TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail'in saldırıları ve Orta Doğu'daki gelişmeler gündemiyle toplanan Meclis Genel Kurulunda konuştu.
Numan Kurtulmuş, "Bir seneyi aşkın süredir İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği katliam, soykırıma varan büyük insanlık suçları ve son günlerde özellikle Lübnan'a karşı neredeyse bütün dünyaya naklen seyrettirdiği saldırıları dolayısıyla, bölgede yayılma ve büyük bir milli güvenlik tehdidi haline gelen İsrail saldırganlığı konusunda TBMM'nin bilgilendirmesi için bugün bu özel oturumu birlikte gerçekleştireceğiz" ifadesini kullandı.
İsrail'in işgal, ilhak ve imha planlarının geçen yıl başlamadığına dikkati çeken Kurtulmuş, bunun bir senelik geçmişi olduğunu düşünmenin yanıltıcı olacağını söyledi.
Geçen yıldan itibaren süren ve nerede duracağı henüz belli olmayan bu sürecin, devam eden tarihsel sürecin üçüncü halkası olduğunu belirten Kurtulmuş, bu senaryonun birinci perdesinin, 1917 yılında, Osmanlı Devleti Filistin topraklarından çekilmek zorunda kaldığında, orada ilan edilen İngiliz mandasıyla birlikte uygulamaya konulduğunu anlattı.
"1917'de başlayan bu süreç sürdürülüyor"
İngiliz manda yönetiminin ilk işinin Filistin topraklarına dünyanın dört bir tarafından ve özellikle Doğu Avrupa'dan getirdiği işgalcileri yerleştirmek, onlara yeni birtakım yerleşim alanlarını açmak olduğunu aktaran Kurtulmuş, 1917'de başlayan bu süreç, 1957'de bölünme planı ve arkasından devam eden savaşlarla, çatışmalarla birlikte İsrail'in, her gün adım adım ilerleyerek Filistin topraklarının büyük kısmını ilhak, imha ve işgal projesini sürdürdüğünü söyledi.
Kurtulmuş, birinci perdenin son derece kanlı birtakım gelişmelere sahne olduğunu vurgulayarak, Orta Doğu'da devam eden bu senaryonun ikinci perdesinin ise 2003 yılında ABD'nin Irak'ı işgaliyle açıldığını belirtti.
Bu işgalle bölgedeki ülkelerin neredeyse tamamının istikrarsızlaştırıldığını, bölündüğünü, parçalandığını, siyaseten yönetilemez hale getirildiğini anlatan Kurtulmuş, "Irak'ın, Suriye'nin, Lübnan'ın, Yemen'in, Sudan'ın, Libya'nın durumu ortadadır. Dolayısıyla ikinci perdede devam eden işler, Orta Doğu ülkelerini ve halklarını tamamen bir çaresizlik, kararsızlık, bölünmüşlük içerisine sevk etti ve maalesef 20 yıl gibi kısa bir sürede 2023'ün Ekim ayına gelinmiş oldu" diye konuştu.
İsrail'in Ekim 2023'te büyük bir askeri güçle, ABD ve bazı Batı ülkelerinin de kendisine verdiği destekle bölgeye bütün gücüyle abanmaya başladığını kaydeden Kurtulmuş, bu süre içerisinde, insanlık tarihi boyunca gerçekleştirilmiş en kanlı insanlık suçlarının işlendiğini vurguladı. Kurtulmuş, TBMM'nin bu insanlık suçlarına karşı geliştirdiği tavrı her türlü övgünün üstünde gördüğünü ifade etti.
"İsrail, altın vuruşu gerçekleştirmek istiyor"
TBMM Başkanı Kurtulmuş, "İsrail, hazır bölge ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, parçalanmış ve bölünmüş bir halde bulmuşken, bazı dostlarını da burada koşulsuz şekilde yanında destek verir halde bulmuşken, son adımı atmak, son vuruşu yapmak, altın vuruşu gerçekleştirmek istiyor. Böylece bu durumdan istifade etmek isteyen İsrail'in, maalesef adım adım işgal, imha ve ilhak planlarını gerçekleştirmekte olduğu ve yakmış olduğu bu büyük ateş çemberinin tabiri caizse bir ateş çukuruna dönüştürüldüğü aşikardır. Şimdi Netanyahu ve yönetimi, açmış oldukları bu ateş çukuruna bütün bölge halklarını atmaya çalışıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
Meselenin Türkiye açısından da "fevkalade hassas bir nokta" olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şunları kaydetti:
Onun için bir milli güvenlik sorunu olarak gördüğümüz İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikaları, özellikle Lübnan'a yapmış olduğu saldırılar, sonrasında zaten uluslararası sistemi, uluslararası hukuku yerle bir eden tavrının daha da azgınlaşacağının aşikar olduğu bir ortamda, bizim TBMM olarak birlik, beraberlik içerisinde ve milli güvenliğimizi her şeyin üstünde tutan bir anlayışla bölgedeki politikalara karşı emin adımlarla ilerlememiz gerekir. Bu çerçevede ümit ediyorum ki bugünkü bilgilendirme toplantımızda bir kez daha birlik ve beraberlik içerisinde, ülke, millet olarak nasıl kendimizi bu tehlikelerden koruyabileceğimizi gündeme getireceğiz ve sınır tanımaz, herhangi bir şekilde uluslararası hukuku asla kabul etmeyen bu anlayışa karşı nasıl mücadele edilebileceğini burada bir kere daha konuşacağız.
"Kaç insan öldükten sonra bir hak olarak ortaya çıkıyor?"
Meselenin vahametini anlatmak için söylenebilecek çok cümlenin olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
Ama bir tek şeyi söyleyerek sözlerimi tamamlayacağım. Bu kadar çok insan öldürülmüşken, hatta ve hatta acı bir şekilde Gazze'de bir yıldır katledilen insanların sağlıklı bir istatistik verisi bile ortada yokken, Filistin topraklarının, ardından İran'ın, Lübnan'ın ve Suriye'nin egemenlik hakları açıkça ihlal edilmişken hala bazı ülkelerin İsrail'in bu saldırgan tavrına karşı sınırsız bir destek verdiğini görmek hepimizi yaralıyor. Çok açık söylüyorum, böylesine büyük bir ağır insanlık suçuna rağmen hala birileri kalkıp ölçülü bir cevaptan bahsediyorsa bunun bir tane anlamı vardır, bu bölgede daha fazla ateşin devam etmesine yeşil ışık yakmakta olduklarını ilan ediyorlar demektir. Daha fazla dikkatli olmamızı gerektiren önemli hususlardan birisi bu açıklamanın altında gizlidir. Şifreleri burada gizlidir. Utanmadan bunu söyleyenlere buradan sizler adına bir kere daha söylemek istiyorum. Ölçülü bir cevap verme hakkı, acaba kaç on bin insan öldükten sonra bir hak olarak ortaya çıkıyor? Ya da daha kaç on bin kişinin öldürülmesine yeşil ışık yakılıyor? Bütün bu meseleleri tamamıyla rasyonel planda ülkemizin ve bölgemizin menfaatlerini düşünecek bir şekilde bugün burada konuşacağız. Zaten TBMM'nin, zaten Türkiye siyasetinin ilk günden itibaren en önemli önceliklerinden birisi olan bölgedeki bu ateşin söndürülmesi için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getireceğiz.