Bu hafta da Afganistan yazılarına devam edelim istiyorum. Önceki yazılarda belirtiğim gibi 19’uncu yüzyıla kadar Afganistan tarihi İran, Türkistan ve Hindistan tarihi ile iç içedir. Birçok yönüyle Afganistan coğrafyasının tarihini bu geniş coğrafyanın tarihinden soyutlayarak düşünmek mümkün değildir. Yine geçen yazıda Afganistan’ı Orta Asya’yı Hindistan’a bağlayan koridor olarak nitelendirmiştim. Bu özelliği Afganistan tarihini yüzyıllar boyunca şekillendirmiştir. 16’ncı yüzyıl ile 19’uncu yüzyıllar arası Afganistan, Safevî-İran (ve sonra Nadir Şah), Şeybanî-Özbek (ve sonra Buhara Hanlığı) ve Baburî-Hint devletlerinin, kısmen Osmanlı İmparatorluğu’nun karmaşık siyasî rekabetlerinin yaşandığı bir coğrafyadır. Bu rekabet içinde Afganistan coğrafyası 18’inci yüzyıl ortalarına kadar bir siyasal birlik üretmemiştir. Ama bu Afganistan’ın belli bir siyasal-kültürel bütünlüğü olmadığı anlamına gelmez. Tam tersine, birbirleri ile tarihî ilişkiler içinde yaşayan aşiretler ve yine birbiri ile ticaret ağları ile bağlı kadim şehirler bu coğrafyaya bir bütünlük vermiştir. Unutmayalım ki, coğrafyaların bir bütünlük ve entegrasyon teşkil etmeleri için ille de siyasal birlik gerekmemektedir. Yine geçen yazıda 18’inci asır ortalarında Durranî hanedanının nasıl İran, Hindistan ve Horasan’ı birbirine katan Nadir Şah Afşar sonrası Afganistan’da ilk defa belli bir siyasal birliği sağladığını kabaca özetledim. Şah Ahmed’in Kandahar’da bir aşiret kurultayında seçilmesi Afgan millî tarihçiliği için modern Afganistan’ın kuruluşunu simgeler. (Tâlibân’ın Afgan millî tarihçiliğinde nasıl revizyonlar yapacağını ilgi ile izleyeceğiz). Şah Ahmed Durranî’nin kuruduğu hânedan 1772’de onun ölümünden sonra bir süre daha devam edecek, bu arada Afganistan’ın yönetim şehri Kandahar’dan Kabil’e taşınacak, ama diğer Afgan aşiretlerinin başkaldırısı sonucu devrilecektir. Bir süre sonra yine Peştun Barakzai aşiretine bağlı yeni bir hanedan kurulacaktır. Bu arada 1789’da İran’da da kadim Türkmen-Kızılbaş aşiretlerinin en önemlilerinden biri olan Kaçarlar, Nadir’den sonra kısa süre İran’da Şiraz merkezli bir hakimiyet kurmuş Zend hanedanını alt ederek İran’da yeni bir düzen kurar. Kaçar orduları Muhammad Han yönetiminde çok kısa sürede Kerman’a ve Kafkasya’ya yönelir, Rusya’nın hamiliğini yaptığı Gürcü prenslikleri mağlup eder, ardından aynen Nadir Şah gibi Muhammad Han, Azerbaycan’daki Mogan düzlüğünde Kızılbaş aşiretlerinin katıldığı büyük kurultayda şah ilan edilir. Bu arada İran’ın başşehri, İsfahan’dan o zaman küçük bir kasaba olan Tahran’a taşınır. Kaçar’lar 1921’de Reza Şah’ın darbesine ve daha sonra Pehlevî rejiminin kurmasına kadar İran’ı yönetir. (Bence İran tarihinin en ilginç dönemlerinden biri Kaçar dönemidir. Üzerinde pek durulmaz. Kaçar dönemi İran ve özellikle Kaçar sanatı üzerine ayrıca bir deneme yazmak isterim.) Belli ki bu dönem İran-Afganistan coğrafyasında yeni başşehirlerin dönemidir. Dönemin Osmanlı tarihçisi Mütercim Asım, Kaçarların İsfahan’ı terk edip, “Tahran nam kasaba”yı hanedanın ve devletin merkezi yapmalarının biraz tuhaf olmakla beraber doğru bir adım olduğunu, İstanbul ya da Paris gibi büyük ve kalabalık başşehirlerin yönetilmesinin mümkün olmadığını, bu şehirlerin sürekli isyanlara sahne olduğunu yazar.
10.09.2021 04:30
Afganistan: Devrimler çağından büyük oyuna
18’inci yüzyıl sonundan itibaren Afganistan çok daha küresel bir hikâyenin parçasıdır. 1780’lerden 1840’ların sonuna kadar, Avrupa’dan Amerika’ya, Afrika’dan Asya’ya tüm dünyayı büyük sarsıntılar beklemektedir. Bu sarsıntılar içinde İran, Afganistan, Hindistan (ve tabii Osmanlı İmparatorluğu) Fransa-İngiltere-Rusya rekabetine sahne olur
200 yıllık dönemin sonu
08 Kasım 2024
ABD seçimi ve iki savaş gölgesinde...
18 Ekim 2024
ABD'de yeni sağ ve eski demokrasi
04 Ekim 2024
Trump'ın dünya tahayyülü
Tüm Yazıları
27 Eylül 2024