İran rejimi genellikle çürümüş, yozlaşmış, iflas etmiş ve vatandaşları tarafından nefret edilen bir rejim olarak tanımlanıyor. Peki gerçekten çökmek üzere mi? Donald Trump, Tahran’ı “derhal tahliye” çağrısında bulundu ve son günlerde şehirden arabalar akın akın çıkmaya başladı. Dükkanlar kepenk indirdi. Sosyal medyada bazı İranlılar, generallerinin suikastını barbekü emojileriyle kutladı. Bu aşağılanma, rejimin askeri stratejisinin başarısızlığını ortaya koyuyor. Bazıları bunun bir ayaklanma veya darbeyi tetikleyerek kaos ya da ulusal bir yenilenmeye yol açabileceğini umuyor. Ancak İran’ın ezber tutumu saldırganlara boyun eğmek değil, direnmektir. Uzun bir savaş, milliyetçiliğin yoğun olduğu bir ülkede kamuoyunu bir araya getirebilir, rejimin hayatta kalmasını ve nükleer bomba çabalarını ikiye katlamasını sağlayabilir.
İran’ın içerideki zayıflığının teşvik ettiği saldırılar daha önce de yaşandı. Bundan yaklaşık 45 yıl önce, devrim sonrası kargaşanın ortasında, Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin İran-Irak savaşını başlattı. Sekiz yıl süren savaş yüz binlerce kişinin ölümüne yol açtı. İran rejimini zayıflatmak bir yana, liderliğini ve rejimin siyasi milis gücü olan İslam Devrim Muhafızları’nın kontrolünü güçlendirdi.