Ukrayna'daki savaş, gelecekte tarihçiler için önemli bir çalışma kaynağı olacak. Bugün bile, iki yıl içinde, çatışmanın ilk günlerini karakterize eden ve o dönemde ortaya çıkan kafa karıştırıcı haberlere ışık tutan bazı önemli anlara ilişkin araştırmalar görmeye başlıyoruz. Örneğin askeri analistler, savaşın ilk günlerindeki en kritik muharebelerden bazılarını yeniden inşa edebilmiş ve Rusya'nın Kiev yakınlarındaki Hostomel havaalanında güvenli bir nokta kuramamasının savaşın gidişatı açısından ne kadar koşullu ve kritik olduğunu gösterdiler.
Boris Johnson mı sabote etti?
Tarihçi Sergey Radchenko ve siyaset bilimci Samuel Charap tarafından geçen hafta yayınlanan bir başka çalışma ise, 2022 baharında Rusya ve Ukrayna arasında çatışmayı sona erdirmek için yapılan ve anlaşılamayan barış görüşmelerine odaklanıyor. Ağırlıklı olarak İstanbul'da yapılan bu müzakereler, ABD'de savaşı eleştirenlerin odak noktası haline geldi ve Batı'nın, özellikle de dönemin İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın bu müzakereleri sabote ettiğini ve başarılı bir ateşkesi engellediğini savunuyorlar.
Charap ve Radchenko'nun gösterdiği gibi gerçek biraz daha karmaşık. Johnson 2022 baharında bir ateşkes anlaşmasını doğrudan sabote etmedi. Aslında Rusya ve Ukrayna arasında imzalanmaya hazır bir anlaşma yoktu. İki taraf toprak meseleleri ya da savaştan sonra izin verilen askeri silahlanma seviyeleri üzerinde anlaşmaya varamadı. Ukrayna'nın müzakerelerdeki konumu, Batılı devletlerin sağlamakta tereddüt ettiği güvenlik garantilerini gerektiriyordu. Ayrıca Ukrayna içinde Rusya'nın denazifikasyon talepleriyle ilgili iç siyasi sorunlar da vardı.
Batı'nın taahhütleri etkiledi
Makale aynı zamanda, ne Ukrayna'nın ne de Rusya'nın müzakere etmeye istekli olmadığı ya da Ukrayna'nın NATO üyeliğinin Rusya için önemli olmadığı gibi karşıt söylemlerin de yanlış olduğunu gösteriyor. İki taraf, çoğunlukla savaş sonrası Avrupa güvenlik düzeni konusunda olmak üzere bazı önemli tavizler üzerinde anlaştı ve devam eden acımasız bir savaş karşısında bile konuşmaya isteklilerdi. Görüşmelerin başarısız olmasının başka sebepleri olsa da, Batı'nın verdiği taahhütler şüphesiz Ukrayna'nın o dönemde bir anlaşmaya varma isteğini zayıflatan bir rol oynadı.
Kısacası, bu görüşmelerin neden başarısız olduğunun incelemek çatışmanın geleceği hakkında düşünmek için faydalı olabilir. İlk olarak, Charap ve Radchenko'nun sunduğu anlatı, hem Rusların hem de Ukraynalıların, Ukrayna'nın uyumu meselesinin önemli olduğunu düşündüklerini açıkça vurguluyor. Ukrayna'nın NATO'ya ya da Avrupa Birliği'ne üye olmasına izin verilecek miydi? Ukrayna tarafsız bir ülke haline gelecek miydi ve bu kendini savunma yeteneği açısından ne noktaya gelebilirdi?
Ukrayna'nın Washington'daki ve Doğu Avrupa'daki en güçlü destekçileri, NATO'nun genişlemesinin ve Ukrayna'nın ittifaka olası katılımı konusunun Rusya'nın işgal tercihiyle hiçbir ilgisi olmadığını defalarca savundular. Yine de bu konudaki ilk somut müzakereler sırasında her iki taraf da bölgesel yerleşimlere değil, savaş sonrası büyük resmin stratejik sorunlarına odaklandı. Açıkçası, bu soruların önemli olduğuna inanıyorlardı.
İki tarafta istekliydi
İkinci olarak bu durum, ne Ukrayna'nın ne de Rusya'nın müzakere etmeye ya da bu savaşı sona erdirmek için taviz vermeye istekli olmadığı fikrini çürütüyor. Ukrayna'nın bazı batılı destekçileri, Rus elitlerinin aşırı açıklamalarına işaret ederek bu çatışmanın müzakere yoluyla sona erdirilemeyeceğini, Rusya'nın zafer kazanana kadar asla tatmin olmayacağını savunuyor. Ancak bu ilk müzakereler bu iddiayı açıkça çürütüyor. Her iki taraf da taleplerini sundu ve belirli konularda tavizler vererek taslakları takas ettiler. Açıkçası, hiçbir zaman nihai bir anlaşmaya varamadılar. Ancak bu süreçte, Rusya'nın Kırım'ın statüsünün müzakereye açık olabileceği yönündeki önerisinden, savaş sonrası Ukrayna ordusunun büyüklüğü konusunda iki taraf arasında gidip gelmelere kadar gözle görülür tavizler verildi.
Gelecekte uzlaşma mümkün olabilir
Siyaset bilimi okuyanlar için bu durum çatışmayla ilgili pek çok müzakerede ortak. Bir savaşta her iki tarafın da tercihleri ve çıkarları olacaktır ve herhangi bir barış süreci bu rakip bakış açılarını çözmekle uğraşmalıdır. Ukrayna'daki savaş bu dinamikler açısından benzersiz değil. İlk müzakereler başarısızlıkla sonuçlanmış olabilir ancak gelecekte bir fırsat penceresinde uzlaşmanın mümkün olabileceğini gösteriyor.
Üçüncü ve daha önemli bir nokta ise özellikle batıda yaşayanlar için İstanbul müzakerelerinin tarihinin, batılı politika yapıcılar tarafından çokça tercih edilen "Ukrayna olmadan Ukrayna hakkında hiçbir şey" sloganlarının bir şekilde içi boş doğasını vurgulaması. Elon Musk gibi ortalığı karıştıranlar, Batı'nın 2022 baharında somut bir barış anlaşmasını bozduğunu iddia ederken teknik olarak yanılıyorlar. Ancak daha geniş bir felsefi anlamda haklılar: Batılı liderlerin Rusya'nın niyetleri konusundaki şüphecilikleri, Ukrayna'ya yardım etme taahhütleri ve Kiev'i savaşmaya teşvik etmeleri, hükümetin müzakere etmek yerine savaşmaya devam etme kararına katkıda bulundu.