyon, Gazze Şeridi'nin sorumluluğunu Hamas'tan almalı, Gazze'yi yeniden inşa etmeli ve aynı zamanda Hamas'ı tamamen silahsızlandırmalı ve Gazze Şeridi'ni askeri bir alan olmaktan çıkarmalı. Bu adımların gerçekleşme ihtimali çok zayıf. Ancak son zamanlardaki dehşetlerden sonra İsraillilerin çoğu, bundan daha azıyla yaşayabileceklerini düşünmüyor.