David Pierson / New York Times
Geçtiğimiz yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, süper güçler arasındaki gerilimin çatışmaya dönüşmeyeceği konusunda dünyaya güven vermek için aralarındaki rekabeti yönetmeye çalıştılar. Başkan Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşü bu hassas dengeyi bozma riski taşıyor. Bir devlet adamı olarak Trump'ın en çarpıcı özelliği ne yapacağı kestirilemeyen biri olması. Muhataplarının tahmin yürütmesini önlemek için tehditlerle dalkavukluğu birbirine karıştırmaktan zevk alıyor. Çin konusunda, Çin'in ihracatına kapsamlı gümrük vergileri getirme sözü verdi ve Çin'in Pekin'in hak iddia ettiği ancak özyönetime sahip Tayvan adasına “girmesi” halinde %200'e varan vergiler uygulamakla tehdit etti. Ancak Trump aynı zamanda Çin'in en üst düzey lideri Şi Cinping'i de övdü ve Joe Rogan podcast'inde 1,4 milyar insanı “demir yumrukla” kontrol ettiği için “çok zeki bir adam” olduğunu söyledi.
ABD’de Çin’e karşı fikir birliği var
Trump'ın bu söyleminin yönü ne olursa olsun Pekin, Trump'ın ilk başkanlığından sonra, ne derse desin Çin'le sert bir rekabet yürütmeye niyetli olduğu sonucuna varmış olabilir. Brookings Enstitüsü John L. Thornton Çin Merkezi Direktörü Ryan Hass, “Şi Cinping, Amerika'nın Çin'e yönelik niyetlerini karanlık bir şekilde yorumlayan, duygusal olmayan bir lider. Trump ile lider düzeyinde daha dostane bir ilişkiye açık olabilir, ancak Trump ile daha sıcak bir kişisel ilişkinin Amerika'nın Çin'e yönelik rekabetçi dürtülerini azaltmasını beklemeyecektir" dedi.
Pekin'in görüşünü destekleyen bir diğer husus da, ABD'de Çin'le yüzleşme konusunda iki partinin de fikir birliği içinde olması. Trump ticaret savaşıyla ve ABD'nin Tayvan'a desteğini arttırmasıyla çıplak bir rekabet dönemi başlatmış olabilir ama bu yaklaşım Başkan Joe Biden döneminde de değişmedi. Aksine Çin, ABD'nin baskısının daha da arttığını söylüyor. Şi, Biden yönetimini Çin'i haksız yere kontrol altına almak ve bastırmakla suçladı. ABD ile Asya'daki müttefikleri ve ortakları arasında derinleşen güvenlik anlaşmalarına; Çin'in gelişmiş çipler gibi Amerikan teknolojisine erişimine getirilen kısıtlamalara; ve Rusya'nın Ukrayna'daki savaşına verdiği destek nedeniyle Pekin'i cezalandırmak için ABD yaptırımlarının kullanılmasına işaret ediyor. Trump'ın dış politika gündeminin kesin detayları kabinesini seçene kadar belirsizliğini koruyacak olsa da Çin, Trump'ın ilk başkanlığına kıyasla kendisini bekleyen her şeye daha hazırlıklı olduğunu gösteriyor.
Pekin bölgedeki ilişkilerini güçlendiriyor
Sadece geçtiğimiz ay Çin, Washington'un güvenilirliğinin geleceği konusunda belirsizlik hissedebilecek ABD müttefikleri ve ortaklarıyla yakınlaştı. Hindistan ile sınır gerilimlerini hafifletmek için bir anlaşma yaptı ve Çin askerleri Diwali bayramı sırasında tartışmalı bölge boyunca Hindistan askerleriyle karşılıklı tatlı ikramında bulundu. İlişkileri yumuşatmak için üst düzey İngiliz ve Japon yetkilileri Pekin'de ağırladı. Ve Avustralya'nın Çin'e ihraç ettiği şarap ve ıstakoz gibi önemli ürünler üzerindeki kısıtlamaları kaldırdı.
Çin bu kez misilleme yapmak için daha az seçeneğe sahip
Yıllar içinde Çin, teknoloji konusunda kendine daha fazla güvenme çabalarını da ikiye katladı ve kendi üst düzey çiplerini geliştirmek için milyarlarca yatırım yaptı. Ve Çin ordusunu güçlendirmeye devam etti. Şi, bu hafta bir güç gösterisinde bulunarak, ülkesinin “Tayvan'ı özgürleştirmek” için eğitilen paraşütçülerden oluşan seçkin Komando birliklerini denetledi. Ancak Çin'in olası bir Trump şokuna karşı kendini izole etme çabası, emlak kriziyle sarsılan zayıf ekonomisi tarafından kısıtlanabilir. Çin ilk Trump yönetimi sırasında bu kadar savunmasız değildi ve bir ticaret savaşında misilleme yapmak için daha az seçeneğe sahip olabilir.
İlişkiler 2023'ün başlarında ABD'nin Çin'e ait bir gözetleme balonunu ABD üzerindeyken düşürmesinin ardından son on yılların en düşük noktasına gerilemişti. Ancak Biden yönetiminin yoğun diplomasiye ağırlık vermesi ve Beyaz Saray ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan'ı Çin'in en üst düzey diplomatı Wang Yi ile birkaç kez görüşmeye göndermesiyle ilişkiler geçtiğimiz yıl istikrara kavuşmuştu.
Trump’ın 'Önce Amerika' politikası Çin’e yarayabilir
Yeni Trump yönetimi altında bu tür angajmanların devam edip etmeyeceği kısmen Trump'ın danışman olarak kimi seçeceğine bağlı olacak. Bunlar arasında eski ABD ticaret temsilcisi Robert E. Lighthizer gibi Çin şahinleri de yer alabilir. Kimin seçildiğine bağlı olarak, kabine üyeleri de Trump'ın işlemsel eğilimlerini dizginleyebilir ve bunun yerine Çin Komünist Partisi'nin otoriter yönetimine muhalefete dayanan Çin'e karşı daha ideolojik bir yaklaşımı savunabilirler. Trump'ın gündeminin bazı bölümleri Çin'in lehine olabilir. Trump ilk döneminde insan haklarına çok az ilgi göstermiş, öncelikle ticaret ve iş anlaşmalarını tercih etmişti. Axios'a 2020'de verdiği demeçte, ticaret görüşmelerini tehlikeye atmamak için Uygurların tutuklanmasıyla bağlantılı Çinli yetkilileri ve kuruluşları cezalandırma planını rafa kaldırdığını söyledi. Trump'ın izolasyonist eğilimli “Önce Amerika” politikası Washington'un dünya genelindeki ittifaklarını zayıflatmasına da yol açabilir. Bu da Çin'e boşluğu doldurma ve küresel nüfuzunu genişletme fırsatı verebilir.
Şi ABD ile çatışmadan uzak bir ilişki istiyor
Çin'in Trump'la ikinci kez nasıl pazarlık edeceği henüz belli değil. Çin, Biden ile fentanil konusunda birlikte çalışmayı kabul ederek ve ordu mensuplarının Amerikalı mevkidaşlarıyla görüşmeler yapmasına izin vererek koz elde etmeye çalıştı. Trump'ın bu tavizlerden herhangi birine değer verip vermeyeceği belli değil. Çarşamba günü Şi, Trump'a seçim zaferinden dolayı tebriklerini iletirken, Pekin'in çatışmanın her iki ülkeye de zarar vereceği yönündeki argümanını tekrarladı. Şi, ABD'nin ilişkiyi öncelikle rekabet üzerinden tanımlama çabalarını geri püskürtmeye çalıştı ve bunu Çin'in yükselişini engellemeye yönelik bir kampanyanın kılıfı olarak gördü. Liderlerin “yeni dönemde Çin ve ABD'nin iyi geçinmesi için doğru bir yol bulmalarını” umduğunu söyledi.
© 2024 The New York Times Company