Maria Abi-Habib - Ismaeel Naar / The New York Times
Bir yıl önce Suudi Arabistan, Orta Doğu'yu temelden yeniden şekillendirecek ve İran ile müttefiklerini daha da izole edecek bir normalleşme anlaşmasıyla İsrail'i tanımaya hazırlanırken, Filistin için ise parmağını bile kıpırdatmıyordu.
Şimdi ise Hamas lideri Yahya Sinvar'ın öldürülmesinden sonra bile, ki bu olay bir barış anlaşması için potansiyel bir fırsat olarak görülüyordu, bu anlaşma her zamankinden daha uzakta. Bunun yerine Suudi Arabistan, geleneksel baş düşmanı İran'la ilişkilerini yeniden kurarken, herhangi bir diplomatik anlaşmanın İsrail'in bir Filistin devletini kabul etmesine bağlı olduğunda ısrar ediyor. Bu, krallık için dikkate değer bir geri dönüş.
İran ve Suudi Arabistan yakınlaşıyor
Orta Doğu'da diplomatik bir yumuşama yaşanıyor ancak bu yumuşama, yönetiminin Suudi Arabistan'la bir anlaşma yapabileceğini söylemeye devam eden İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun öngördüğü bir yumuşama değil. Bu ay Basra Körfezi ülkelerinin dışişleri bakanları ilk kez bir grup olarak İranlı mevkidaşlarıyla bir araya geldi. Bu, yüzyıllardır süregelen mezhepsel karşıtlıkları sadece törpüleyecek, erken aşamadaki sallantılı bir yakınlaşma olsa da, Suudi Arabistan ve İran arasındaki rekabetin on yıllardır bölgeyi kana buladığı bir coğrafyada keskin bir değişimi temsil ediyor.
İran'ın dış temasları devam ediyor ve ülkenin Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi, gerilimi azaltmak amacıyla Irak ve Umman da dahil olmak üzere bölgedeki diğer ülkelere gitmeden önce Suudi Arabistan'ı ziyaret etti. Araghchi, Mısır ve Türkiye'ye gitmeden önce Ürdün'ü de ziyaret etti. İran haber medyasına göre Mısır ziyareti 12 yıl sonra bir İran Dışişleri Bakanı tarafından gerçekleştirilen ilk ziyaret oldu.
İstanbul'da önemli mesajlar
Araghchi Cuma günü İstanbul'a indiğinde yaptığı açıklamada “Bölgede savaşın yayılma tehdidi, Gazze ve Lübnan'daki savaşlar ve yerlerinden edilen insanlar konusunda ortak bir şikayetimiz var” dedi.
Netanyahu bir Filistin devletinin kurulmasını reddetmeye devam ederken, Suudi yetkililer iki devletli bir çözümü müzakere masasına koymak için tavır koydu. Krallığa göre bu noktada İsrail'in Arap dünyasının lideri olarak görülen Suudi Arabistan'ın gözüne girmesinin tek yolu bu.
Ne değişti?
Bir yıl içinde Gazze Şeridi'nde enkaz altında diri diri gömülen çocukların, ölü bebeklerinin başında yas tutan annelerin ve İsrail'in bölgeye yardım girişini engellemesi nedeniyle açlık çeken Filistinlilerin görüntüleri dünyayı etkisi altına aldı ve tüm bunlar Suudi liderliğinin Filistin devleti meselesini görmezden gelmesini imkansız hale getirdi.
Monarşiye yakın bir Suudi iş adamı olan ve krallığın gelecekteki yöneticisi Veliaht Prens Muhammed bin Salman'ın gözde projesi Neom'un danışma kurulunda yer alan Ali Şihabi, “Gazze'de olanlar İsrail'in bölgeye entegrasyonunu engelledi. Suudi Arabistan, Gazze'de yaşananlarla birlikte İsrail'le her türlü ilişkinin daha da zehirli hale geldiğini görüyor, ta ki İsrailliler saf değiştirip bir Filistin devletine gerçek bir bağlılık gösterene kadar”
Suudi Arabistan ve Körfez'deki ortakları şimdilik İran'ın diplomatik açılımlarının samimiyetine şüpheyle yaklaşıyor. İran'ın iki vekili Hamas ve Hizbullah İsrail tarafından vurulurken, İran hala üçüncü müttefiki olan ve Suudi Arabistan'a saldıran Yemen'deki Husileri silahlandırıyor ve destekliyor.
“İranlılar Riyad'a elini uzattığı sürece Suudi yönetimi bunu kabul edecektir” diyen Şihabi, İran'ın ciddi olması halinde bunun Ortadoğu'nun gerçek anlamda yeniden şekillenmesi anlamına geleceğini kaydetti.
Suudi Arabistan ve İran uzun zamandır bölgesel hakimiyet için mücadele ediyor ve bu rekabet her iki ülkenin de benimsediği İslam'ın rakip kolları tarafından şekillendiriliyor.
Gazze'deki savaş, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te kanlı bir saldırı başlatarak yaklaşık 1200 İsrailliyi öldürmesi ve 200'den fazlasını kaçırmasıyla başlayarak bir yılı aşkın süredir devam ediyor. Bu durum İsrail'i Gazze'ye yönelik, ayrım gözetmeyen bombardımanı ve çoğu sivil olmak üzere 40 binden fazla kişinin ölümüne yol açtığı için eleştirilen bir işgal başlatmaya itti.
Suudi Arabistan 7 Ekim'den önceki aylarda İsrail ile bir anlaşma yapmayı planlıyordu. Bu anlaşma Riyad'a ABD ile genişletilmiş bir savunma paktı ve ilişkileri normalleştirme karşılığında sivil bir nükleer program için destek sağlayacaktı. Diğer bazı Körfez ülkeleri 2020 yılında İbrahim Anlaşmaları olarak bilinen bir anlaşmayla İsrail ile diplomatik ilişkilerini başlatırken, İsrail'i bir Filistin devleti kurmaya ve tanımaya zorlamak için ellerindeki kozu kullanmadılar.
Riyad uzun zamandır iki devletli çözümün ateşli bir destekçisi olsa da, veliaht prens gücünü pekiştirip ülkenin bölgesel ve iç politikalarını şekillendirdikçe bu hedef son yıllarda dış politika önceliği olmaktan çıktı. Geçen yıl İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için yapılan görüşmelerde Filistin devleti bir koşul olarak hiç gündeme gelmedi. Görüşmeler hakkında bilgi sahibi Şihabi ve Arap diplomatlara göre Suudi Arabistan bunun yerine İsrail'den Batı Şeria'yı yöneten Filistin Yönetimi'nin toprak kontrolünü ve gücünü genişletmesine izin vermesini talep etti.
Ancak Gazze'deki durum bu kararsızlığı altüst etti.
Veliaht Prens Muhammed, bir Filistin devletini savunan ilk açıklamalarında Suudi Arabistan'ın yeni talepleri konusunda net konuştu.
Filistin devleti yoksa İsrail ile ilişki de yok
Veliaht Prens 18 Eylül'de üst düzey danışma konseyine yaptığı konuşmasında “Krallık, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması için yorulmak bilmeyen çabalarına son vermeyecek ve krallığın bu devlet olmadan İsrail ile diplomatik ilişkiler kurmayacağını teyit ediyoruz” dedi.
İbrahim Anlaşmaları, yönetimi anlaşmaya aracılık eden ABD eski Başkan Donald Trump'ın bölgeye vaat ettiği barışı getirmediği için eleştiriliyor. Anlaşmayı imzalayan Arap ülkelerinin hiçbiri İsrail ile on yıllardır savaşmadı ve anlaşma İsrail ile aktif çatışma halinde olan İran ve Suriye'yi kapsamıyordu.
İran ve Körfez ülkeleri arasında bu ay gerçekleşen tarihi toplantı, Tahran'ın İsrail'e 180 balistik füze fırlatmasından bir gün sonra gerçekleşti. Saldırı, İran'ın önemli müttefiklerinden Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın geçen ay öldürülmesi ve Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin bu yılın başlarında suikasta uğramasının intikamıydı.
Gözlemciler, İsrail'in son haftalarda Hizbullah'ın üst düzey liderlerinin çoğunu öldürdüğü operasyonlar nedeniyle İran'ın Körfez'le ilişkilerini düzeltmeye daha hevesli olup olmadığını merak ediyor. Lübnanlı milisler uzun zamandır İran'ın en güçlü Arap müttefiki ve vekili, İsrail'in uzun zamandır korktuğu ve Tahran'ın gücünü Orta Doğu'ya yansıtma çabalarının temel taşı. Hizbullah aynı zamanda İran için İsrail'e karşı bir siper görevi görüyordu. Hizbullah olmadan İran ciddi şekilde zayıf düşer.
© 2024 The New York Times Company