26 Aralık 2024, Perşembe Gazete Oksijen
Haber Giriş: 02.04.2021 06:00 | Son Güncelleme: 16.02.2022 15:15

‘Tüm hastalıklar bağırsakta başlar’

Hipokratın dediği gibi ‘Tüm hastalıklar bağırsakta başlar’. Ağzımıza ne koyduğumuz yakın ve uzak gelecekteki hastalıklarımızın temel belirliyicisidir. O yüzden sağlıklı beslenmeye çalışıyoruz, ama gelgelelim yine de hastalıklar paçamızı bırakmıyor
‘Tüm hastalıklar bağırsakta başlar’

Nerede hata yapıyoruz? Besinlerin sindirimi bitince bağırsaktan içeri emilmeleriyle gerçekleşir. Besinler bağırsak iç derimiz olan bağırsak mukozasından içeri alınırlar. Buraya kadar bildiğiniz konu. Ama bu emilimde bazı kriterler vardır. Mesela içeri girecek besinin en küçük parçasına kadar sindirilmiş olmalıdır. Vücut, henüz sindirimi bitmemiş, yeterince küçük parçalara ayrılamamış gıdaları içeri almaz. Bu yüzden bağırsak mukozasının kale gibi sağlam olması şarttır. Bu kale küçük bir kale değildir. Tüm bağırsağı açıp yaysanız herbirimizde 400 metrekarelik yüzeyi var. Bu geniş kale her zaman sağlam olmalıdır. Kalenin sağlamlığı için mukoza hücrelerinin birbirlerine sıkı sıkıya yapışmaları, kale duvarındaki taşlar gibi omuz omuza durmaları gerekir. Eğer birbirlerinden uzaklaşırlarsa, içeri kontrolden kaçıp girenler olabilir. Henüz sindirimini bitiremediğimiz büyük haliyle içeri sızmış yiyecekler olabilir. Bu durum başta bağırsakta daha sonra tüm vücutta inflamasyon başlatır. İnflamasyon, hücresel savaşların tıbbi adıdır. Kale korunmasında dost bakterilerimiz bize yardım eder. Bunun için yediğimiz sebze ve meyvelerin, yani temelde bitkisel gıdaların liflerini kullanır. Lifleri sindirmek bizim için zordur. Mesela elma kabuğundaki pektin maddesi gibi. Ama onlar sindirebilir.

Bütirat ne işe yarar?

Bu liflerden kendilerine ve bize iyi yağlar üretirler. SCFA kısaltmasıyla , boyu kısa yağlardır bunlar. Bu yağların kısa olması onların enerji için hızlıca yakılmasını sağlar. Uzun boylu yağları yakmak uzun boylu bir iştir. SCFA’lardan biri olan bütirat yağı, bağırsak mukozamızı onarmak için gerekli enerjiyi sağlar. Yani kale duvarında çatlaklar varsa sıvar. Böylece içeri sindirimi bitmemiş yiyecekler kaçamaz.  Bütirat kale duvarını onarırken başka pek çok fayda da sağlar. Örneğin kolon kanseri riskini azaltır.  Oradaki tümör varsa beslenmesini engeller. Kötü hücrelerin apaptoz ile intihar etmelerini sağlar. Tümör olan hücreyi tespit edip çoğalmasını engelleyen p53 genini aktive eder. İshale de kabızlığa da iyi gelir. Bağırsaktaki inflamasyonu azaltır. Bütiratı içeren bir besin olan tereyağ ve sade yağı da beslenmemize eklemeliyiz. Ancak buradaki kritik nokta bu yağı kullanırken yanında karbonhidrat yememektir. SCFA’lar ve bütirat hızla enerjiye dönüşebilir evet ama bütiratı hücrede enerjiye çevirebilmek için ondan hızlı koşan şekerin ortada olmaması gerekir. Şeker kötü yakıttır ama hızlıdır. Ortada şeker varsa bütirat trigilserid olabilir. Zaten tereyağının adını kötüye çıkaran onunla beraber tükettiğimiz karbonhidratlı yandaşlarıdır. Konumuz yağ olduğu halde, tekrar gökkuşağının tüm renklerinden beslenmenin önemine vardık. ‘Tüm hastalıklar bağırsakta başlar’ deyimini, ‘Tüm hastalıklar bağırsak hastaysa başlar’ olarak değiştirebiliriz. Bundan korunmak için beslenmemize çiğ olarak sebze ve meyveleri, kabuklu halleriyle eklemeliyiz. Sağlam bağırsak kalesi için bu besinleri soframızdan eksik etmeyelim.