Emre Özcan
Fenerbahçe’nin Lugano’ya karşı iki maçı da kazanarak geçtiği Şampiyonlar Ligi eleme turunda gösterdiği performanslar, özellikle iç saha maçından sonra bazı soru işaretleri oluşturmuş olabilir. Fenerbahçe’nin geçtiğimiz sezon ilk Zimbru maçıyla birlikte gümbür gümbür girdiği sezon sonrasında aynı şekilde devam etmiş ve küçük dalgalanmalar dışında aşağı inmeden bitirmişti. Fakat geçtiğimiz sezon Konferans Ligi elemeleriyle başlayan sezonun bu sezon Şampiyonlar Ligi maçlarıyla yer değiştirdiğini ve rakiplerin seviyesinin de arttığını hatırlamak gerekiyor.
Dolayısıyla sezonu kendisinden bir hafta önce açan, kalitesi doğrultusunda doğru bir futbol oynayan ve saha kenarından iyi yönetildiği belli olan Lugano’ya karşı Zimbru ve Maribor performanslarının ortaya çıkmaması da bu yönüyle fazlasıyla doğal. Jose Mourinho’nun bir takımın başına gelir gelmez ciddi fizik yükleme yapan bir teknik adam olduğu ve bunun dolaylı sonuçları da takım performansını değerlendirirken unutulmamalı. Keza, Euro 2024 yüzünden takımın yerli oyuncularının ekstra yorgun olması ve takıma geç katılması da…
Zayıf yanlarınızı gizlemelisiniz
“Şunu her zaman söylerim ki en iyi takıma sahipseniz sahada biraz kibirli olmalısınız. Eğer en iyi takıma sahip değilseniz sahada biraz daha dikkatli ve temkinli olmanız gerekir. Eğer takımınız en iyiyse gücünüzü göstermek zorundasınız. Eğer takımınız en iyi değilse zayıf yanlarınızı gizlemeniz ve denge yaratmanız gerekir.”
Roma’dan ayrıldıktan hemen sonra Rio Ferdinand’ın podcast programına katılan Jose Mourinho’nun daha programın en başında ağzından çıkan bu cümleler onun kariyerini ve Fenerbahçe’deki muhtemel serüvenini de anlatıyor. Kariyeri boyunca bir ülkede şampiyonluk favorisi bir kulüpte görev aldığı zaman başka, daha düşük profilli kulüplerde başka bir futbol oynatan Jose Mourinho, bunu en iyi Real Madrid’de geçirdiği dönemde göstermişti. Roma ve Tottenham’da hep reaktif oyunlar ortaya koydu. Fenerbahçe ondan kısa vadede başarı bekleyen bir camia ve eline verilen kadro da ligin arkadaki takımlara açık ara yapan iki takımından biri konumunda. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin bu sezon o kibri göstermek için yeterli kuvveti var. Peki Lugano maçındaki çok da proaktif görünmeyen oyun planlarının arkasında yatan nedenler neler olabilir?
Fenerbahçe’nin bu iki maçta topa ortalama yüzde 46’yla sahip olması Jose Mourinho ismiyle yan yana gelince korkutuyor olabilir. Fakat hocanın yapmaya çalıştığı bazı şeyler bu konudaki nihai hedefinin farklı olduğunu bize gösteriyor gibi. Lugano’ya karşı Fenerbahçe topu rakibe bırakmaktan ziyade topu isteyip de alamama ya da alamayacağının farkına varınca istemekten imtina etmeye başlayan bir takım görünümündeydi. Topu rakipten almanın birinci yolu pas kalitesi yüksek bir takım olmaktır ve Fenerbahçe’nin geçtiğimiz sezondan beri bu konuda sıkıntı yaşamadığı net bir gerçek. Bunu belirli bir fizik kalite, tempo, dinamizm ve tüm bunlardan gücünü alan başarılı bir pres kurgusuyla birleştirmek gerekiyor. Fenerbahçe bu mefhumlarda sezonun bu aşamasında ziyadesiyle zayıf görünüyor. Ama bunun uzun vadeli bir sıkıntı olacağını düşünmek için hiçbir neden yok. Jose Mourinho kariyeri boyunca çok iyi atletik performansçılarla çalışmış ve bu konuya oldukça önem veren bir teknik adam.
Hocanın Fenerbahçe’de topsuz oyundan ziyade topa önem verdiğini gösteren bir diğer detaysa oyun kurma ve topa sahip olma şablonları. Fenerbahçe, Mourinho’yla çıktığı ilk hazırlık maçından itibaren trend takımların oyun kurma fazlarını takip eden bir görüntü sergiliyor. 3-2-5 ve 3-1-6 gibi “set-rest defence” yapılarının takıma hızlı bir şekilde yerleştirilmeye çalışıldığını gözlemlemek mümkün. Oyunu stoperlerle kurmaya çalışan Fenerbahçe’de 6 numarada oynayan oyuncunun da topu stoperlerden ilk alan oyuncu olması önemli. Bu 6 numara zaman zaman iki stoperin soluna, bazen de arasına inerek savunmayı üçlüyor ve 8 numaranın toplu oyunda altılaşmasını sağlıyor. Genelde hücumda genişliği beklerle vermeyi tercih eden Mourinho, iki kenarda da ters ayaklı oyuncu kullanma yönündeki tercihini de aslında toplu oyundaki bek kullanımıyla doğrulamayı başarıyor.
Tadic’de ne değişti?
Elbette geçiş aşamasında bazı problemler olacağını öngörmek gerekiyor. Lugano maçlarındaki doğal sıkıntıların bir kısmını bu yönden okuyabiliriz. Mourinho geçtiğimiz sezon takıma yerleşen bazı ezberleri bozma düşüncesinde. En-Nesyri transferiyle Fenerbahçe’nin orta vadedeki santrforunun Faslı oyuncu olacağını artık biliyoruz. Keza Dusan Tadic’in de sol kenardan çıkıp sağ kenara ve muhtemelen bazen de 10 numaraya geçişi de bir başka örnek. Mourinho’nun oyunu domine edeceği maçlarda dikkat edeceği noktaların başında bu değişimler geliyor. Zira Edin Dzeko bağlantı kalitesiyle, Dusan Tadic de ligin en yaratıcı oyuncusu profiliyle Fenerbahçe’nin topa sahip olma ve set oyunu sekanslarını domine etmesini sağlıyorlardı. Fakat En-Nesyri’yle santrforda farklı bir profile gittiğini gösteren Portekizli, Tadic’i de yerinden oynatarak farklı nedenlerle Sırp oyuncuyu en verimli olduğu yerden alma düşüncesinde. Bu oyuncuların yerine gelen isimlerin teknik kalitesini ve yaratıcılığını düşününce Fenerbahçe’nin Tadic-Dzeko ikilisinden kaybettiklerini mutlaka bir yerden alması gerekecek ki Tadic’in sağda İrfan Can Kahveci için ciddi bir rakip olacağını söylemek gerek.
Bu iki maç Fenerbahçe için çok iyi geçmemiş olabilir. Fakat sezon başı yüklemelerini, rakibin hazırlık sürecini, milli takımdaki oyuncuların geç katılımını ve hâlâ bitmeyen transfer dönemini düşününce çok fazla evham yapmaya gerek yok. Mourinho’nun kafasında oyunu domine eden bir Fenerbahçe olmadığına dair bir kanıtı Lugano maçlarından çıkarmak pek kolay değil. Fenerbahçe Avrupa’da reaktif oyunlar sergileyecektir ama ligde yaklaşımının farklı olacağını düşünmek mantıklı. Hocanın kafasındaki takımı görmek için ligde minimum 3-4 haftaya ihtiyaç var ve sarı lacivertliler için bu noktadan sonra çok daha doğru öngörülerde bulunmak mümkün olacak.