14 Kasım 2024, Perşembe Gazete Oksijen
28.06.2024 04:36

Bu ihale Kekova’yı değiştirir

Bu hafta mavi yolculuk sevdalılarının dikkatle takip ettiği bir Çevre Bakanlığı ihalesi yapıldı: Kekova – Üçağız, 12.900 metrekare kara ve deniz tabanlı iskele, otopark ve kara tesisleri işletmesinin 10 yıllığına kiralanması…

Hedef bölgeye bakar mısınız? Kekova, Üçağız, Kaleköy, Simena, batık şehir Dolichiste, Aperlai…

Çevre Bakanlığı, çoktan UNESCO Dünya Mirası ilan edilmesi gereken bir alanın lojistik merkezini pazarlık usulü özel teşebbüse devretmeye karar vermişti. Ve biraz çekişmeli olmakla birlikte devretti de…

Bugüne kadar daha çok Milli Savunma Bakanlığı (MSB) ihaleleri ile kamuoyunda bilinen Anatolia Grubu Çevre Bakanlığı’nın açık artırmasında tesisi yıllardır işleten Demre Belediyesi’ni ezdi geçti ve KDV dahil yaklaşık yıllık 1 milyon dolar kira bedeli ile 50 teknelik Üçağız Belediye Yat Bağlama İskelesi ihalesini kazandı.

Yerel yönetim kızgın

Bugüne kadar iskeleyi işletmekte olan Demre Belediyesi doğrusu biraz sinirlenmişti. Çünkü…

Çevre Bakanlığı bayram tatilinden sadece 3 gün önce “Yeni ihale açacağım” diye tebligat yollamış; Demre Belediyesi hemen Antalya İdare Mahkemesi’ne ihale için yürütmeyi durdurma başvurusu yapmış; mahkeme “İhaleyi yapan Ankara’da, gidin orada dava açın” diye dosyayı iade etmişti.

Bayram biter bitmez, yani perşembe günü Demre Belediyesi Ankara İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma başvurusu yaptı. Ama mahkeme “Bayram tatilindeyiz” dedi. 

Uzatmalı tatil de bitti, Demre Belediyesi, Ankara İdare Mahkemesi’ne bir kez daha yürütmeyi durdurma için başvurdu.

Mahkeme bu kez, “İdareden savunma istemem gerekir, bunun için de yeterli süre yok” dedi ve dosyayı yine kabul etmedi.

Yani belediyenin 3 yürütmeyi durdurma davası girişimi de mahkeme koridorlarında püskürtüldü.

İhale günü…

Evet… Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü ‘Kekova-Üçağız 10 Yıllık Satış İhalesi’ni böylece yaptı.

Konuştuğum CHP’li Demre Belediye Başkanı Fahri Duran şöyle diyor:

“Belediye Meclisi’nden açık artırmada yıllık 4 milyon TL’ye kadar teklif verme izni aldım. Üçağız esnafı her yıl 2 milyon TL para toplayıp bize destek olmaya söz verdi. Ben tüm bunları aşıp 8.2 milyon TL’ye kadar ihalede yükseldim. Ama karşımızdaki insanlar dur durak tanımıyorlardı. Bir arkadaşımız sırf nereye kadar yükseldiklerini görelim, diye 26 milyon TL’ye kadar devam etti. Duraksamadan 27 milyon, dediler. Bizim ve dostlarımızın gözü o kadar da kara değil. Durmuşlar. Ama hukuk mücadelemiz durmayacak. Bu haksız ihaleye izin vermeyeceğiz. İptal davası açacağız.”

Üçağız Belediye İskelesi’nin sığ kesimini yerel balıkçılar ve küçük gezi kayıkları kullanıyor.

Üçağız eşrafından bir dosta sordum. “Ali ağabey, burada köylü ile konuştular. ‘Biz Üçağız’ın dostuyuz, sevdalısıyız. Burayı MUÇEV alacak, buna izin vermeyeceğiz. Para neyse vereceğiz. Ama… Üçağız’ın doğu kıyısında 3-4 dönümlük bir çekek yeri var orayı da bize verin, köyü ihya edeceğiz’ tarzı sözler söylüyorlar” dedi.

Bu ‘ihya etme’ konusu da korkutucu. Mesela, yarın Üçağız’da halk oylaması yapıp ‘Buraya 5000 teknelik marina yapalım mı’ diye sorulsa herhalde yüzde 99 evet oyu kullanır. Öyle değil mi?

Yani karman çorman işler…

Nitekim!

Alelacele yapılan ihaleden 3-4 gün önce muhalif basına “MUÇEV gözünü yeniden Üçağız’a dikti” gibi bir haber servis ediliyor. Oysa MUÇEV ihaleye girmiyor (Zaten, MUÇEV’e tahsis yapılır, MUÇEV ihaleye girmez).

Sonra ihale günü… MUÇEV gerçekten sahnede yok. 

İhaleyi alan Anatolia Yatçılık, MSB gemileri, Katar Deniz Kuvvetleri ihalelerinden bildiğimiz, Deniz Ticaret Odası’nın (DTO) köklü ailelerinden bir şirket.

Üçağız’da 7-8 derme çatma iskele vardı. 2000’li yıllara girerken hepsi yıkıldı. Bu iki iskele yapıldı. Soldakini kooperatif, sağdakini belediye yönetiyor.

Ve bu şirket şimdi Çevre Bakanlığı’ndan Üçağız’ın büyük iskelesinin sahibi olma imtiyazını aldı.

Demre Belediye Başkanı Fahri Duran’a sordum: “Bu 10 yıllık imtiyaz nedir?”

Dedi ki; “12.900 metrekarelik bir kullanım hakkı, bunun bir kısmı da Kekova’nın tek karayolu ulaşım noktası, Üçağız’ın merkezindeki tek boş alan, burası köyün otoparkı, köylülerin el işi, göz nuru ürünlerini sattıkları pazar yeri, yerel kültürün yaşam alanı, halkın denize ulaştığı nokta… Bu ihaleye Türkiye’nin pek çok büyük iş topluluğu girdi. Hepsiyle konuştuk, katılmamalarını, bizim yerel yönetim olarak işletmeye devam etmemize imkan tanımalarını rica ettik. Hepsi kabul etti. Sadece ihaleyi alan Anatolia Grubu kabul etmedi… Adrese teslim bir ihale olduğunu düşünüyoruz.”

Göcek’te 2022’de yapılıp sonradan iptal edilen tonoz, şamandıra, mapa ihalesinde de benzer öyküler vardı…

Benim Kekova’m…

Yaklaşık 40 yıldır Kekova, özellikle de Simena, yani Kaleköy aşığıyım. Elektriği sınırlı; telefon, karayolu ve tatlı suyunun olmadığı günlerde, 80’lerin ikinci yarısında yeryüzündeki bu cenneti keşfettim.

O zamanlar bu iki devasa iskele yoktu. Kekova’ya her gün Kaş’tan 2 büyük tekne gezginleri getirirdi. Üçağız’da da 20-30 balıkçı teknesi derme çatma 5-6 iskeleye bağlı durur, tozlu toprak yollardan buraya kadar ulaşmaya cesaret edenler, bu balıkçı kayıklarını günübirlik kiralayıp çevreyi gezerlerdi.

Ben de o günlerde çalıştığım Nokta dergisinden izin alabildiğim her fırsatta, 3.5 metrelik şişme botumu ve 5 HP dıştan takma motorunu arabanın bagajına atar, taşlı patikalardan Üçağız Köyü’ne gelir, botu rıhtımda şişirip denize atar; 3 gün, 5 gün… İznim ne kadarsa, Kaleköy ve Kekova’nın tertemiz dinginliğinde, gündüz saatlerinde batık kentin gizemlerini keşfe çıkar, akşamları da balık kılçıklarını ayıklardım.

Gönül rahatlığıyla şöyle bir ayrım yapabilirim:

Dünyada insanlar ikiye ayrılır. Birinci grup, Kekova’yı görüp aşık olanlardır. İkinci grup da Kekova’yı görüp doğasından, tarihinden, denizinden kopamayanlardır.

Kekova’yı görüp de umursamayan, nefret eden, “Bir daha da buraya gelmem” diyen kimseyi görmedim, tanımadım…

Gönül rahatlığıyla bunları diyebilirdim, ama bir süredir ciddi kuşkularım var.

Tarih mirasına karşı çok hoyratız

Yani, kısacası korumuyoruz. Korumak için bir çaba da sarf etmiyoruz.

Bu bölgede güneş ülkesi Lykia’dan miras 4 eşsiz antik yerleşim var:

  • Bir zamanlar Roma İmparatorluğu’nun süsleme sanatlarının kutsal rengi mor boyanın önemli bir kısmının kabuklu deniz hayvanlarından üretildiği Aperlai kenti.
  • Kekova Adası kıyılarında, Türkiye’nin en görkemli antik batık kenti Dolichiste’nin gizem dolu tarihi mirası.
  • Lykia, Roma, Bizans, Osmanlı dönemlerinde, Tapınak Şövalyeleri’ne de, Hamidiye zırhlısına da ev sahipliği yapacak ölçüde bölgenin savunma merkezi olmuş Simena, yani Kaleköy.
  • Ve… Bölgenin her dönem lojistik merkezi ve her havaya limanı olmuş Tristomon (Üçağız) iç denizi.

Doğrusu, batık kent Dolichiste, Kekova’nın batı ucundaki Aperlai ve kıyılarımızda hala karayolunun ulaşamadığı en güzel yerleşim merkezlerinden biri olan Kaleköy (Simena) insan tahribatına bugüne kadar hayli direndiler. (Çünkü karayolu yok.)

Öte yandan…

Üçağız’da da eskiden koca bir antik kent varmış.

Bugün tüm ovayı geziyorsunuz, kıyıdaki Lykia kaya lahitleri dışında bir ev, agora, tapınak, kilise, sarnıç, değirmen bir şey göremiyorsunuz, sağ olsun her taş ev inşaatında bir yapı nesnesi olarak kullanılmış. Fıkra gibi öyküler de var: Bundan 30-40 yıl önce sokak aralarında gezerken bazı evlerin bir ya da iki duvarının 2 bin yıllık örme taş olduğunu görürdük. “Tarihi eseri ev yapmış” dedirtmemek için o tarihi duvarlar da son yıllarda güzelce sıvayla kaplanarak evler yeniden boyandı…

Doğal güzelliklere şefkat seviyesi

Üçağız’ın ikinci talihsizliği, geçmişte olduğu gibi bugün de bölgenin lojistik ya da ticari merkezi olması.

Üçağız, uzun zamandır yoğun bir yapılaşma, nüfus artış baskısı, tarımsal kirlilik ve biraz da çuvaldızı denizci arkadaşlara batıralım, denizcilerden kaynaklı kirlilik baskısıyla karşı karşıya.

Doğrusu biz de 8-10 yıldır, sert havalarda Üçağız iç denizinde güvenle demirleriz, ama kirlilik nedeniyle denize girmeyiz.

Bu eski bir konu… Üçağız binlerce yıldır her havaya liman, güvenli bir sığınma bölgesi. Dolayısıyla çağlar boyunca bölgenin denizcilik merkezi olmuş bir iç deniz.

Bu iç deniz bir uçtan diğerine neredeyse 3 kilometredir. Ama merkezinde 4-5 metre olan derinlik doğu ve batı yönünde uçlara yaklaştıkça 1-2 metreye düşer.

Örneğin 2-3 bin teknenin 5-6 ay hoyratça kullandığı Göcek’te derinlik 200-300 metre olduğu için kirletilmesi zor bir su kütlesi vardır. Ama Üçağız iç denizinin 3-4 metre derinliğindeki suları son yıllardaki baskıya dayanamadı. Hızla ölüm sınırını geçti.

Bugün Üçağız iç denizinde yaşam yok. Umut olması için su sirkülasyonu sağlayacak radikal çözümler gerekir. Ve bu çözümlerin de, karasal (kentsel ve tarımsal) ve denizci kaynaklı kirlilik sorunları çözüldükten sonra uygulanması lazım. Öncelikle sağlam bir kanalizasyon sistemi ve bir kentsel atık su arıtma tesisi yapılmadıkça ne söylense boş.

Hal böyleyken…

Bugün Ççağız biter, yarın Kekova…

Şimdi yeni bir proje var.

Web sayfasında kendini ‘Türkiye’nin en iyi yat imalatçısı’ olarak tanıtan, ama daha çok Türkiye ve Katar’da deniz savunma sanayiindeki büyük projeleriyle bilinen Anatolia isimli şirket, yaklaşık 1 milyon dolar yıllık kira ile Üçağız iskelesi ihalesini kazanmış görünüyor.

Hayırlı olsun!

İşletme hesapları karmaşıktır ama kabaca 14 metrelik 50 tekne bağlama kapasitesi olan Üçağız iskelesinin neredeyse tamamını kullanan yöresel gezi motorları yeni sahibine bu kira bedelini ödeyemez. Yani şirket bu gezi motorlarını yollayıp iskeleye Göcek marina fiyatından bunalanları toplayacak (Mesela… Marmaris marinalarını Ruslar kapınca Ukrayna tekneleri evsiz kalmıştı, onları davet edebilirler).

Peki, iskeleyi terk eden 50 Kekova gezi teknesi nereye gidecek? Tamamı tarihi SİT olan Üçağız’a (o sularda, çamurun altında antik dönemin limanının kalıntıları var) yeni iskeleler mi yapılacak?

Bakanlık bu konuda bir görüş açıklamadı.

Demre Belediye Başkanı Fahri Duran ise bana
konuyu anlatırken dedi ki; “Çevre Bakanlığı’nın prosedüründe mevcut imar-vaziyet planının ötesinde deniz işgal alanında bir genişleme de öngörülüyor.”

Nokta!

İşte asıl mesele bu. Siz eğer Üçağız’da yasal tekne park alanını artırırsanız bu ciddi bir sorun. Bugün Üçağız’ı kirletirseniz, yarın Kekova’yı da perişan edersiniz. Tıpkı Marmaris liman bölgesi ya da Fethiye limanı gibi...

Zihin tırmalayan sorular…

Çevre Bakanlığı ihaleyi kazanan şirkete kara alanında ne gibi tesisler için izin verecek? Şirket tüm Kekova’nın tek karayolu bağlantı noktası olan bu iskele gerisi alanı çitle çevirecek mi? Köy meydanını istediği gibi kullanabilecek mi? Otel, restoran, AVM yapabilecek mi? Biz neden bu şartnameyi göremiyoruz?

Bu spekülatif, ama örneklerini sıkça gördüğümüz soruları bir yana bırakalım…

Kısa vadeli ve somut konular var:

1- Çevre Bakanlığı ihale şartnamesinde iskele büyütme var mı? Nasıl bir büyüme öngörülüyor?

2- Çevre Bakanlığı Üçağız’da yerel denizcilerin kendilerine yeni iskeleler kurması konusunda ne düşünüyor?

Eğer bu soruların yanıtı ‘evet’ ise, bu teknelerin kirlilik yükünün, karasal kirlilik ile birleşip Kekova’yı tamamen istila edeceğini de bilelim. Yani bir doğa ve tarih mucizesi-harikası olan Kekova’yı tamamen yok edecek bir proje ile karşı karşıya kalırız.

Bu çıplak gerçeğe hazır mıyız?