Facebook ve Twitter iki yıl önce Donald Trump'ı platformlarından çıkardıklarında, bu hamleleri gündeme oturmuştu. Trump hala ABD'nin başkanıydı. Destekçileri ABD Kongre Binası'na tartışmalı ve şiddet dolu bir saldırı düzenlemişti. Facebook, Amerika'nın önde gelen sosyal ağıydı ve siyasi söylemlerin tartışılmaz merkeziydi; Twitter Trump'ın sözcüsünden daha yoğun çalışıyordu.
O zamandan bu yana çok şey değişti. Trump görevden ayrıldı ve hala etkili olsa da siyasi olarak kenara itildi. 6 Ocak 2021'de gerçekleşen Amerika Birleşik Devletleri Kongre Binası baskınının yaraları henüz sarılmadı ama yaralar taze de değil. En büyük platformlardan sürgün edilen Trump, kendi kurduğu ve memnun olduğunu iddia ettiği Truth Social adlı daha küçük bir sosyal ağa çekildi.
Artık kimse Facebook'un var mı diye sormuyor
Facebook ise kelimenin tam anlamıyla artık Facebook değil. Şirket, sosyal medyadan kullanıcılarının henüz benimsemediği bir sanal gerçeklik metaverse oluşturmaya doğru şaşırtıcı bir dönüşün parçası olarak Ekim 2021'de adını Meta olarak değiştirdi. Daha da önemlisi, pazar payını, gündemdeki yerini ve Amerika'daki gençlerin çoğunu video platformu TikTok'a kaptıran Facebook artık eski egemenliğini kaybetti.
Tüm bunlar, şirketin Çarşamba günü Trump'ı Facebook ve Instagram'a geri getireceğini duyurmasının neden garip bir şekilde beklenen tepkiyi yaratmadığını açıklamaya yardımcı oldu. Mesele Trump'ın geri dönüp dönmemesinden çıktı; artık hem eski ABD başkanı hem de Facebook ve Instagram, Amerikan kültürü ve siyasetindeki koltuklarını kaybetti. Elon Musk da benzer şekilde Kasım ayında Trump'ın Twitter hesabını takipçileriyle yaptığı anketin ardından kullanıma açtı ancak eski başkanın hesabı ölüm sessizliğini halen koruyor.
Haber Zuckerberg'den gelmedi
Haberin Meta CEO’su Mark Zuckerberg’den değil de eski siyasetçi ve Twitter’ın kamu işleri şefi Nick Clegg’den gelmesi de belki de bu düşüşün en büyük göstergesi. Clegg'in Çarşamba günkü duyurusu Musk'ın Twitter anketinden biraz daha görkemli bir şekilde başladı. Zuckerberg'in Facebook'u sık sık ifade özgürlüğünün koruyucusu olarak gösteren söylemini yineleyen Clegg, "Sosyal medya, açık tartışma ve fikirlerin serbest akışının, özellikle de dünyanın birçok yerinde ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğu bir zamanda, önemli değerler olduğu inancına dayanmaktadır" sözlerini kullandı.
Karar kriz zamanı verilmiş
Clegg, Trump'ın hesabının geri verilmesinin Meta'nın protokolleri ve topluluk standartlarına göre neden tek mantıklı hareket olduğuna dair biraz karmaşık, yasal bir açıklama getirdi. Şirketin tüm bu kararları ihtiyacı doğrultusunda uydurduğuna dair her türlü fikre de cesurca direnmeye devam etti. Açıklamasının özü, Trump'ın görevden uzaklaştırılmasının ülke için bir kriz anında yapılmış bir hamle olduğu ve krizin o zamandan beri yatışmış olmasının Trump'ın geri dönüşünü haklı çıkardığı yönünde. 6 Ocak'ta kurulan komite, Facebook ve diğer sosyal platformların ABD Kongre Binası saldırısı için gerekli koşulların yaratılmasına yardımcı olduğuna dair kanıtlar bulmasına rağmen, nihai raporunda bu bulgulara yer vermedi ve Clegg'in duyurusunda Facebook'un herhangi bir sorumluluğu olduğundan bahsedilmedi.
Seçim polemiği yeniden gündemde mi?
Clegg, Trump'ın geri dönmesine izin verilse de bu kez daha katı standartlara tabi tutulacağını söyledi. Bu, Twitter'ın sivil kargaşa sırasında kamuya mal olmuş kişilerin hesaplarının kısıtlanması konusunda yeni yenilenen resmi politikası sayesinde oldu. Gözden kaçırılan nokta, politikaların yaklaşan bir seçimi gayrimeşrulaştıran içeriği caydırırken, geçmiş seçimler hakkında hiçbir şey söylememesiydi. Bu durum, Trump'ın o tarihten bu yana Truth Social'da sık sık yaptığı gibi 2020 seçimlerini gayrimeşrulaştırmaya devam etmesine kapı aralamış olabilir.
Karar alma sürecinde Facebook'un, bir zamanlar bazıları tarafından içerik denetimi muammasına derli toplu bir çözüm olarak müjdelenen yarı bağımsız Gözetim Kurulu'nun bulunmaması dikkat çekiciydi. Facebook tarafından finanse edilen ve hukuk ve insan hakları uzmanlarından oluşan kurul, şirketin insanların neleri paylaşıp paylaşamayacağına ilişkin kararlarını gözden geçirmekle görevlendirilmişti, ancak problemlerin hızına bir türlü yetişemedi.
Eskiden olsa tepki çekerdi
Bir zamanlar Facebook'un Trump'ı platforma geri alma kararı birçok kişiyi öfkeden kızartır, uzmanlar sosyal ağın kamusal alan üzerindeki müthiş gücünü tam olarak nasıl kullandığına dair her noktayı didik didik ederdi. Çarşamba günü yapılan açıklamaya gelen tepkilerde hakaret değil, iç çekiş rüzgarları esti. Birçok kişi, Facebook ve Trump’ın neredeyse birbirleri için yaratılmış olduğu hissiyatında.
Facebook ve Trump'ın ortak noktaları çok
Bu noktada, Facebook ve Trump'ın neredeyse birbirleri için yaratılmış olduğu herkesin aklında. Her ikisi de özellikle Boomers diye anılan yaş aralığına (59-77 yaş aralığı) ve X kuşağına (43-58 yaş aralığı) hitap ediyor; her ikisi de yalanların, sansasyonelliğin ve basit şakaların kaynağı. Her ikisi de güçlerinin zirvesini geçmiş gibi görünüyor, ancak hala yeniden canlanma şansları var.
Eğer Trump Facebook ve Twitter'a muzaffer bir dönüş yapar ve platformu komplo teorileriyle dolu yeni bir başkanlık yarışını kazanmak için kullanırsa, bu birçok kaderi değiştirebilir. Twitter Trump'ın günün medya ve siyasi gündemini belirlemesine olanak sağlarken, Facebook da ona geçmişte kampanyaları için karlı bir bağış toplama platformu olarak hizmet etti. Facebook'un Clegg'in 'sert bir tavır takınma' sözünü yerine getirip getirmeyeceği ya da Trump'ın başkanlığı boyunca yaptığı gibi bundan kaçınmak için bahaneler bulup bulmayacağını da şimdilik izlemekten başka çare yok.
Ancak şu anda bu hamle, sarsıcı olmaktan ziyade kaçınılmaz bir hamle gibi; Facebook'un Trump'a yaptığı, geçerliliğini korumak için mücadele eden, küçülmüş bir platformdan küçülmüş bir siyasetçiye uzatılan utangaç bir zeytin dalı.