Almanya'nın en kalabalık eyaleti Kuzey Ren-Vestfalya’da halk sandık başına gitti. Yaklaşık 14 milyon seçmenin bulunduğu eyalette, 320’den fazla şehir ve kasabada belediye meclis üyeleri ile belediye ve büyükşehir belediye başkanları belirlendi.
Tarım arazilerinden sanayi bölgelerine, çok etnik yapılı nüfusun yaşadığı kentlerden öğrenci yoğunluğunun yüksek olduğu şehirlere kadar farklı bölgeleri kapsayan eyalet, ülke genelindeki siyasi eğilimlerin göstergesi olarak görülüyor.
“Merz’in ilk sınavı”
Dört ay önce şansölye olan Friedrich Merz için seçimler, İngiliz The Guardian gazetesinin ifadesiyle “ilk ciddi sınav” oldu. Sandık çıkış anketlerine göre Merz’in partisi Hristiyan Demokratlar (CDU) yüzde 34 ile birinci sırayı aldı. Bu oran, 2020’deki tarihsel olarak en kötü sonuçlarına yakın.
Ana muhalefet Sosyal Demokratlar (SPD) yüzde 22,5 ile ikinci sırada yer alırken, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) büyük sıçrama yaptı. Beş yıl önce yüzde 5,1 oy alan AfD, bu seçimde oylarını üç katından fazla artırarak yüzde 16,5’e yükseltti.
AfD’nin yükselişi, özellikle Yeşiller ve liberal Hür Demokrat Parti’nin (FDP) oy kayıpları üzerinden gerçekleşti. Sol Parti (Die Linke) ise yüzde 5,5 ile oylarını artırdı.
Seçim sonuçlarını hangi etkenler belirledi?
Oylama, zayıflayan Alman ekonomisi, artan işsizlik ve göç konusundaki huzursuzluk ortamında yapıldı. Göç, AfD’nin en önemli siyasi gündemi olurken, Merz ekonomiyi toparlama, göçü azaltma ve aşırı sağın yükselişini durdurma sözü verdi.
Şubat ayındaki federal seçimlerden bu yana ulusal anketlerde birinci sıraya yerleşen AfD, yerelde belediye başkanlıkları ve belediye meclislerinde güç kazandıkça, ana akım partilerin federal düzeyde AfD ile işbirliği yapmama yönündeki “ateş duvarını” koruması zorlaşıyor.
Kampanya sürecinde uluslararası gelişmeler de dolaylı biçimde yerel siyaseti etkiledi. Merz, selefi Olaf Scholz’a kıyasla Almanya’nın dış politikada daha iddialı bir temsilcisi olarak görülüyor. Özellikle Ukrayna’nın savunulmasında Avrupalı müttefikleri bir araya getirme çabası dikkat çekti. Ancak göç politikalarını sertleştirme vaatleri seçmeni ikna etmeye yetmedi; son aylarda göçmen sayıları azalmış olsa da güvensizlik sürüyor.
AfD ise kendisini özgüvenli bir alternatif olarak konumlandırdı. Enerji, eğitim ve özellikle göç konularında seçmenden destek topladı. Bu başlıklar doğrudan yerel yönetimlerin yetkisi dışında olsa da, seçmen tercihlerinde belirleyici oldu.
Aşırı sağın yükselişi Almanya için ne ifade ediyor?
Kuzey Ren-Vestfalya’daki sonuçlar, AfD’nin yalnızca doğuda değil batıda da kalıcı bir taban oluşturduğunu gösteriyor. Reuters’ın seçim analizine göre, bu durum Almanya’nın siyasi dengeleri açısından kritik bir döneme işaret ediyor.
Uzmanlar, AfD’nin yerel yönetimlerde güç kazanmasının toplumsal kutuplaşmayı artırabileceğini ve federal düzeyde partiler üstü işbirliği mekanizmasını zorlayabileceğini vurguluyor. AfD’nin yükselişi ayrıca Almanya’nın Avrupa içindeki rolünü de etkileyebilir; göç karşıtı ve AB’ye mesafeli söylemleri, ülkenin Avrupa bütünleşmesi politikalarını sarsma potansiyeli taşıyor.
Öte yandan AfD’nin güçlenmesi, göçmen toplulukları ve çokkültürlü şehirlerde toplumsal huzursuzluğu artırma riski taşıyor. Siyaset bilimciler, önümüzdeki dönemde aşırı sağın yükselişinin Almanya’nın demokratik kurumlarını ve ekonomik istikrarını test edeceğini belirtiyor.
Şimdi ne olacak?
The New York Times yazarı Christopher F. Schuetze'e göre seçimlerin doğrudan sonuçlarını ilk elden görmek mümkün olmasa da pazar günü batıda elde edilen sonuçlar, Berlin’de Friedrich Merz’e avantaj sağlayabilir.
Merz’in muhafazakâr partisi CDU, geleneksel olarak kırsal bölgelerde, küçük kasabalarda ve köylerde iyi performans gösteriyor. Ancak bu bölgelerdeki destek büyük ölçüde yerel politikacıların geçmiş performansına dayanıyor.
Bu nedenle, Merz’in göçü sınırlama, ekonomiyi yeniden canlandırma veya orduyu güçlendirme gibi politikaları, seçmenler için yerel konular kadar belirleyici olmayabilir.
Kaynak: Gazete Oksijen