Hızlı üretim süreçleri ve kolay saklama gibi avantajlara sahip olan DNA aşıları, vücuda zayıflatılmış bir canlı virüs vermek yerine, virüsün DNA'sından bir parçanın verilmesi ve buna karşılık vücudun kendi aşısını üretmesi prensibine dayanıyor. New Scientist'e konuşan Medigen'in Başkanı ve Bilimden Sorumlu Baş Yöneticisi Peter Pushko "İzlediğimiz yaklaşım bu ve işe yarıyor" diyor. Şirket bugüne kadar deney farelerinde iki tür potansiyel aşıyı test etti. Chikungunya ve sarı humma virüslerine maruz bırakılan hayvanlar, DNA aşısı sayesinde enfeksiyondan korundu. Bu bilginin altını çizen Pushko, ABD Gıda ve İlaç Dairesi FDA ile görüşme halinde olduklarını ve onay alır almaz 1. aşama klinik testlere başlamaya hazır olduklarını söyledi.
Diğerlerinden farkı ne?
Bildiğimiz klasik aşılar, yani zayıflatılmış canlı virüsler temel alınarak hazırlanan aşılar tek bir dozla bile güçlü ve uzun süreli koruma sağlıyor. Ancak buna karşın önemli riskler barındırıyorlar. Bağışıklık sistemi zayıf kişilerde enfeksiyon riski yaratabiliyorlar, zayıflamış virüslerin mutasyona uğrayarak tehlikeli bir forma dönüşmesi de söz konusu olabiliyor. Bu tabloyla nadiren de olsa çocuk felci aşılarından sonra karşılaşılabiliyor. Bu gibi tehditlere karşı modern birçok aşı "ölü" virüslerden, HPV ve Hepatit B aşıları ise virüs yerine viral proteinlerden oluşuyor. Ancak bu bir başka dezavantaj getiriyor, aşıların güçlü bir yanıt oluşturması için tekrarlanan dozlarla uygulanması gerekiyor. Bu da RNA ve DNA aşılarına olan ilgiyi artırıyor.
Oda sıcaklığında saklanabilecek
DNA aşılarını mRNA aşılarına göre öne çıkaran ise içeriğindeki moleküllerin daha stabil olması ve mRNA aşıları gibi donmuş halde saklanmayı gerektirmemesi. DNA aşılarının buzdolabında hatta oda sıcaklığında saklanmasının bile mümkün olabileceği belirtiliyor. Bu aşılardaki zorluk ise kullanım aşamasıyla ilgili. mRNA aşılarının sadece hücre zarını aşması gerekirken, DNA aşılarının hücrenin çekirdeğine nüfuz etmesi gerekiyor. Bu da mikroenjeksiyon gibi özel yöntemler gerektiriyor.
Virüslerin kontrolden çıkma ihtimali var mı?
Zorluğu kabul eden ancak sorunu çözmeye yakın olduklarını söyleyen Pushko "Vücutta birkaç virüs üretildikten sonra virüsler kendilerini kopyalamaya başlıyorlar. Böylece hücrelerin çekirdeklerine az sayıda DNA molekülü ulaşsa bile insanlar etkili bir doz almış oluyor" diyor. Peki virüslerin kontrolden çıkması gibi bir ihtimal var mı? Bu ihtimali yok saymayan Pushko, virüslerin vahşi formlarına dönme olasılıklarını en düşük hale getirmek için bazı viral genleri sildiklerini ve bazılarını yeniden düzenlediklerini söylüyor.