Geçen haftaki yazıda Türkiye’de 2007’den sonra artarak devam eden kriz hakkında bazı sorular sormuştum. Türkiye’nin içine sürüklendiği bu girdabın nedeni neydi? Bu Soğuk Savaş sonrası küresel istikrarsızlığın ve zikzaklarla devam eden ekonomik ve siyasal dönüşümün sancılarının bir iz düşümü müydü? Yoksa Türkiye’nin tarihten gelen çözülememiş büyük meselelerinin bir dönemeçte infilak etmesinin bir sonucu muydu? Bu krize Türkiye’de toplumsal ve kamusal nizamı dönüştürmek isteyen bir siyasal hareketin, toplumsal ve devlet içinden gelen direnişlere karşı sürekli değiştirdiği ittifakların Türkiye’yi sürüklediği bir çıkmaz mı yol açtı? Yoksa, bu kriz eskiden beri Türkiye Cumhuriyeti’nin bir türlü tedavi edemediği devlet içindeki mücadelelerden kaynaklanan bir hastalığın kronik hale gelmesiyle mi tanımlanmalıydı? Peki bu fırtınaya dönüşmüş ve ülkenin kamu düzenini adeta darmadağın eden bu siyasal kriz ne zaman ve nasıl sonlanacaktı? Ve kriz sonrasında bizi ne beklemekteydi? Bir tür restorasyon mu, yoksa yeni bir toplumsal oydaşma üzerine kuracağımız yeni bir kamu nizamı mı? Önümüzdeki dönemde bu soruları bol bol tartışacağız. Ama tabii fırtınanın daha ne kadar ve hangi şiddette devam edeceğini kestirmek şu günden bakınca hiç kolay değil. Son haftalarda ülkeyi sarsan Sedat Peker videoları bize fırtınanın hem ne kadar derin olduğunu hem de ne kadar geniş bir sahada, meşru ve gayrimeşru alanların, piyasanın ve devletin, dış ve iç siyasetin, ekonomi ve şiddetin, dinin ve milliyetçiliğin iç içe geçerek nasıl yoğunlaşmış bir şekilde cereyan ettiğini gözümüzün önüne seriverdi. Yukarıdaki soruların cevaplarını vermek hiç de kolay değil. Ama yine de geldiğimiz noktanın nedeni hakkında bazı tespitler yapmak mümkün. Bunlardan biri 15 Temmuz sonunda oluşan yeni “kamu düzeni”nin kamusal yanının buharlaşıp öngörülebilir ve nesnel şartlarda işleyebilen bir “düzen” olmaktan hızla uzaklaştığıdır. Geldiğimiz nokta “her an her şeyin mümkün olduğu” güvensizliğin ve belirsizliğin adeta kural haline geldiği, bu dönemle ilgili en keskin analizleri yapan meslektaşım Yektan Türkyılmaz’ın tabiri ile “sıvılaşmış” ve devamlı yön ve şekil değiştiren ilişkiler ağına dönüşmüş şiddet dolu amorf bir “oyun”. Analizimi burada keseyim ve önceki yazıda söz verdiğim üzere 15 Temmuz sonrası gelişmeleri yorumlayarak anlatmaya devam edeyim.
04.06.2021 06:00
15 Temmuz sonrası Türkiye’ye giriş
15 Temmuz sonunda oluşan yeni “kamu düzeni”nin kamusal yanı buharlaştı. Öngörülebilir ve nesnel şartlarda işleyebilen bir “düzen” olmaktan hızla uzaklaştı. Geldiğimiz nokta “her an her şeyin mümkün olduğu”, güvensizliğin ve belirsizliğin adeta kural haline geldiği, “sıvılaşmış”, devamlı yön ve şekil değiştiren ilişkiler ağına dönüşmüş şiddet dolu amorf bir “oyun”
200 yıllık dönemin sonu
08 Kasım 2024
ABD seçimi ve iki savaş gölgesinde...
18 Ekim 2024
ABD'de yeni sağ ve eski demokrasi
04 Ekim 2024
Trump'ın dünya tahayyülü
Tüm Yazıları
27 Eylül 2024