05 Aralık 2025, Cuma
Haber Giriş: 30.09.2025 10:01 | Son Güncelleme: 30.09.2025 10:14

2025 Gezegen Sağlık Kontrolü Raporu yayımlandı: Dünya bir insan olsaydı bugün yoğun bakımda yatardı

Potsdam Enstitüsü’nün raporu, insanlığın aşırı tüketim ve üretim baskısıyla Dünya’yı tehlikeli bir noktaya sürüklediğini ortaya koyuyor. Bilim insanlarına göre, sınırların birlikte aşılması çarpan etkisi yaratıyor ve hızlı önlemler alınmadığı takdirde gezegenin yaşanabilirliği ciddi risk altında
2025 Gezegen Sağlık Kontrolü Raporu yayımlandı: Dünya bir insan olsaydı bugün yoğun bakımda yatardı
A+ Yazı Boyutunu Büyüt A- Yazı Boyutunu Küçült

Almanya’daki Potsdam İklim Etkileri Araştırma Enstitüsü (PIK), 2025 yılı Gezegen Sağlık Kontrolü Raporunu yayımladı. Raporda, insanlık için kritik olan dokuz ekolojik sınırın yedisinin aşıldığı belirtilirken, bilim insanları “Dünya bir insan olsaydı bugün yoğun bakımda yatardı” uyarısını yaptı. 

'Çoklu organ yetmezliği gibi'

Raporun yazarlarından Boris Sakschewski, Dünya’nın durumunu “vücutta iltihap, yüksek kolesterol, karaciğer ve akciğer fonksiyonlarında bozulma gibi birden fazla riskli durumun aynı anda ortaya çıkmasına” benzetti. Deutsche Welle'nni aktardığına göre Sakschewski, “Her biri tek başına tehlikeli ama birlikte çok daha yıkıcı sonuçlara yol açıyor” dedi.

Dokuz sınırın yedisi aşıldı

Bilim insanları, 2009’da tanımlanan dokuz ekolojik sınırın güvenli yaşam alanlarını koruduğunu, bu sınırların aşılması halinde yaşam destek sistemlerinin tehlikeye gireceğini vurguluyor.

  • 2009’da üç sınır aşılmıştı.
  • 2015’te bu sayı dörde çıktı.
  • 2023’te altı sınır aşıldı.
  • 2025 itibarıyla dokuz sınırdan yedisi artık kırmızı bölgede.

Bu sınırlar: biyosfer, biyojeokimyasal döngüler (azot ve fosfor), yeni maddeler, iklim değişikliği, tatlı su, arazi kullanımı, okyanus asitlenmesi, hava kirliliği ve ozon tabakası.

Tür kaybı kritik seviyede

Rapor, özellikle biyosferdeki yıkıma dikkat çekiyor. Türlerin yok olma hızının güvenli sınırların çok ötesine geçtiği belirtiliyor. Doğal ekosistemler hızla kaybolurken, Uluslararası Doğa Koruma Birliği’nin Kırmızı Listesi’ne göre 47 binden fazla tür yok olma tehdidi altında. Bu, değerlendirilen tüm türlerin yüzde 28’ine denk geliyor.

Azot ve fosfor yükü

Son 100 yılda sanayi, ulaşım ve tarımdaki aşırı gübre ve yakıt kullanımıyla doğadaki azot miktarı iki katına çıktı. Fazla azot, yeraltı sularına, nehirlere ve göllere sızarak kıyı ekosistemlerini bozuyor, ölü bölgeler oluşturuyor. Fosfor kullanımındaki artış da biyolojik çeşitliliği daraltarak ekosistemleri istikrarsız hale getiriyor.

'Yeni maddeler' tehdidi

İnsanlığın doğaya kattığı yaklaşık 350 bin yapay madde (ör. plastik, DDT, PFAS gibi “sonsuz kimyasallar”) yaşamı tehdit ediyor. Sakschewski, “Her yıl test edilmeden binlerce yeni madde dolaşıma giriyor. Bu, uluslararası düzenleme gerektiren acil bir sorun” dedi.

İklim değişikliği ve su kaynakları

Atmosferdeki sera gazı konsantrasyonları tarihsel rekorlara ulaşırken, Dünya’nın radyatif zorlama değerleri (atmosfere giren ek ısı miktarı) yüksek risk bölgesine geçti. Tarım, sanayi ve iklim değişikliği nedeniyle tatlı su kaynakları baskı altında. Dünya yüzeyinin beşte birinde kuraklık ve su döngüsü bozulmaları görülüyor.

Arazi kullanımı ve ormansızlaşma

Tarım, otlak, yerleşim ve altyapı nedeniyle doğal ekosistemler daralıyor. Küresel orman örtüsü yüzde 60’ın altına düştü; güvenli eşik yüzde 75 olarak belirleniyor. Eğer oran yüzde 54’ün altına inerse, yüksek riskli bölgeye girileceği belirtiliyor.

Okyanusların asitlenmesi

İnsan kaynaklı karbondioksitin dörtte birini emen okyanuslar asitleniyor. Bu durum, mercanların ve kabuklu deniz canlılarının yaşamını zorlaştırıyor. Yükselen sıcaklıklarla birleşen besin yükü, 'ölü bölgeler' yaratarak ekosistemleri çökertiyor.

İki sınır hâlâ güvenli bölgede

Raporda tek olumlu gelişme, hava kirliliğinin azalması ve ozon tabakasının onarılmaya devam etmesi oldu. Montreal Protokolü sayesinde CFC’lerin yasaklanması, ozon tabakasında iyileşme sağladı. Sakschewski, “Yağmur ormanlarını korumak gibi tek bir adım, birden fazla sınırı iyileştirebilir. Dünya sistemi ağ yapısı gibi işler” dedi.

Kaynak: Gazete Oksijen