05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 14.11.2025 11:54 | Son Güncelleme: 14.11.2025 12:16

Financial Times: Çin'in 'gizli' alımları altın rallisini körüklüyor

Son dönemde altın piyasasını merkez bankalarının yaptığı alımlar şekillendiriyor. Piyasa analistleri Çin'in özellikle bu yıl dolarizasyondan korunmak için raporlanmamış yüklü alımlar yaptığı söylüyor. Ancak bu trend Çin'e özgü değil
Financial Times: Çin'in 'gizli' alımları altın rallisini körüklüyor
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Çin’in resmi olarak açıklanmayan altın alımlarının, analistlere göre açıklanan rakamların 10 katından fazla olabileceği belirtiliyor.

Financial Times'a göre bu durum, Pekin’in ABD dolarından sessizce uzaklaşmaya çalıştığını gösterirken, aynı zamanda altın fiyatlarının rekor kıran yükselişinin ardındaki giderek daha belirsiz hâle gelen talep kaynaklarına dikkat çekiyor.

Çin merkez bankasının kamuya açıkladığı altın alımları bu yıl öylesine düşük seviyelerde (Ağustos’ta 1,9 ton, Temmuz’da 1,9 ton, Haziran’da 2,2 ton) ki piyasadaki çok az kişi bu resmi rakamlara inanıyor. Société Générale analistleri, ticaret verilerine dayanarak Çin’in toplam alımlarının bu yıl 250 tona kadar çıkabileceğine inanıyor.

Ancak Pekin'in 'gizli' altın alımları yatırımcılar için yeni bir zorluk demek. Zira altın piyasasını büyük ölçüde merkez bankası alımları belirliyor ve raporlanmamış alımlar fiyatların nereye gideceğini anlama konusunda bir belirsizlik yaratıyor.

Carlyle’ın enerji stratejilerinden sorumlu başkanı Jeff Currie konuyla ilgili, "Çin, altını dolarizasyonu azaltma stratejisinin bir parçası olarak satın alıyor. Petrolde olduğu gibi uydularla izleyemezsiniz; altın için böyle bir şey mümkün değil. Bu metalin nereye gittiğini ve kimin aldığını bilmenin hiçbir yolu yok" değerlendirmesinde bulundu.

Çin'in altın talebi nasıl ölçülüyor?

Tüccarlar, Çin’in altın talebini ölçmek için ardışık seri numaralarına sahip yeni dökülmüş 400 ons’luk külçe siparişleri gibi alternatif veri kaynaklarına yöneldiklerini söylüyor. Bu külçeler genellikle İsviçre veya Güney Afrika’da rafine ediliyor, ardından Londra üzerinden Çin’e uçakla gönderiliyor ve böylece ülkenin alımlarına dair ipuçları sunuyor.

Japonya Kıymetli Madenler Piyasası Birliği direktörü Bruce Ikemizu, “Bu yıl insanlar özellikle Çin konusunda resmi rakamlara gerçekten inanmıyor,” diyor. Ikemizu, Çin’in mevcut altın rezervlerinin yaklaşık 5.000 ton olduğuna, yani kamuya açıkladığının iki katına yakın olduğuna inanıyor.

Tüm ülkeler alımları gizli tutmaya başladı

Merkez bankaları son yıllarda devasa miktarda altın satın alıyor. Bu da fiyatları ons başına 4.300 doların üzerine çıkaran ralliyi körükledi. Dünya Altın Konseyi verilerine göre, son on yılda ABD dışındaki küresel rezervlerde altının payı %10’dan %26’ya yükseldi ve altını doların ardından ikinci en büyük rezerv varlığı haline getirdi.

Ancak bu alımların giderek daha az bir kısmı IMF’ye raporlanıyor; IMF bu verileri gönüllü olarak topluyor.

WGC’nin Metals Focus verilerine dayanarak yaptığı tahminlere göre, en son çeyrekte resmi alımların yalnızca üçte biri kamuya açıklandı; bu oran dört yıl önce yaklaşık %90 seviyesindeydi.

Merkez bankaları, altın işlemlerini piyasada öncü olmayı engellemek ya da siyasi nedenlerle raporlamamayı tercih edebiliyor. Bazı ülkeler, genellikle dolar karşıtı bir güvence olarak görülen altını kamuya açık bir şekilde almanın, Trump yönetimiyle ilişkileri kötüleştirebileceğinden endişe ediyor.

İsviçreli rafineri MKS Pamp analisti Nicky Shiels şöyle diyor:

“ABD yönetiminden gelebilecek misilleme korkusuyla, gerekirse asgari düzeyde raporlama yapmak mantıklı. Altın tam anlamıyla bir ABD riskine karşı korunma aracı olarak görülüyor. Çoğu gelişmekte olan piyasada merkez bankalarının alımları tam olarak açıklamaması çıkarlarına daha uygun.”

Satıcılar da niyetlerini açıklayarak fiyatların kendi aleyhlerine hareket etmesini istemeyebilir. Örneğin, eski İngiltere Maliye Bakanı Gordon Brown’ın 1999’da İngiltere Merkez Bankası’nın altın rezervlerinin yarısını satacağını kamuoyuna duyurması, fiyatların daha da düşmesine katkıda bulunmuştu, banka altını o dönem ortalama ons başına sadece 275 dolara satmıştı. Bugünkü fiyatın yaklaşık on beşte biri.

Société Générale analisti Michael Haigh, bu şeffaflık eksikliğinin altın piyasasını petrol gibi Opec tarafından düzenlenen emtialara kıyasla “benzersiz ve zor” hale getirdiğini söylüyor:

“Altında farklı olan şey, merkez bankalarına giren ve çıkan tonajın çok etkili olması. Bu konuda netlik olmadığında işler biraz daha sorunlu hâle geliyor.”

Kaynak: Gazete Oksijen