16 Haziran 2025, Pazartesi
Haber Giriş: 28.04.2025 22:45 | Son Güncelleme: 28.04.2025 22:47

Trump'ın ekonomik yıkımını tersine çevirmek çok zor olacak

Trump’ın ikinci döneminin ilk 100 gününde attığı adımlar küresel düzeni derinden sarstı. Müttefikler ABD'yi dışlayarak yeni ittifaklar kurarken, Çin ise kendine yeni fırsatlar yaratıyor ve bu boşluğu hızla dolduruyor. Dünya değişirken, ABD için eski düzenin geri dönmesi çok zor olabilir
Doug Millis / New York Times
Doug Millis / New York Times
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Patricia Cohen / New York Times

ABD Başkanı Donald Trump, küresel ekonomik düzeni yıkma niyetini açıkça ortaya koydu. Ve sadece 100 gün içinde bu hedefe ulaşmada kayda değer bir ilerleme kaydetti.

Trump, bir ticaret savaşı başlattı, anlaşmaları iptal etti ve Washington’un Avrupa’yı savunmayabileceğini ima etti. Ayrıca bilgi birikimi ve deneyimi sağlayan devlet altyapısını da dağıtıyor.

Değişiklikler derin oldu. Ancak dünya hâlâ çalkalanıyor. İki yıl içinde yapılacak ara seçimler Cumhuriyetçi çoğunluğu erozyona uğratabilir ve Trump’ın başkanlık süresi, anayasal olarak dört yıl içinde sona erecek. Peki, bir sonraki başkan Trump yönetiminin yaptıklarını geri alabilir mi?

Papa Francis’in yakın danışmanı Kardinal Michael Czerny'nin Katolik Kilisesi hakkında dediği gibi: “2 bin yılda yaptığımız hiçbir şey geri alınamaz değildir”

ABD'ye olan güven kalıcı olarak zarar görmüş olabilir

Küresel jeopolitik durum için de aynı şey söylenebilir. Ancak tarihçiler ve siyaset bilimciler, daha bu erken aşamada bile, Trump’ın yarattığı bazı değişikliklerin geri döndürülmesinin zor olabileceği konusunda hemfikir.

Örneğin, nesiller boyunca inşa edilen ABD'ye olan güvenin aşınması gibi.

Oxford Üniversitesi küreselleşme ve kalkınma profesörü Ian Goldin şu sözleri kaydetti: “MAGA tabanı ve JD Vance, Trump’tan sonra da var olacak”

Beyaz Saray’ı kim devralırsa devralsın, Make America Great Again (Amerika'yı yeniden büyük yap) hareketini tetikleyen koşullar, yani artan eşitsizlik ve ekonomik güvensizlik kalıcı durumda. Goldin, dünya için hâlâ “gelecekte bir başka Trump” olabileceği korkusunun devam ettiğini söylüyor.

Sonuç olarak, müttefikler Amerika’yı dışlayan ticaret ortaklıkları kuruyor ve güvenlik ittifakları inşa ediyor. Avrupa Birliği ve Güney Amerika ülkeleri dünyanın en büyük ticaret bölgelerinden birini oluşturdu.

Kanada Başbakanı Mark Carney, ABD dışındaki küresel pazarlara erişimi kolaylaştıracak yeni ulaşım ağları kurmayı önerdi. Kanada ayrıca Avrupa’nın askeri yapılanmasına katılmak için görüşmeler yürütüyor. İngiltere ve AB de bir savunma paktı üzerinde çalışıyor.

"ABD çabuk toparlayamayacak"

Goldin sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dünya yoluna devam ediyor. Tedarik zincirleri yeniden düzenlenecek, yeni ortaklıklar kurulacak ve yabancı öğrenciler, araştırmacılar ve teknoloji yetenekleri başka yerlere göç edecek. ABD ekonomik konumunu hızla eski haline getiremeyecek”

Goldin'e göre tüm bu gelişmelerin ardından yalnızca ABD değişmedi. Goldin, Trump'ın dünya genelindeki otoriter liderleri de cesaretlendirdiğini, bunun da kurallara dayalı sistemi daha da zayıflattığına dikkat çekti.

İkinci olarak, Trump’ın uluslararası kurumlara karşı gösterdiği küçümseme, Trump'ın ekonomik baskı yoluyla hedef aldığı Çin’in etkisini artırıyor.

Trump'ın hamleleri Çin'e yeni fırsatlar sunuyor

Asia Society'nin ABD-Çin İlişkileri Merkezi direktörü Orville Schell, “Bu yönetim, Xi Jinping ve Çin için büyük fırsat anları yaratıyor” diyor.

Çin lideri Xi Jinping, Trump’ın korumacı politikalarını ve kaotik politika değişikliklerini kullanarak Pekin’i serbest ticaretin ve küresel ticaret sisteminin yeni lideri olarak konumlandırmak istiyor.

Xi'nin mesajı özellikle Latin Amerika, Asya ve Afrika’daki yükselen ekonomilerde yankı buluyor.

Örneğin Afrika. Trump, dünyanın en yoksullarına gıda ve sağlık hizmeti ulaştıran ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nı (USAID) ortadan kaldırdı. Dışişleri Bakanlığı için önerilen yeniden yapılandırma planı da kıtadaki neredeyse tüm diplomatik misyonların kapatılmasını içeriyor.

Buna karşılık, Çin Afrika’ya çoktan derin yatırımlar yaptı; Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında kıtanın kritik madenlerine hakim olmayı hedefliyor. ABD'nin geri çekilmesi, Çin'in daha büyük bir nüfuz kazanmasına olanak tanıyor.

Trump’ın müttefiklere karşı düşmanca tavrı, ayrıca, ileri teknoloji ürünlerinin Çin’in eline geçmesini önleme çabalarını da baltalayabilir. Geçmişte bu sıkı ilişkiler, Hollanda ve Japonya gibi ülkelerin Çin’e gelişmiş yarı iletken ekipman ihracatını durdurmasını sağlamıştı.

Tahvil riski

Cambridge Üniversitesi tarih profesörü Antony Hopkins şu ifadeleri kullandı:

“Çin, ABD hazine tahvillerinin büyük bir alıcısı ve yatırımcısı konumunda. Çin’in ABD tüketici pazarına erişimi kesilirse, Çin’in ABD hazine tahvillerine yatırım yapma kabiliyeti zarar görebilir. Bu da ABD’nin kendi ayağına sıkması anlamına gelir”

Bir başka gerilim noktası da Güneydoğu Asya. Trump, Vietnam, Bangladeş ve Endonezya gibi ihracata dayalı ekonomileri tehdit etti ve sonra tarifeleri Temmuz başına kadar erteledi. Bu arada Çin, bölgedeki bağlarını güçlendirme fırsatı buldu.

Son olarak, federal hükümetin araştırma ve veri toplama yeteneklerinin yok edilmesi, ABD'nin rekabet gücünü tehdit ediyor. Ulusal Bilim ve Mühendislik İstatistik Merkezi'ne göre, uzun vadeli temel araştırmaların yaklaşık %40’ı federal hükümet tarafından finanse ediliyor.

 

Bazen Berlin Duvarı'nın 1989'daki yıkılması gibi olaylar, bir dönemin sonunu net şekilde gösterir. Ancak sistem üzerindeki baskının çok yoğun olduğu zamanlarda, gerçek zamanlı olarak bunun geri dönüşsüz olup olmadığı her zaman belli olmayabilir.

Nixon ve altın hamlesi

Tufts Üniversitesi tarih profesörü David Ekbladh, birçok kişinin “Nixon şoku”nun böyle bir kırılma noktası olduğunu düşündüğünü söylüyor. 1971’de Başkan Richard Nixon sabit döviz kuru sistemini sonlandırdı ve ABD dolarını altına endeksli olmaktan çıkardı.

Yazar William Greider, bunu “Amerika’nın küresel ekonomi üzerindeki benzersiz hakimiyetinin kesin olarak sona erdiği tarih” olarak adlandırdı. Küresel piyasalar kaosa sürüklendi ve müttefikler, başkanın tek taraflı kararlarının savaş sonrası işbirliğine dayalı sistemi zayıflattığından endişe etti. Yine de, genel ekonomik düzen ayakta kaldı.

Ekbladh şöyle dedi: “Oyun değişti, ama bu bir devrim değildi”

Pazarların açılmasına yönelik müzakereler devam etti, Amerika’nın ittifakları sağlam kaldı ve uluslararası hukuk saygı görmeye devam etti. ABD hâlâ özgür dünyanın lideri olarak kabul ediliyordu.

Bugün ABD için asıl soru, o eski sistem için desteğin ne kadar derin olduğu. Ekbladh’a göre, küresel ekonomiye yönelik memnuniyetsizlik akımları uzun süredir yüzeye çıkıyordu ve birçok insan Trump’a, sistemi sarsacağı vaadi nedeniyle oy verdi.

Ekbladh şu soruyu soruyor: “Amerikan halkı, bu sistemin gerçekten ortadan kalkmasını mı istiyor?”

© 2025 The New York Times Company