Roger Cohen ve Chris Buckley / The New York Times
Beş yıl aradan sonra Avrupa'ya ilk ziyaretini gerçekleştiren Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, kıtanın ABD ile bağlarını gevşetme ve Amerikan hâkimiyetinden kurtulmuş bir dünya kurma fırsatlarını değerlendirmeye niyetli görünüyor. Çin lideri ziyaret için üç ülke seçti: Fransa, Sırbistan ve Macaristan. Bu ülkelerin her biri az ya da çok Amerika'nın savaş sonrası dünya düzenine şüpheyle bakıyor, Çin'i gerekli bir karşı ağırlık olarak görüyor ve ekonomik bağları güçlendirmeye hevesli.
Avrupa'nın, Çin-ABD dengesini test edecek
Çin'in Ukrayna'daki savaşa rağmen Rusya'yı sınır tanımadan kucaklaması, gözetlemeyi artırması ve yakın zamanda Almanya'da dört kişinin tutuklanmasına yol açan casusluk faaliyetleri nedeniyle Avrupa'nın büyük bir kısmıyla gerilimlerin yaşandığı bir dönemde, Fransa'ya giden Şi, Çin'in kıtada artan etkisini göstermek ve pragmatik bir yakınlaşmanın peşinden gitmek istiyor. Avrupa için bu ziyaret Çin ve ABD arasındaki hassas dengeyi test edecek ve şüphesiz Washington'da Şi'nin Batılı müttefiklerini bölmek için hiç de ince olmayan bir çabası olarak görülecek.
Şi, ikinci durağı olan Sırbistan'a varışını, Kosova savaşı sırasında Belgrad'daki Çin Büyükelçiliğinin NATO tarafından ölümcül bir şekilde bombalanmasının 25. yıldönümüne denk getiriyor. Beyaz Saray'ın özür dilediği 7 Mayıs 1999 tarihli bu yanlış saldırı üç Çinli gazetecinin ölümüne neden olmuş ve Pekin'deki ABD Büyükelçiliği çevresinde öfkeli protestoların fitilini ateşlemişti. Berlin'deki Avrupa Dış İlişkiler Konseyi Asya Programı Direktörü Janka Oertel, "Şi için Belgrad'da olmak, ABD'nin uluslararası hukuk konusunda gerçekten ciddi olup olmadığını sormanın çok ekonomik bir yolu" dedi.
"Çin ABD hegemonyasına meydan okuyor"
Çin hükümeti Belgrad bombardımanını anmaya devam etti ve bunu Batı'nın ikiyüzlülüğü ve zorbalığı olarak gördüklerini dile getirerek kınamak için kullandı. Pekin'deki Uluslararası İşletme ve Ekonomi Üniversitesi'nde bir ticaret enstitüsünün dekanı olan Tu Xinquan, "Amerika Birleşik Devletleri kendisini her zaman dünyanın lideri olarak görüyor, dolayısıyla Çin onun hegemonyasına meydan okuyan bir rakip ya da hasım. Avrupa Birliği hegemonik bir zihniyete sahip değil" ifadelerini kullandı.
Avrupa Birliği'nin 27 üyeli resmi doktrini Çin'i, işbirliği için bir ortak, ekonomik bir rakip ve sistemik bir rakip olarak tanımlıyor. Eğer bu tanım biraz abartılı ve belki de çelişkili görünüyorsa, bunun nedeni kıtanın Çin'deki ekonomik fırsatları ulusal güvenlik riski, siber güvenlik riski ve çeşitli sektörlere yönelik ekonomik risklerle nasıl dengeleyeceği arasında kalmasından kaynaklanıyor. Mart ayında Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi gazetecilere yaptığı açıklamada Avrupa'nın formülünün uygulanamaz olduğunu söyledi. Bakan, "Bu bir kavşağa girip kırmızı, sarı ve yeşil ışıkların aynı anda yandığını görmek gibi bir şey. Nasıl devam edilebilir ki?" dedi.
Fransa seçeneklerini açık tutmak istiyor
Şimdi Şi ışıkları yeşile doğru hafifletmek istiyor. Bu amaçla Şi'nin ilk ve en önemli durağı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un geçen ay Sorbonne'da yaptığı bir konuşmada olduğu gibi Avrupa'nın asla ABD'nin kölesi olmaması gerektiği şeklindeki vurguyu sık sık dile getirdiği Fransa olacak. Fransız lider, AB'nin hayatta kalmasının stratejik özerkliğe ve bir Avrupa gücü olmak için askeri direncin geliştirilmesine bağlı olduğunda ısrar ediyor. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri arasında eşit mesafe kavramını reddediyor. Fransa Amerika'nın en eski müttefiklerinden biri ancak seçeneklerini açık tutmak istiyor.
Tüm bunlar Şi'nin kulağına hoş geliyor. Çin ile ilişkiler konusunda önde gelen bir Fransız uzman olan Philippe Le Corre, "Macron mevcut küresel kaosa üçüncü bir yol getirmeye çalışıyor. İki ana süper güç arasında ince bir çizgide yürümeye çalışıyor" dedi. Bir yıl kadar önce Macron, Çin-Fransa küresel stratejik ortaklık deklarasyonuyla sona eren Çin ziyareti sırasında cömertçe ağırlandı. Fransız lider, Çin'in bloklardan ve Soğuk Savaş zihniyetinden arınmış çok kutuplu bir dünya sözünü yineledi. Şimdi de Şi'nin ziyareti öncesinde Çin, Fransa'yı büyük bir güç olarak övdü ve Çin'in Fransa Büyükelçisi Lu Shaye'nin People's Daily'de yer alan sözleriyle, ilişkilerinin Çin'in Batılı ülkelerle olan ilişkilerinde her zaman ön planda olacağı yönündeki umutlarını dile getirdi.
Çin ekonomisi yüzde 15 daha büyük
Şi, Fransa'dan Çin'in en büyük ikinci ticaret ortağı olduğu Sırbistan ve başbakanı Viktor Orban'ın büyük Çin yatırımlarını desteklediği ve ülkesinin bir Avrupa Birliği üyesi olarak konumunu Çin'e yönelik eleştirileri hafifletmek için kullandığı Macaristan'a gidecek. Her iki ülke de Amerikan gücünden çekiniyor. Ancak Çin'in bu iki dostunun ötesinde, Şi'nin 2019'daki son ziyaretinde ekonomisi dolar bazında AB ile aşağı yukarı aynı büyüklükte olan Pekin ile Avrupa arasında ciddi farklılıklar var. Çin'in ekonomisi şu anda yaklaşık yüzde 15 daha büyük.
Geçen sonbaharda AB, Çin'de üretilen elektrikli araçların haksız sübvansiyonlardan yararlanıp yararlanmadığı konusunda bir soruşturma başlattı ve bu yaza kadar bir karar çıkması bekleniyor. Bu durum Pekin ile ve Çin otomobil pazarındaki varlığı diğer Avrupa ülkelerininkini gölgede bırakan Almanya ile gerginliklere neden oldu. Çin, Volkswagen'in yıllık kârının en az yarısını oluşturuyor. Çin'de fabrikaları bulunan Alman üreticiler, Avrupa'nın uygulayacağı herhangi bir gümrük vergisinin Çin'den yapılan kendi ihracatlarını da etkileyeceğinden ve kısasa kısas misillemeye neden olacağından korkuyor.
Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Şi ile Paris'teki görüşmelere katılacak. Macron ile ilişkileri gergin olan Almanya Şansölyesi Olaf Scholz da geçen hafta Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı ile yemek yemişti. Tüm bunların birleşik bir Avrupa cephesi oluşturma çabasının bir parçası olduğu açık.
Ancak bu her zaman zor oldu.
©️ 2024 The New York Times Company