Tarih 17 Ağustos 1999… Sabaha karşı 03.02… Kocaeli/Gölcük’te 7.4 büyüklüğünde bir deprem gerçekleşti. 45 saniye süren sarsıntı Türkiye tarihinin en büyük ikinci depremi olarak kayıtlara geçti. Hayatını kaybedenlerin sayısı resmi rakamlara göre 18 bin 373, resmi olmayan rakamlara göre ise 50 binin üzerindeydi.
Yaklaşık 3 ay sonra, 12 Kasım 1999’da Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde merkez üssü Düzce olan bir deprem daha meydana geldi. Depremin büyüklüğü 7.2 olarak ölçülürken, deprem yaklaşık 30 saniye sürdü. 845 kişi hayatını kaybetti. Bu iki afet Türkiye’nin olası depremlere ne kadar hazırlıklı olduğu sorusunu da gündeme getirdi. Şimdiyse uzmanlar en az 7 büyüklüğünde bir depremin beklendiğini söylüyor.
Binaların yüzde 70’i yönetmelik öncesi
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün raporuna göre İstanbul'da 1 milyon 164 bin bina, 4,5 milyon daire bulunuyor ve her dairede ortalama 3,3 kişi yaşıyor. İstanbul'da yapım yılı yapı denetim yasası ve deprem yönetmeliğinin yayınlandığı 2000 yılı ve öncesine ait bina sayısı 817 bin, konut sayısı ise yaklaşık 4 milyon.
Muhtemel 7.5 ve üzeri bir depremde ise 13 bin 492 binanın çok ağır, 39 bin 325 binanın ağır, 136 bin 746 binanın orta, 300 bin 963 binanın ise hafif hasar alması bekleniyor. İBB’nin yaptığı araştırmaya göre de şu anda İstanbul’daki binaların 600 bini orta, ağır ve çok ağır hasarlı sınıfında.
28 milyon etkilenecek
Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi Dekanı ve Doğa Bilimleri Üniversitesi Müdürü Prof. Dr. Şükrü Ersoy, İstanbul depreminin önemini şöyle anlatıyor: Türkiye’nin her yerinde fay zonu var ve yerleşim yerlerinin yüzde 100’ü etkilenecek bir ülke. Ancak İstanbul’un nüfusu 18 milyon, bir megakent burası. Buna çevre iller olan Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Düzce, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, Yalova ve Sakarya’yı da katarsak nüfus 28 milyon. Bu da Türkiye’nin üçte biri depremden etkilenecek demek.
“Türkiye İstanbul’u besleyemez”
Ersoy, İstanbul’da beklenen depremin ekonomik bakımdan da önemli olduğunu “Sadece İstanbul’un Türkiye bütçesine katkısı yüzde 40, gayrisafi milli hasıladaki payı da yüzde 33. Bu rakamlar İstanbul’u ekonomik olarak önemli kılıyor. İstanbul Türkiye’yi besleyebilir ama Türkiye’nin geri kalanı İstanbul’u besleyemez. Tabii bir de İstanbul’da yaşanacak büyük bir deprem kıtalararası tedarik zincirini de sekteye uğratacak ve ekonomi olumsuz etkilenecek” sözleriyle vurguluyor.
7.2 ile 7.5 arasında olacak
Ersoy “Olası bir depremde, ki 7.2 ile 7.5 arasında bir deprem bekliyoruz. 2019’da Silivri açıklarında 5.8 büyüklüğündeki deprem de bunun habercilerinden biriydi. 4 üzerindeki hissedilebilir tüm depremler de aynı şekilde. Bu depremler bölgenin rahatladığını, oradaki stresin azaldığını göstermiyor. İstanbul’u ve tüm Marmara’yı etkileyecek olan büyük depremin sinyali bunlar. Yeterli mühendislik çalışması yapılmayan ve zemin yapısının zayıf olduğu alanlar tehlikede. Kadıköy, Sarıyer, Şişli, Taksim gibi yerler ise daha güvenli, eski yerleşim yerleri” dedi.
10 yılda yüzde 2’lik alan güçlendirildi
Ersoy konutlarla ilgili “Türkiye’de 22 milyondan fazla konut var. İstanbul’da ise 4 milyondan fazla. Marmara geneline bakarsak 6 milyondan fazla. Ve bunların önemli kısmı deprem yönetmeliğine uygun değil. Dirençli şehirler kurabilmek için öncelikle daha çok yapının güçlendirilmesi, kentsel dönüşüme girmesi lazım” diyor. Peki, şu ana kadar İstanbul’da kaç yapı kentsel dönüşüme girdi? İBB İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) Şubat 2022 tarihli İstanbul Konut Zirvesi Sonuç Raporu’na göre 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’la 74 bin 13 adet bina parsel bazlı kentsel dönüşüme girdi. Alan bazlı hesaplandığında bu rakam İstanbul’un yapılaşmış alanının sadece yüzde 2’sine karşılık geliyor.
Kentsel dönüşümde ‘hakemlik görevi’
Ersoy kentsel dönüşümle ilgili “Burada en büyük problem hukuksal açmazlar, Kat Mülkiyeti Kanunu. Malik neden kentsel dönüşüm istemiyor diye baktığımızda da öğretmen emeklisi birinin bunun masrafını karşılayamayacağı ortada. Dönüşüm sürecinde evinden de çıkması gerekiyor. Bu noktada devletin müteahhitlerle kat malikleri arasında kredi gibi konularda kolaylık sağlayacak çözümler üretmesi ve ‘hakemlik görevi’ üstlenmesi gerekiyor” diyor.
“Sel yatağına bina yapmayın”
Devletin başka ne yapması gerekiyor, peki? Ersoy “99 depremi sonrası yara sarma politikası yani kriz yönetimi ön plandaydı. Ancak asıl olan ‘proaktif yaklaşım’ yani önleyici stratejiler olmalı. Şu an bu yaklaşım takip ediliyor. Ancak İstanbul’da yapılaşma ciddi bir sorun. Sel yatakları, fay zonu yakınları yapılaşmaya açılmamalı. Ancak biz bir de oraya okul, hastane gibi sosyal donatılar yaparak daha çok insan çekmesine sebep oluyoruz. İstanbul’da karada fay zonu yok ancak Ayamama Deresi çevresi gibi taşkın yatağı olan bölgelere bina yapmak göz göre göre cinayet demek” diyor.
Toplanma, barınma ve tahliye
Ersoy’un depremle ilgili üzerinde durduğu bir diğer konu da barınma alanları. Depremle ilgili araştırma yapıldığında 3 önemli kavram öne çıkıyor. Bunlar toplanma alanı, barınma alanı ve tahliye alanı. Türkiye Afet Müdahale Planı’nda yer alan bu kavramlar birbiriyle karıştırılabiliyor. Afet ve acil durum toplanma alanı, afet ve acil durumlar sonrasında geçici barınma merkezleri hazır olana kadar geçecek süre içerisinde paniği önlemek ve sağlıklı bilgi alışverişini sağlamak amacıyla halkın tehlikeli bölgeden uzaklaşarak toplanabileceği güvenli alanları ifade ediyor. Yani bu alanlar, vatandaşların hızla bir araya gelmesi ve bir süre beklemesi için seçiliyor. Barınma alanları ise çadırkent-konteynerkent kurulacak alanları ifade ediyor.
2.5 milyon barınabilecek mi?
İstanbul’da kaç tane toplanma ve barınma alanı var derseniz… Toplanma ve barınma alanlarını ilçeler belirleyip AFAD’a bildiriyor. AFAD verilerine göre 5 bin 633 toplanma alanı ve 139’u geçici barınma alanı, 2 bin 389’u da barınma tesisi olmak üzere 2 bin 528 barınma alanı olduğu. AFAD 994 bin 461 kişinin alanlarda, 1 milyon 464 bin 923 kişininse barınma tesislerinde barınabileceğini belirtiyor. Bu da olası bir depremde İstanbul’da 2 milyon 459 bin 384 kişinin barındırılabileceği anlamına geliyor. Peki, bu alanlar güvenli mi ve bu kadar insan gerçekten barınabilecek mi?
1-2 milyon sokakta kalacak
Ersoy “AFAD’ın rakamları umut verici. Ancak konu sadece rakamlarla ilgili değil. Olası bir depremde en az 1 milyon, en çok da 2 milyon insanın sokakta kalacağını tahmin ediyoruz. Birincisi bu alanlar tehlikeden, yüksek gerilim hattından uzak ve yerleşime uygun olmalı. İkincisi, bu insanların her gün devam eden giyecek, yiyecek, ısınma ve güvenlik ihtiyacı olacak. Gerekirse daha korunaklı yerler olan AVM’lerin barınma alanı, okulların spor salonları gibi alanların hastane olarak kullanılması gerekebilir. Bu anlamda kamu binaları da esnek (flexible) olmalı. Çünkü barınma alanlarında insanlar belki de aylarca kalacak. Bunun bütçe boyutu da var; kime, hangi şartlarda barınma yardımı verilecek?”
Toplanma alanları nasıl belirleniyor?
Peki, toplanma alanlarında durum ne? Ersoy, olası bir depremde boş olan neredeyse her yerin toplanma alanı olarak kullanılacağını söylüyor: “Ancak buralarda da tehlikeden uzak yerler tercih edilmeli. Kara yolu kenarı, sel yatağında bir alan veya bina önü toplanma alanı olmamalı.” AFAD’a göre de her açık ya da boş alan, toplanma alanı olmaya uygun nitelik taşımıyor. Toplanma alanları belirlenirken çeşitli kriterler bir arada değerlendiriliyor. 7 temel kriter şunlar:
- Nüfus yoğunluğu
- Ulaşılabilirlik ve tahliye kolaylığı
- Mümkün olduğunca engellilerin ve yaşlıların ulaşımına uygunluğu
- Yangın, su taşkını, tsunami ve benzerleri ile ikincil tehlikeler ile deniz, akarsu kenarları, sıvılaşmada etkilenmeyecek ve fay hatlarından uzak alanlar olması
- Mümkün olduğunca engebesiz, düz araziler olması
- Konut alanlarına yakın ancak yapısal ve yapısal olmayan unsurlardan etkilenmemesi
- Elektrik, su, tuvalet gibi temel ihtiyaçlar ve benzeri unsurların karşılanabileceği yapılara yakınlığı
Naci Görür: Yeterince hazırlık yapılmadı
Bilim Kurulu Üyesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Naci Görür beklenen İstanbul depreminden en riskli yerleri “Avrupa yakasında, Marmara Denizi’ne paralel 10 km’lik hat” olarak tanımlıyor. “Nedeni ise buradaki çoğunlukla Neojen yaşlı olan ve görece kötü kaliteli zemindir. Bu zemin birçok yerde deprem etkisini büyütmekte, heyelan ve kaymalara neden olmakta. Ayrıca bu zemindeki sismik parametreler de iç açıcı değil: Sismik kayma hızı (Vs30) düşük, en büyük yer hızı (PGA) fazla ve en büyük yer ivmesi (PGA) yüksek. Dolayısıyla buralardaki yapılar depremden ciddi bir şekilde etkilenecektir. Deprem Marmara’da heyelan, kayma, taş düşmesi ve sıvılaşma gibi doğal olayları da tetikleyebilir. İstanbul’da henüz yeterince hazırlık yapılmadı. Kentin tüm bileşenlerini deprem dirençli yapmak gerekir. Bu bileşenler de halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekonomi.”
"Tabela asmakla bu işler olmuyor"
Görür toplanma ve barınma alanları ile ilgili “İstanbul’da yeter sayı ve kalitede toplanma alanı maalesef yok. Kimi yerlere tabela asmakla bu iş oldu diye düşünüyorlar. Deprem toplanma yerleri her bölgeye göre uygun, kolayca ulaşılabilir ve yeterli büyüklükte olmalı ve yaşam için asgari olanaklara sahip olmalıdır. Burada belirli bir zaman için bekleyecek halkın yeme-içme, su, kanalizasyon, sağlık vb. hizmetleri verebilecek nitelikte olmalıdır. Bugün için İstanbul’da bu özelliklerde deprem toplanma alanı hemen hemen hiç yok. Bu alanların daha deprem olmadan önce de halka duyurulması ve her mahallelinin nerede toplanacağını önceden bilmesi gerekir. Bildiğim kadarıyla böyle bir duyuru da yapılmadı. Bu iş e-devlet’te yazmakla olmaz, bu bir tutum, ikna ve eğitim meselesidir. Depremde zarar görmemiş ve sağlam olduğu raporlanmış binalar da barınma alanı olarak kullanılabilir” yorumunda bulunuyor.
20 bin kişiye 9 binlik alan
Güngören Akıncılar Mahallesi’nde belediyenin internet sitesine göre yalnızca 1, e-devletten yapılan AFAD aramasına göre ise 2 tane toplanma alanı mevcut. Bunlardan Mustafa Kemal Ortaokulu Bahçesi’ne mapchecking.com sitesinden yapılan hesaplamaya göre kalabalık halde yaklaşık 2 bin 650, aşırı kalabalık haldeyse 5 bin 700 kişi sığabilir. Diğer toplanma alanı Muhtar Ali İhsan Parkı’nın bir kısmında ise merdiven olduğu görülüyor. Ancak bu alan da toplanma alanına dahil edilmiş. mapchecking.com’dan merdivenli alanı katarak hesaplasak bile kalabalık şekilde yaklaşık 1.630, çok kalabalık olacak şekilde de 3.260 kişi alana sığabiliyor. Bu durumda nüfusu 20 bin 46 olan Akıncılar Mahallesi’ndeki iki toplanma alanı en iyi ihtimalle 8 bin 960 kişiyi alacak kapasiteye sahip. Kaldı ki parkta yer alan banklar, egzersiz aletleri, ağaçlar ve tabii merdivenleri saymazsak…
Minare riskine rağmen
Emniyetevler Camii önü de toplanma alanı olarak görünüyor. Bir depremde ise en riskli yerlerin başında minareler geliyor ve burası deprem toplanma alanı ilan edilirken bu risk göz ardı edilmiş durumda.
Otoparkın üstü
Beşiktaş Levent’teki Erlangen Parkı da deprem toplanma alanı ilan edilmiş durumda. Ancak parkın hemen altında kapalı otopark bulunuyor. Burası da deprem alnında risk oluşturuyor. Ayrıca bölgede gökdelenler bulunuyor ve buralarda binlerce kişi yaşıyor, bu da olası deprem anında insanların toplanacağı yer konusunda sıkıntı yaşanabileceğinin başka bir kanıtı.Torun Center yanında geniş bir bölge toplanma alanı olarak ilan edilmiş durumunda. Ancak hemen altının metre istasyonu yani boş olması başka bir soru işareti.
Yine cami yanı
Kağıthane Aydınlar Cami’nin yanı da bir başka deprem toplanma alanı. Minarelerin riski yine dikkat çekiyor. İstanbul Şişli’de Avni Dilligil Parkı da bir başka toplanma alanı. Ancak yoğun popülasyonun ve binanın olduğu bölgede yaşayanların deprem sonrası buraya nasıl sığacakları soru işareti.