Mark Landler / New York Times
Münih'teki dünya liderlerinin yıllık güvenlik konferansları aniden bir uyanışa dönüştü. Londra'da göstericiler Rusya Büyükelçiliği'nin cephesine Aleksey Navalni'nin dev bir resmini yansıttı. Washington'da öfkeli Başkan Joe Biden bir basın toplantısı düzenleyerek “Şüphesiz Navalni’nin ölümünden Putin sorumlu” dedi. Tek bir kişinin ölümü nadiren bu kadar acı, öfke ve adalet taleplerini beraberinde getirir.
2021’de Almanya’da zehirlendikten sonra Rusya’ya dönen Navalni’nin başına en kötü şeyin gelmesinden korkarken, öldüğü haberi yıldırım gibi düştü. Ne kadar zalim ve baskıcı olursa olsun hükümetler çoğu zaman kahraman yaratmamak için muhalif figürleri göz ardı eder.
Mandela ve Martin Luther King Jr.'a benzetiliyordu
Ölmeden önce Navalni, demokratik bir Güney Afrika yaratmak için 27 yıl hapiste kalan apartheid karşıtı lider Nelson Mandela ile karşılaştırılıyordu. Navalni ölümünün ardından ABD’deki ırksal ayrımcılıkla mücadele eden ve 1968’de suikaste kurban giden Martin Luther King Jr. ile karşılaştırılıyor. Navalni’nin ölümünün King gibi çağlar boyu yankılanıp yankılanmayacağı belli değil. Ölüm koşulları bile hâlâ gizemini koruyor. Elde yalnıza Kuzey Kutup hapishanesinden gelen ve 47 yaşındaki mahkumun yürüyüşten sonra yere yığıldığını yazan şifreli bir rapor var. Ailesi cenazesini teslim alamadı ve annesine daha fazla açıklama yapılmadan ‘ani ölüm sendromundan’ öldüğü söylendi.
Navalni’nin on yılı aşkın bir süre önce muhalif olarak siyasetçi kariyerine başlamasından bu yana çok fazla şey değişti: Moskova'nın huzursuz orta sınıf sakinlerine hitap eden ve Başkan Vladimir Putin'in Rusya'sındaki yolsuzluğa karşı sosyal medyayı kullanan karizmatik bir figüre dönüştü.
Ölümü henüz askeri yardıma dönüşmedi
Putin'in birlikleri, kilit kasaba Avdiivka'da kazandıkları zaferin verdiği cesaretle komşu Ukrayna'daki ilerleyişine geri döndü. Münih'teki Batılı liderler, ABD Kongresi'ndeki bazı Cumhuriyetçiler arasında Ukrayna'ya verilen desteğin kaybından endişe duyuyordu. Navalni'nin ölümünün ülkeleri askeri yardıma yönelttiğine dair henüz bir işaret yoktu.
Çin, Hindistan ve İran'ın Moskova ile iş yapmaya devam etmesi nedeniyle, Rusya'nın savaşına karşı gerçek anlamda küresel bir koalisyon kurma çabaları hiçbir zaman başarıya ulaşmadı. Haziran ayında Güney Afrika, artık Batı'nın hakimiyetinde olmayan yeni bir dünya düzenini tartışmak üzere düzenlenen toplantıda Rusya dışişleri bakanı Sergey Lavrov'u coşkuyla karşıladı.
Yine de Navalni’ye yönelik anma törenleri devam ederken polisin alanlara çiçek bırakan 400’den fazla kişiyi gözaltına almasıyla Putin'i eleştirenler Navalni’nin ölümünün harekete geçirici bir an olabileceğini savundu.
Rusya'daki insan hakları ihlallerine karşı kampanya yürüten William F. Browder, “Aleksey Navalni dünya çapında tanınan ve sevilen bir kişiydi ve bir katil tarafından yok edildi. Bu klasik bir iyi-kötü hikayesi. Bu tür semboller ve hikayeler, yaşadığımız dünyadaki küçük çekişmelerin çok ötesine geçen bir yankıya sahip” dedi.
Sinir gazı olayından sonra AB’nin tutumu değişti
Browder bir örnek verdi. Avukatı Sergei L. Magnitsky şüpheli koşullar altında Moskova'daki bir hapishane hücresinde öldükten sonra, ülkelerin Rusya'yı insan hakları ihlalleri nedeniyle kara listeye alacak yasalar çıkarması için kampanya yürüttü. Avrupa Birliği'nin en isteksiz olanlar arasında yer aldığını söyledi. Ancak Navalni’nin 2020'de Rus ajanlar tarafından işlendiğine inanılan sinir gazıyla ölümcül bir zehirlenmeye maruz kalmasının ardından Browder, Moskova'ya karşı duygunun sertleştiğini söyledi. Birkaç ay sonra AB yasayı kabul etti.
Ölümü Ukrayna’ya karşı tutumu değiştirebilir
Navalni’nin arkadaşı olan ve onu Mandela'ya benzeten ABD'nin eski Rusya büyükelçisi Michael A. McFaul, onun ölümüyle ilgili koşulların, ABD’de Ukrayna hakkındaki tartışmanın tonunu değiştireceğine inandığını söyleyerek hafta sonu Münih'teki koridorlarda dolaştığını ve yaşadığı şokun elle tutulur olduğunu söyledi. McFaul, "Kongre üyeleriyle, eski Amerikalı yetkililerle ve Avrupalı yetkililerle olan etkileşimlerimde, Navalni'nin korkunç cinayetinin Putin'in vahşetini görmezden gelmeyi çok daha zorlaştırdığına dair hiçbir şüphe yoktu" dedi.
Uzun vadeli etkisini tahmin etmek zor
McFaul ve diğerleri, askeri yardım için baskı yapmanın yanı sıra, Batılı hükümetlerin dondurulmuş Rus devlet fonlarını Ukrayna'ya mühimmat satın almak için kullanması için kampanya yürütüyor. Diğerleri ise en az 300 milyar dolar olduğu tahmin edilen bu fonların, savaş bittikten sonra ülkenin yeniden inşası için kullanılması gerektiğini söyledi.
McFaul, Rusya'da Navalni'nin ölümünün uzun vadeli etkisini tahmin etmenin daha zor olduğunu söyledi. Putin, Navalni'nin siyasete başladığı zamana kıyasla daha az halk direnişiyle karşı karşıya ve otokratların genel olarak hesap vermediği bir dünyada faaliyet gösteriyor. Navalni'nin hükümette ve iş dünyasında sempatizanları olsa da McFaul, Navalni'nin kaybının Rusya'yı Mandela benzeri bir figürden mahrum bıraktığını söyledi. Putin'in baskıcı devletinde yeri kolayca doldurulamayacak.
Muhaliflerin kolayca öldürüldüğü yeni bir dünya
Rusya'nın Navalni'yi uzun süre hayatta tutmaması Rusya uzmanı olan ve Stanford Üniversitesi'nde ders veren McFaul'u şaşırttı. Rejimin kendisini zehirlemeye yönelik önceki girişimine rağmen bunu beklemediğini söyledi. Diğerleri bunun, küresel profile sahip muhalif figürlerin bile kolayca öldürüldüğü yeni bir dünyaya işaret ettiğini söyledi.
Navalni muhalif olarak yaftalanmaya karşı direndi ve kendisini arenada bir politikacı, hatta Rusya'nın gelecekteki başkanı olarak düşünmeyi tercih etti. Tutuklanacağı kesin olmasına rağmen ülkesine geri dönme kararı almasının nedeni buydu.
Muhalefete çoğu zaman dokunulmuyor
Bunu yaparak Navalni kendisini kendisini fizikçi Andrei Sakharov veya politikacı Natan Sharansky gibi Soğuk Savaş dönemi muhaliflerinden ayırdı. İki figür de Batı’da zülme maruz kalan cesur direnişin simgeleri haline gelmişti. Bu tür figürlerde çoğu zaman dokunulmazlık havası vardı. Ancak analistler, bu günlerde hükümetlerin daha fazla cezadan muaf davrandığını söylüyor. Bunun nedeni, kendi siyasi mücadelelerinin yükünü taşıyan ABD ve diğer Batılı ülkelerin artık 1970'ler ve 1980'lerde yaptıkları birleşik baskı cephesini artık sunmamaları.
“Bize dünyanın nasıl değiştiğini anlatan bir işaret”
İngiliz insan hakları avukatı Philippe Sands, "Bu bize dünyanın nasıl değiştiğini anlatan bir işaret. Hükümetler bu tür bireylerin yaşamasına izin veriyordu. Bazen onları yıllarca hapiste tutuyor ama öldürmüyordu. Artık onları ortadan kaldırıyorlar. Bunu yapan ülkeler yeteneklerine daha fazla güveniyorlar” dedi.
© 2024 The New York Times Company