“Türkiye bir deprem ülkesi. Ülke nüfusunun yüzde 71’i, topraklarının ise yüzde 66’sı deprem riski altında” Bu bilgi 2020 yılının aralık ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Vedat Gürgen tarafından TBMM Deprem Araştırma Komisyonu’nda aktarılmıştı. Ancak son yaşanan depremden sonra Türkiye’nin depreme hazır olmadığı ortaya çıktı. Mimarından mühendisine, müteahhidinden işçisine, belediyesinden denetçisine kadar bütün kademeler de kırılan fay hatlarının altında kaldı.
Konuyla ilgili açıklama yapan bilim insanları ilk adımın zemin olduğunu söyleyerek düğme benzetmesi yaptı: Eğer ilk düğme yanlış iliklenirse bir daha düzeltmeniz mümkün değil. İşte o ilk düğme yani zeminden sorumlu olan bilim dalı ise jeoloji mühendisliği. Bir zeminin türünü, özelliğini, depreme karşı göstereceği refleksi onlar ölçüyor.
Sınava girmek yeterliydi
Türkiye’de jeoloji mühendisleri eğitimi dokuz üniversitede veriliyor ve bu üniversitelerde kayıtlı öğrenci sayısı 1846. Yıllık öğrenci alma kontenjanları ise 322. 2022 yılında yapılan yüksek öğrenim sınavına yaklaşık 3 milyon öğrenci girerken toplam 250 öğrenci jeoloji mühendisi olmayı tercih etti.
62 kontenjanlı ODTÜ (2022 taban sıralaması 65 bin 698) ve İTÜ (2022 taban sıralaması 115 bin 156), 52 kontenjanlı Hacettepe Üniversitesi (2022 taban sıralaması 224 bin 396) ve 41 kontenjanlı Ankara Üniversitesi’ndeki (2022 taban sıralaması 292 bin 887) bölümlerde yerleşme oranı yüzde 100. Ancak 21 kontenjana sahip Çukurova Üniversitesi ve 11 kontenjanlı Fırat Üniversitesi’ndeki jeoloji mühendisliği bölümlerine geçtiğimiz yıl yalnızca birer öğrenci yerleşti. Diğer üç üniversitedeki bölümlere yerleşen toplam öğrenci sayısı ise 31.
Kaç net gerekiyor?
Kontenjanlar boş kalırken akla şu soru geliyor: Jeoloji mühendisi olmak için kaç soruya cevap vermek gerekiyor? Bu sorunun cevabı sıfır. Çünkü 2022’ye değin ön lisans ve lisans programlarında tercihte bulunmak için baraj uygulaması vardı. Ama bu uygulama kaldırıldı. kontenjanı tamamen dolan dört üniversite haricinde geri kalan beş üniversitedeki jeoloji mühendisliği bölümlerine yerleşebilmek için sınava girmek ve bu bölümleri tercih etmiş olmak yeterli.
Akademide kadro yok
Jeoloji mühendisleri mezun olduğunda önlerinde 3 seçenek bulunuyor. Üniversitede kalıp akademik kariyer yapmak, kamuya geçmek, özel sektöre girmek. Ancak bu 3 seçeneği de hayata geçirmek çok zor olduğu için jeoloji mühendisliği tercih edilmiyor. Şimdi iş imkanlarının detaylarını inceleyelim...
Jeoloji mühendisleri için akademik kariyere devam etme şansı çok düşük. İhtiyaca göre ancak bazı üniversitelerde araştırma görevlisi kadrosu açılıyor. Kadro açılsa bile genellikle 1 ya da en iyi ihtimalle 2 kişilik oluyor. Çalışma hayatına ilk defa atılan araştırma görevlilerinin maaşı 19 bin TL civarında.
Kamu ihtimali
Jeoloji mühendisleri kamuda Maden Tetkik ve Arama (MTA) Genel Müdürlüğü’nde jeoloji araştırmaları ve jeoloji haritalarının hazırlanmasını yürütüyor. Maden arama ve araştırma süreçlerine katılıyor. Bunun dışında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) bulduğu bütün petrol ve gaz yataklarının altında jeoloji mühendislerinin imzası var. Ülkenin denizel ve karasal alanlarında petrol ve gaz arama süreçlerini yönetiyorlar. Sahada da sondajların başındalar. Devlet Su İşleri’nde de (DSİ) iş imkanına sahipler. Belediyelerde de çalışabiliyorlar. Kamuda çalışan bir mühendisin başlangıç maaşı yaklaşık 18 bin TL. Ama bu kurumların hepsi sürekli alım yapmıyor. Bölüm ortalama olarak yılda 300 civarı mezun veriyor. Ama 2022 yılı boyunca Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile AFAD gibi kurumlarda jeoloji mühendislerine yalnızca 15 kişilik kadro açıldı.
Özel sektörde rekabet çok
Özel sektörde maden şirketlerinde maden arama süreçlerine katılıyorlar. Arama ve araştırmaları yönetiyorlar veya zemin etüt firmalarında iş bulmaları mümkün. Ama bu sahalarda da rekabet çok, çünkü aynı pozisyona maden veya jeofizik mühendisleri de gelebiliyor.
Özel sektörde maden arama süreçlerine katılıyorlar. Arama ve araştırmaları yönetiyorlar. Gerek özel sektörün farklı kuruluşlarında gerekse kamuda arazi jeologları arazide çalışıyorlar. Bir de inşaat sektöründe çalışanlar var. Özellikle zemin araştırmaları konusunda... Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na giriş imkanı olduğu gibi ÇED raporu kapsamındaki faaliyetlerin yerine getirilip getirilmediğini denetliyorlar. Özetle farklı kurumlarda 20’nin üzerinde iş sahasında çalışmalarını yürüten bir meslek disiplininden bahsediyoruz. Ancak özel sektörde asgari ücret bandında başlıyorlar, zaman içinde maaş artışı da tatmin edici boyutta olmuyor.
Hocalar ne diyor?
Sınıfta tek kişi
Yaşanan öğrenci erozyonunu en yakından şahit olanların başında onları yetiştiren öğretim üyeleri yer alıyor. Onlardan biri de birinci sınıfında kayıtlı tek öğrencisi bulunan Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ulvi Can Ünlügenç, “Şu an birinci sınıfta yalnızca bir öğrencimiz var. Bir kişi de olsa dersleri sınıfta işlemeye ediyoruz. Bazen diğer bölümlerden seçmeli ders alan ya da çift anadal programlarına katılan öğrenciler de geliyor. Bazı derslerde 3-4 kişi oluyoruz" dedi. Problemin önceki yıllarda kontenjanların haddinden fazla arttırılmasından kaynaklı olduğunu belirten Ünlügenç, "Önceden biz zaten 20-21 kişilik kontenjan istiyorduk. Ama bölümlere bunun çok üstünde kontenjanlar ayrılıyordu. Bütün bunların sonucunda gereğinden fazla mezun verildi. Tam da bu nedenle mezunların alanda istihdamı yeterince sağlanamadı" diye konuştu.
İstihdamı sağlamak kolay
Yüksek lisans ve doktora eğitimini İngiltere’de alan Ünlügenç orada sınıf mevcutlarının hiçbir derste 20’yi aştığını hatırlamadığını söylüyor. Türkiye’de ise bu yok diyor. Ona göre bunun altında yatan neden ise iş bulamama kaygısı. Ama Ünlügenç istihdam probleminin çözümünün çok basit olduğunu öne sürüyor. Ünlügenç, “Çözüm çok kolay. Belediyeler onar onar inşaat mühendisi alıyor. Zemin etütleri de bina sağlamlığı ve afete hazırlık adına olmazsa olmazlardan. Ama bir tane bile jeoloji mühendisi yok. Her belediye sadece bir jeoloji mühendisi istihdam etse bu iş doğrudan çözülür. Maalesef çoğu belediyede jeoloji mühendisi yok" ifadelerini kullandı.
Yanlış politika
İTÜ’de yüzlerce jeolog yetiştiren Prof. Dr. Okan Tüysüz’e göre bölüme rağbetteki düşüşün başlıca nedeni bir dönem jeoloji bölümü sayısının 27’ye dek yükselmesi. Bu kadar çok bölüm açmanın yanlış bir politika olduğunu söyleyen Tüysüz, “İş imkanı yok. Mezun olan ya asgari ücrete talim ediyor ya da başka bir mesleğe yöneliyor. Şimdi de bu şişmeden dolayı bölüm sayısı 9’a indi” diye ekledi. Ayrıca vakıf üniversitelerinin çoğalmasının da etkisi var Tüysüz’e göre. Vakıf üniversitelerinin sayısındaki artışla beraber öğrenciler jeoloji mühendisliği okumak yerine vakıf üniversitelerinde inşaat ya da elektrik mühendisliği gibi branşlara yönelmiş.
Eğitimi meşakkatli
Tüysüz, “Jeolojide kamuda istihdam hayli zor. Kendi işini yapma imkanı da çok az. Yapan sadece zemin etüdü yapıyor. Onlar da çok az ve rekabet çok sıkı. Aynı işi yapan maden ve jeofizik mühendisleri de var” diye konuştu. Ayrıca jeoloji mühendisliği eğitiminin çok meşakkatli olduğunu da sözlerine ekleyen Tüysüz, “Öğrenciye mikroskop lazım. Öğrenciyi araziye çıkarmak lazım. Sahaya çıkıldığında barınacak yer lazım. Araç, kıyafet ve ekipman lazım. Bunların hiçbiri yokken eğitim nasıl yapılacak? İmkan kısıtlı, bölüm de çok olunca eğitimin niteliği de düşüyor" dedi.
30 bin jeolog var
Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan bölümlerin 2011’e dek yılda yaklaşık 2 bin-2 bin 500 öğrenci aldığını ve çok sayıda mezun verdiğini söylüyor. Ama sonrasında yavaş yavaş üniversite mezunu olmanın meslek edinmek için yeterli olmadığı tüm bölümlerde olduğu gibi anlaşılınca kontenjanlar azalmış. Alan, “Bu durum ülkeyi de tedirgin etmeli. Özellikle madencilik ve petrol gibi alanların sürdürülebilirliğini sağlayabilmek açısından yer bilimlerine hepimiz çok ihtiyaç duyuyoruz” dedi. Odalarına üye olan 19 bin kişinin olduğunu kaydeden Alan, “Türkiye’de 30 bin jeoloji mühendisi var. Bunların yüzde 40’ı yani 12 bini kamuda. 2 bin 500 civarı kişi zemin etüt alanında kendi işlerini yapıyor. Geri kalan 15 binin yarısının özel sektörde çalıştığını, yarısının ise farklı mesleklerle uğraştığını ya da işsiz olduğunu tahmin ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Afet risklerinin azaltılması
Kamuda çalışma aranı yüksek görünse de bu durumun aldatıcı olduğunu belirten Alan şunları söyledi: Bazı yerlerde var ama bazı yerlerde hiç yok. Depremin gerçekleştiği şehirler de dahil birçok büyükşehir belediyesi kadrosunda tek bir jeoloji mühendisi yok... İstanbul, Ankara gibi şehirler için durum biraz daha iyi ama ilçe belediyelerinde jeoloji mühendislerine rastlamak yine mümkün değil.
Ama Alan bunun kesinlikle olması gerektiğini ekledi. Jeoloji mühendislerinin deprem haricinde belediyelerde kentin imar ve çevre düzeni planına ilişkin jeolojik-jeoteknik etütler yaptığını, kontrolünü gerçekleştirdiğini ve afet risklerinin azaltılması konusundaki çalışmalara destek verdiğini söylüyor. Bunun içinde heyelan, kaya düşmesi ve seller gibi afetlere yönelik raporların hazırlanması, tehlikelerin analiz edilmesi ve gerekli planlamaların yapılması da var.
Hasarlar zeminden kaynaklı
Yapı denetimde inşaat, makine ve mühendisleri ile mimarların istihdamı zorunlu. Ama jeoloji mühendisleri için böyle bir zorunluluk yok. Bu durumu “Bu ülke kendi kaybını kendi yaratıyor. Bu aslında tam anlamıyla zemin etütlerinin denetlenmesi zorunlu değil demek” sözleriyle yorumladı Alan. Aynı zamanda önceki depremlerde bu seviyede bir hasar görmediğini söyledi. Bu derecede hasar görülmesinin en önemli nedeni ise ona göre zemin etütlerindeki denetim eksikliği. Alan, “Gözlemlediğim kadarıyla hasarların hemen hemen yüzde 50’si zeminden kaynaklı. Hiçbir zemin etüdü denetlenmiyor" dedi.
Diş hekimliğini bıraktı
Fırat Doğan 20 yaşında. Aslen Mersinli. Çukurova Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nün 1. sınıfında eğitim gören tek öğrenci. Bu, Doğan’ın üniversiteye ikinci girişi. Üniversiteye ilk defa 2020’de Kuzey Kıbrıs’taki Girne Üniversitesi Diş Hekimliği’ni kazanarak girmiş. Sıralaması 34 bin 144, puanı da 474.6’ymış Doğan’ın. 2022’de 2. sınıftayken okuduğu bölümü bırakıp tekrar üniversite sınavına girmiş ve jeoloji mühendisliği bölümüne yerleşmiş. “Ailem ve çevremdeki insanlar girdiğim ilk sınavdaki sıralamamı görünce diş hekimliği okumam için ısrarcı olmuştu” ifadelerini kullanan Doğan, “Oysa liseden beri jeolog olmak aklımdaydı. Bölüme başlayınca diş hekimliğinin de, genel olarak sağlıkla ilgili mesleklerin de beni cezbetmediğine ikna oldum" diye ekledi. Kısaca okulunu bırakıp istediği mesleğin peşinde koşmasa koskaca bölüme bir öğrenci bile girmeyecekti.
Tuhaf ve trajikomik
Doğan’a göre jeoloji mühendisliğini tercih etmiş olması aslında anormal bir durum değil. Ona göre asıl anormal olan şey Türkiye için büyük bir tehlike olan depremi inceleyen jeolojinin bu kadar az tercih edilmesi. Doğan, “Birinci sınıfta sadece bir öğrencinin olması tuhaf ve trajikomik” dedi. Sınıfta tek başına eğitim görmesine ise "Bazı derslerde çift anadal, yandal yapanlar ya da seçmeli ders alanlarla 5-6 kişi oluyoruz. Ama çoğu dersi hocalarla bire bir işliyoruz. Bu da özel ders gibi oluyor. Hocalarımın doğrudan tavsiyelerini alabiliyorum. Sürekli bir iletişim var aramızda. Çok memnunum" sözleriyle anlattı. Doğan’ın hedeflediği kariyer ise akademi.