David E. Sanger / New York Times
Yıllardır Amerika'nın Orta Doğu'daki stratejisine İran; İsrail'e saldırmak için terör grupları tarafından kullanılan İran silahları için bir maşa olan Suriye ve Rusya'nın bölgedeki deniz ve hava varlığı hakim oldu. Ancak Suriye hükümeti yarım asırdan fazla süren iktidarının ardından hafta sonu şaşırtıcı bir hızla devrilmesine ABD istihbaratı hazırlıksız yakalandı. Cuma gecesine kadar üst düzey ABD'li yetkililer Devlet Başkanı Beşar Esad'ın (kendi halkına karşı kullandığı kimyasal silahlara yönelmesi anlamına gelse bile) ayakta kalma şansının aşağı yukarı eşit olduğunu düşünüyorlardı. Washington pazar sabahı yeni bir gerçeğe uyandı. Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e düzenlediği saldırının bölgenin güç dinamiklerini değiştiren şiddetli bir misilleme dalgasına yol açmasından bu yana geçen 14 ay içinde belki de en önemli dönüşüm yaşandı.
Şimdi, Esad'ın devrilmesiyle birlikte, seçilmiş Başkan Donald Trump'ın ikinci dönemi (dört yıl önce görevden ayrılmasından çok daha farklı görünen bir dünya) için göreve başlamasına sadece altı hafta kala Washington'da iki acil ve birbiriyle bağlantılı soru dolaşıyor: Birincisi, bazı liderlerinin tehdit ettiği gibi isyancılar İranlıları ve Rusları Suriye topraklarından çıkaracak mı? Yoksa pragmatizm gereği, uzun bir iç savaşta bu iki güçle bir tür uzlaşma mı arayacaklar? Hamas ve Hizbullah'ın ardından şimdi de Esad'ı kaybederek zayıflayan İranlılar, Trump'ı öldürmek için kiralık katillerini gönderdikten sadece aylar sonra, en iyi yolun onunla yeni bir müzakere başlatmak olduğu sonucuna mı varacaklar? Ya da alternatif olarak, bazı İranlıların yeni bir kırılganlık çağında son savunma hattı olarak gördükleri nükleer bomba için yarışacaklar mı?
Cevap için aylar gerekiyor
Bu sorulardan herhangi birinin cevabının netleşmesi için aylar geçmesi gerekebilir. Ancak işlerin bundan sonra nereye gideceği, Pazar gününün bir kurtuluş ve yeniden inşanın başlangıcını mı yoksa daha fazla askeri harekatın başlangıcını mı temsil ettiğini belirleyebilir. Suriye'nin başkenti Şam'ın düşmesinden önce, Esad hükümetine yıldırım saldırıları düzenleyen El Kaide bağlantılı isyancı grup Heyet Tahrir Şam'ın (HTŞ) lideri CNN'e verdiği demeçte “devrimin kaostan düzene geçtiğini” söyledi. Ancak ABD tarafından hala terörist olarak aranan lider Ebu Muhammed el-Golani, grubun nasıl yönetmeye çalışacağına dair bir işaret vermedi. “En önemli şey kurum inşa etmek.Tek bir yöneticinin keyfi kararlar aldığı bir toplum değil” diyerek artık yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönmek ve yeniden inşa etmek isteyecekleri bir toplum istediğini ima etti.
ABD'nin eski İsrail Büyükelçisi ve şu anda Orta Doğu'dan sorumlu üst düzey bir Pentagon yetkilisi olan Dan Shapiro'nun ifadesiyle, “Esad rejimi için kimse gözyaşı dökmemeli.” Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin üç yıl önceki tahminlerine göre 2011 yılında başlayan iç savaşın ilk on yılında en az 580.000 kişi öldü ve milyonlarca kişi yaralandı ya da yerinden edildi. Ancak Rus devlet televizyonunun pazar günü Moskova'ya ulaştığını söylediği Esad'ın devrilmesini kutlamak başka bir şey. Bunu takip eden güç boşluğunu yönetmek ve Suriye'nin ne farklı türden bir terörist devlete ne de 13 yıl önce Muammer Kaddafi'nin devrilmesi ve öldürülmesinden sonra Libya'nın yaptığı gibi başarısız bir devlete dönüşmemesini sağlamak başka bir şey.
Strateji belirlemek Trump'a kalacak
Başkan Joe Biden, Beyaz Saray'ın Roosevelt Salonu'nda yaptığı açıklamada, dünyanın önündeki 'fırsat anının' aynı zamanda bir risk ve belirsizlik anı olduğunu ifade etti. Biden "Hiç kuşkunuz olmasın, Esad'ı deviren isyancı gruplardan bazılarının terörizm ve insan hakları ihlalleri konusunda kendi acımasız sicilleri var” dedi. Golani gibi liderlerin şu anda doğru şeyler söylediklerini, ancak daha fazla sorumluluk üstlendiklerinde sadece sözlerini değil eylemlerini de değerlendireceklerini belirtti. Ancak bu değerlendirme büyük ölçüde Trump'ın yönetimine düşecek. Ve Trump'ın en iyi stratejinin ABD'nin dışarıda kalması olduğunu iddia eden sosyal medya paylaşımlarının anlamını test edecek.
Trump'ın böyle bir lükse sahip olması pek olası değil. ABD'nin Suriye'nin doğusunda İslam Devleti örgütü güçlerini avlayan ve vuran 900 kişilik bir askeri gücü var. Trump'ın ilk dönemindeki içgüdüsü çekilmek olsa da, askeri danışmanları ABD'nin Suriye'deki üssünden çekilmesinin İslam Devleti grubu güçlerini kontrol altına alma ve yenilgiye uğratma çabalarını sekteye uğratabileceği konusunda Trump'ı ikna etti.
Esad kaçtı ABD harekete geçti
Esad'ın ülkeden kaçtığı gün ABD, yetkililerin Şam'ın düşüşüyle ilgisi olmadığını söylediği bir terörle mücadele operasyonunda bomba ve füzeler atarak İslam Devleti grubu savaşçılarının toplandığı yerleri hedef aldı. Üst düzey bir hükümet yetkilisi pazar günü gazetecilere yaptığı açıklamada bunun “önemli bir saldırı” olduğunu söyledi.
Trump kabul etse de etmese de ABD'nin Rusya'nın, Rus savaş gemilerini onarmak ve desteklemek için Akdeniz'deki tek limanı olan Tartus'taki donanma tesisinden çıkarılmasında büyük çıkarları var. Washington'daki Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi'nde Suriye uzmanı olan Natasha Hall, “Rusya için Suriye, geleneksel olarak ABD'nin nüfuz alanı olan bölgede büyük bir güç olma yolundaki fırlatma rampasının en önemli mücevheri” diyor.
Rusya ayrıca Esad'a karşı çıkan binlerce Suriyeliyi öldürmek için Suriye'deki bir hava üssünü kullandı. Rusya'nın nüfuzunu genişletmeye çalıştığı yeni soğuk savaşlar çağında, Moskova'nın Suriye'ye erişimini kalıcı olarak kaybetme ihtimali ABD için büyük bir stratejik avantaj olabilir. Bu aynı zamanda Ukrayna'nın kaderiyle ilgili müzakerelerin başlamak üzere olduğu bir dönemde Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i nasıl idare edeceğine dair ilginç bir erken test olacaktır.
İran ile nasıl başa çıkacak?
Ancak asıl soru, yeni başkanın İran ile nasıl başa çıkacağıdır. Geçtiğimiz haftalarda Trump, 2015'te İran'la yapılan nükleer anlaşmanın feshedilmesinden altı yıl sonra bu ülkeyle yeni bir müzakereye ilgi duyduğunu ifade etti. İranlılar da müzakerelere ilgi gösteriyorlar; ancak son birkaç yıldır büyük yatırım yaptıkları nükleer programdan vazgeçmeye istekli oldukları kesin değil. Risk şu ki İran'ın liderleri ülkenin o kadar zayıfladığına karar verebilirler ki (vekilleri sakatlanmış, Suriye üzerinden silah sevkiyatı yolu tehlikeye girmiş, İsrail'in son saldırılarında hava savunması yok edilmiş) nükleer silaha her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyabilir.
© 2024 The New York Times Company