Hatırlayacaksınız, bundan birkaç yıl önce yaptığı konuşmayla iklim krizine karşı ‘büyükleri uyaran’ hatta tabiri caizse onlardan hesap soran İsveçli Greta Thunberg’in iklim değişikliği ile mücadeleye dikkat çekmek için İsveç’te başlattığı okul grevi dünyanın farklı ülkelerine yayılmış, ülkemizde de ses getirmişti.
Pek çok genç, çocuk seslerini duyurmak, biraz da bunaltıcı bir okul gününden kurtulmak için bizde de grev yapmıştı. Sonrasında konuya olan ilgi biraz daha arttı gençlik arasında. Peki, fikirleri ve mücadeleleri ile konunun merkezinde olan Z Kuşağı’nın temsilcileri şimdilerde Türkiye’de neler yapıyor, neler düşünüyor?
Onları daha yakından tanımak için ülkemizde çalışmaları ile dikkat çeken dört isimle bir araya geldik. Hepsinin ortak noktası değişim için çabalamaları…
İklim aktivistleri Atlas Sarrafoğlu ile Ela Naz Birdal henüz lise 2. sınıf öğrencisi ve her ikisi de, Türkiye’de iklim krizine ses getirmek ve taleplerini duyurmak için bir araya gelen gençlerin oluşturduğu küresel iklim hareketi Youth For Climate Türkiye ekibinden. Melisa Akkuş lise 3. sınıf, Baran Örnek ise İTÜ İşletme Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi. İkisi de İklim Öncüleri hareketinin bir parçası. ‘Değişime Öncülük Et!’ mottosu altında iklim krizi ile bilimin ışığıyla mücadele etmek, iklim krizinin önüne geçilmesinde gençlerin sesini duyurmak, gençler başta olmak üzere bilinçli bir toplum inşa etmek ve bilim öncülüğünde doğru bilgiyi yaymak için çaba gösteriyorlar.
Atlas, küçük yaşlardan beri bu konularda bilincinin yüksek olduğunu, içinde hep çevre sevgisi olduğunu anlatıyor. Daha ilkokulda belediyelerin çevre etkinliklerine katılıp broşür dağıtıyormuş. Ve bir gün, 2018’de Açık Radyo’da Greta’yı duyan Atlas STK’larla iletişime geçiyor, araştırmalar yapıyor. Sonra da Greta’yı duyduğu Açık Radyo’dan tüm Türkiye’ye, başlattığı iklim grevi için ilk çağrısını yapıyor. Atlas’ın hikayesi İsveç’e kadar da uzanıyor.
İsveç’te bir iklim grevinde, fırtınada hayatını kaybeden iklim krizi kurbanı, 13 yaşındaki mevsimlik tarım işçisi Berivan Karakeçili’nin hikayesini dünyaya anlatıyor.
Ela Naz Birdal’ın hikayesi de tıpkı Atlas gibi, Açık Radyo ile başlıyor. Ela’nın annesi ve dedesi sıkı bir Açık Radyo dinleyicisi. Atlas’ın çağrısını duyan Ela 15 Mart 2019’daki ilk greve katılıyor. Sonra 24 Mayıs, 20 Eylül, 29 Kasım derken gerisi geliyor. Ela’nın öğretmen olan annesi, Ela küçükken, okul müdürüne çocuklara iklim değişikliğini anlatmak istediğini söyleyip reddedilince okuldan ayrılan bir Greenpeace gönüllüsü. Anlayacağınız aktivizm genlerinde var.
Melisa Akkuş ise liseye geçerken, bir gün “Dünyayı kurtarmak istiyorum” diyor ve kendine ‘Dünyayı Kurtarma Adımları’ başlıklı bir yol haritası hazırlıyor. Gönüllü olabileceği yerleri araştırıyor ve iklim grevleri organize ediyor. 15 Haziran 2020’de Uluslararası Çocuk Hakları Elçileri Derneği (ICHILD) ile tanıştıktan sonra aktivizm hayatında daha fazla yer almaya başlıyor. Öyle ki Melisa bu yolda örgün öğretimi bırakıp açık öğretime geçiyor!
Baran Örnek’se 2019 Eylül’ündeki grevle dahil oluyor iklim aktivizmine. Öncesinde haberlerde, sosyal medyada iklim krizini hep takip ediyor, endişeleniyor ancak sadece sosyal medyada paylaşım yapmakla yetiniyor. Avustralya yangınlarında can kayıplarının yaşanması ve yangının giderek şiddetlenmesi ise Baran için kendi deyişiyle ‘bardağı taşıran son damla’ oluyor. Sonra da Eylül 2019’daki grev duyurusunu görüyor ve greve katılması gerektiğini hissediyor.
İklim krizi üzerine çalışıp çeşitli eylemlere öncülük ederken hem yaşıtlarına hem de hükümet yetkililerine çağrıda bulunan bu 4 gencin amaçları ise belli: geleceğe daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak. Ela, Baran, Melisa ve Atlas sorularımızı samimiyetle yanıtladı.
Ela Naz Birdal (16): Motivasyonunuzu yüksek tutun
İklim aktivisti olma yolunda hayatındaki ilk değişiklikler neydi, bireysel olarak ne gibi değişiklikler yapılabilir?
Kendimden örnek verecek olursam küçük bir adım gibi gözükse de tek kullanımlık plastikleri hayatımdan çıkardım. Trenleri, otobüsleri, toplu taşımayı tercih etmek, hayvansal gıda tüketimimizi azaltmak ve ihtiyaçlarımızı göz önünde bulundurarak alışveriş yöntemlerimizi değiştirmek bile iklim krizi için harekete geçmek için bir adım. İklim kampanyacılığı eğitimlerine katılabilir, kampanyalara destek olabilirsiniz.
İlk eylemin neydi? Bu konuda adım atmak isteyenlere ne söylersin?
İklim krizini, kriz boyutu ile ilk kez Greta’nın Instagram gönderisini paylaşması ve harekete geçmesiyle fark ettim. 15 yaşında bir gencin iklim değişikliği için harekete geçmesi ve dersleri kırmasıyla durumun ciddiyetini anlamıştım. Onun gibi harekete geçmek istedim ama ne yapabilirim, elimden ne gelebilir diye kafamda bir sürü soru belirdi. 15 Mart 2019’da Bebek Parkı’nda gerçekleşen Türkiye’deki ilk iklim grevine katılarak iklim krizi ile mücadelemde ilk adımı attım. Geleceğin ve şu anın öncüleri biz gençleriz. Geleceğimiz için harekete geçmek, değişim ve dönüşümün bir parçası olmak bizlere düşüyor. Bu yüzden her gün iklim grevine katılıyormuş gibi motivasyonunuzu yüksek tutun ve siz de bize katılın!
Baran Örnek (19): 20 şirket karbon salımının yüzde 80’inden sorumlu
Günlük hayatında iklim krizinin etkilerini ne şekilde deneyimliyorsun?
En çok hava kirliliği etkiliyor beni. Hem hastalıklara, nefes alma sorunlarına hem de cilt sorunlarına yol açıyor. Sıcak hava dalgaları da yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı yapıyor. Bunlar benim özellikle de İstanbul’da en çok deneyimlediğim şeyler.
İklim krizinin Türkiye’deki ve dünyadaki başlıca etkileri sence neler?
Türkiye artık bulunduğu iklim kuşağından farklı bir kuşağa kayıyor. Bu da afetlerin görülme olasılığını ve sıklığını artırıyor. Örneğin orman yangınlarının geçen yaz ne kadar arttığını gördük. Bu iklim krizinin, küresel ısınmanın etkisiyle oluşan bir durum. Seller de yağış hacimlerinin, yağış alan bölgelerin ve nehir yataklarının değişmesiyle daha da şiddetleniyor. Akciğer kanserine yakalanma olasılığını bile artıran bir etmen iklim krizi.
Bunlar dışında toprağı verimsizleştirerek hem besine ulaşımı zorlaştırıyor hem hayat pahalılığını artırıyor. Dünyada ise karbon salımının yüzde 80’inden 20 şirket sorumlu. Bu 20 şirket dünyanın en büyük ekonomisi sayılan 10 ülke içinde yer alıyor. Bu da iklim adaletsizliğinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
Melisa Akkuş (17): İklim krizi bir çocuk hakları krizi
Krizden en çok kimler etkileniyor?
Türkiye’nin iklim krizinden etkilendiği yetmezmiş gibi bir de ekolojik yıkıma zarar verecek projeler var. İkizdere, İkizköy, Akbelen Ormanı, Kaz Dağları… Termik ve nükleer santral projeleri yapılıyor. Erzincan, İliç’te siyanürlü altın madeni var. Bilimsel raporlara göre burası 2. Çernobil olarak adlandırılıyor. Biz de “Doğal gaz, petrol, kömür; hepsini yerin altında bırak” diyoruz.
En çok kimler etkileniyor deyince iklim adaleti kavramı karşımıza çıkıyor: İklim krizinin yaşanmasında en az katkıya sahip olanların krizin sonuçlarından en derinden etkilenecek olması. Dezavantajlı bireyleri ciddi şekilde etkiliyor. Kadınları, çocukları, LGBTİ+ bireyleri… UNICEF’in bir raporunda şöyle deniyor: “İklim krizi bir çocuk hakları krizidir.” Bahsettiğim ekolojik yıkımlar da iklim adaletsizliğinin örneği.
Kendi kuşağındakilerin farkındalığı ne seviyede?
Nerede yaşanırsa yaşansın bu hepimizin sorunu. Avustralya’daki yangınlardan ‘bize ne’ diyemeyiz. İklim krizini anlattıkça bakış açıları değişecek. Biz kriz diyoruz ancak hala değişiklik olarak adlandırılıyor. Değişikliği çoktan geçtik. KONDA’nın araştırmasında iklim kriziyle ilgili bilincin arttığı söyleniyor. Bizim çevremiz iklim alanında çalışan insanlardan oluşuyor. Ancak kendi yaş grubumda, örneğin lisede bu bilinç çok azdı maalesef. Çevre Kulübü’nde bir sunum yapmak istediğimde hiç umursanmıyordum. Fakat ben ısrar ettim ve gördüm ki o bilinç oluşuyor. Israr etmek çok önemli krizi anlatırken.
Atlas Sarrafoğlu (15): Hepsi fosil yakıt kullanıyor
İklim adaleti bağlamında iklim tazminatını anlatır mısın bize?
İklim adaletsizliği iklim krizinin sonuçlarından ortaya çıkmış bir hak sorunu. Örneğin ABD iklim krizinde büyük rol oynuyor fosil yakıt kullanımıyla. Ancak MAPA (most affected people and areas/ en çok etkilenen kişi ve bölgeler) dediğimiz Mozambik ya ada ülkeleri gibi yerler daha çok etkileniyor. Fosil yakıtı kullanan ülkeler genelde varlıklı ülkeler oldukları için kendilerini koruyabiliyor. Küresel Kuzey’in Küresel Güney’e bir borcu var. Küresel Kuzey sınırsızmış gibi kaynak tüketimi yapıyor. Bunların geri ödenmesi de iklim tazminatıyla mümkün. Bu sadece maddi bir mesele değil.
Kasım 2021’de Paris İklim Anlaşması yürürlüğe girdi. Vaat edilenler konusunda adım atıldı mı?
Paris İklim Anlaşması 2015’te yazıldı, 2016’da Türkiye imzaladı. İmzaladıktan ancak 4 sene sonra Paris İklim Anlaşması’nı onayladı. Anlaşmayı onaylamayan Eritre, Sudan gibi 4 ülke, bir de Türkiye vardı. Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde olup da imzalamayan tek ülkeydi. Anlaşma onaylandı ama taahhütlere hala uyulmuyor. Sadece Türkiye değil, hiçbir hükümet bire bir yerine getirmiyor taahhütleri. ABD ve Çin dünyada fosil yakıt kullanımının yüzde 45’inden sorumlu. Bazı ülkeler veya şirketler yenilenebilir enerjiye geçme sözü verdi. Ancak dünyadaki hiçbir şirket şu an yenilenebilir enerjiyle çalışmıyor. Karbon nötr olabilirler ama illaki fosil yakıt kullanımında bulunuyorlar.
Karar vericilerden neler talep ediyorlar?
• Bütün hükümetler, şirketler, kamusal kurum ve dernekler tamamen yeşil bir ilerlemeye geçmeli.
• ’İklim Acil Durumu’ ilan edilmeli.
• Türkiye 2030’a kadar tamamen kömürden çıkmalı. Tüm ülkeler en geç 2030’a kadar termik santral projelerini durdurmalı.
• Tek kullanımlık plastikler kullanımdan çekilip yasaklanmalı.
• Karar alma süreçlerinin her aşamasında etkin ve eşit yer almak istiyoruz. “Bakın gençler, sizin için yaptık” şeklinde reklam malzemesi olarak kullanılmak istemiyoruz.
• Gençler olarak söz almak için önce iklim krizini öğrenmeliyiz. İklim krizi eğitimde müfredata alınmalı.
• Sözler duymak değil, gerçek eylemler görmek istiyoruz. Biz gençlere kulak verilmeli çünkü gelecek bizlere ait!