Fransızca démocrature, ”Otoriter güç araçları ile şeklî demokrasiyi birleştiren rejimlerin adı.” O zaman bu popülist, otoriter ve kutuplaştırıcı liderlere de demokratör diyebiliriz sanırım. Diktatörlük sabitlenmiş bir kurumsallık içinde devam ederken, demokratörlük sürekli devinim halinde, kurumları kurar gibi yapıp, onları halka yıktıran yüksek enerjili bir rejim ya da anti-rejimdir
Demokratörlük (Fransızca démocrature) kelimesi “demokrasi” ile “diktatörlük” kelimelerinin karışımından oluşuyor. Son dönemlerde ortaya atılmış bir kavram. Pierre Rosanvallon Le siècle du populisme kitabında demokratörlüğü, gücünü demokratik seçimlerle halk desteğinden alan, ama buna karşılık klasik demokratik değerleri reddeden popülist, otoriter, kutuplaştırıcı liderlerin etrafında kurulmakta olan illiberal demokrasileri tanımlamak için kullanıyor. Le Petit Robert’in 2019 baskısına démocrature kelimesi girmiş: “Otoriter güç araçları ile şeklî demokrasiyi birleştiren rejimlerin adı.” O zaman bu popülist, otoriter ve kutuplaştırıcı liderlere de demokratör diyebiliriz sanırım. Bilmiyorum demokratörlük ve demokratör kelimeleri Türkiye’de dolaşıma girer mi? Bir deneyelim bakalım.
Geriye dönüşü olmayan bir yol
Demokratörlük bir kırılma ve geriye dönüşü olmama siyasetidir. Toplumun heves ve heyecanla iktidara taşıdığı demokratör bir kırılmayı işaret eder. Artık geriye dönüş, restorasyon yoktur. Millet tarihi bir müdahalede bulunmuştur, bu müdahaleyle ülke geriye dönüşü olmayan bir kapıdan içeri girmiştir. Milletin çoğunluğu ve aslî unsurlarının bu müdahalesi ile kurumsal ve ideolojik devamlılık son bulmuştur. Yeni bir zaman başlamıştır.
Bu yönü ile demokratörlük “devrimci” bir rejimdir. Geriye dönüşü olmayan radikal kopuşu birçok unsurla sabitlemek ihtiyacı duyar. Birbiri ardına referandumlar, anayasal değişiklikler, diğer kurumsal düzenlemeler... Demokratörlük toplumun kullanımındaki kavramlar, söylemler ve imgelerin kalıcı bir şekilde değişmesi için birçok iletişim aygıtının devreye sokar.
Kurumsallaşma
Ama aynı zamanda demokratör eski rejimin kurumları ve elitleri ile uzun yıllar çatışmayı tercih edebilir. Zira bu çatışma demokratörün yakıtıdır. Aslında demokratör şu kararı vermekte zorlanır: Acaba kurumsal dönüşümü tamamlamak mı gerekir, yoksa bu dönüşümü uzatarak eski rejimin unsurları ile çatışmayı, onları ezerek, devam ettirmek mi evladır?
Kurumsallaşma tehditlerle doludur. Rejimin kendini kurallara bağlaması, kuralları demokratör koysa bile, ileride sorunlar yaratabilir. Onun için demokratör kurallar ve kurumları gevşek bırakmayı, hatta arada kendi inşa ettiği kurumları bile arada sarsıp yıkmayı tercih edebilir. Volatilite demokratörlüğün oksijenidir. Bu yönüyle demokratörlük bir olağanüstü hal durumunun olağan hale gelmesidir.
İşte aslında demokratörlüğü diktatörlükten ayıran unsurlardan biri de budur. Diktatorlük kurumsallaşır, stabil hale gelir ve kapıyı kapatır. Demokratorlük ise kurumsallaşmadan sürekli toplumun aktif bir parçası olduğu, hatta onun hakemliğinde bir volatilite halidir. Halkın/milletin iradesi her türlü kurumsallaşmanın ötesinde olmalıdır. Demokratör o iradeyi sürekli aktif halde kullanmaya, mobilize etmeye çalışır. Diktatörlük halkın tamamen etkinsizleştirildiği sabitlenmiş bir kurumsallık içinde devam ederken, demokratörlük sürekli devinim halinde, kurumları kurar gibi yapıp, onları halka yıktıran yüksek enerjili bir rejim ya da anti-rejimdir.
Millet mi halk mı?
Çatışma, olağanüstülük ve volatilite ile devam eden demokratörlükte egemenliğin halkın ya da milletin olduğu vurgusu çok güçlüdür. Peki halk mı millet mi? Burada demokratörlüğü belki net bir şekilde olmasa da ikiye ayırmak mümkün: İdealist demokratörlük ve realist demokratörlük. İdealist demokratörlük milli ve dini kavramları kuvvetli bir şekilde kullanır. Tarihsel bir derinlik kurmaya çalışır. İdealist demokratörlük kendini büyük bir tarihi akış içinde milletin müdahalesi sonucu oluşmuş bir süreç olarak tanımlar. Çoğu zaman ihyacıdır. Muhayyel ve toplumdan çalınmış bir geçmişi yıllar bazen yüzyıllar sonra tekrar ihya etme iddiasındadır. Bu yönü ile idealist demokratörlük bir ters ütopyaya yolculuktur. O yolculuk hiç bitmez ve demokratör tarafından sürekli millete müdahale ettirilerek duruma göre rota değiştirilir.
Realist demokratörlük ise reel, o an yaşayan halkın iradesinin altını çizer. Realist demokratör için önemli olan tarihsel devamlılık değil, o zaman dilimi içindeki öfke, hayal kırıklığı ya da ezikliktir. Demokratör toplumun o zaman dilimi içindeki halini aktive eder ve kurumsal direnci geçmişten geleceğe bir milletle değil o anki reel halk ve onun öfkesi ile kırar. Basitleştirirsek, idealist demokratörlük sağ, realist demokratörlük sol popülist unsurlar taşıyor diyebiliriz. Ama aslında bu ikisi arasında net bir ayrım da olmayabilir. Ya da realist demokratörlük bir süre sonra idealist bir demokratörlüğe dönüşebilir, ya da tersi olabilir.
Kutuplaştırma
Demokratörlüğün en temel özelliği kutuplaştırmadır. Bu yönü ile de demokratörlük toplumu tek bir bütün haline sokmaya çalışan diktatörlükten ayrılır. Yukarıda ifade ettiğim gibi bir demokratör için çatışma ve volatilite olmazsa olmaz şartlardır. Kutuplaşma ise çatışmanın ülke içindeki koşuludur. Kutuplaşmanın bir tarafı asli ya da reel olan millet/halk diğer tarafı elitler-kurumlar-bürokrasi-teknokratlar-kozmopolitler-
LGBTİ-göçmenler... vs’dir.
Buna göre bir taraf yekpare diğer taraf çok unsurludur; bir taraf aslî diğer taraf türevdir; bir taraf otantik diğer taraf yapaydır; bir taraf yerli diğer taraf ithaldir; bir taraf milli diğer taraf gayri millidir...
Kutuplaşmanın unsurları zaman içinde duruma göre değişebilir. Ama demokratör ikili değil de üçlü, dörtlü ya beşli ayrışmalar görünce kafası karışır. Aslında demokratörlüğe karşı mücadelenin bir yönü, onun ikilemler üzerinden kurduğu denklemi tarafları çoğaltarak kırmak olabilir. Çoğu zaman ikilemi “birlik” ile aşmak mümkün olmaz zira içinde çokluk olmayan birlikler demokratörün o birliği bölerek ikilemi yeniden kurmasını kolaylaştırır.
Demokratör iletişim
Demokratörlük toplumun sürekli mobilize edildiği devingen bir rejimdir dedik. O kadar devingendir ki, toplumun bu devingenlikten başı döner, zihni sürekli etrafa saçılan ve gerilim yayan imge ve söylem enflasyonu ile adeta sürmenajlaşır.
Bu zihinsel durum aslında demokratörlüğün önemli bir aracıdır. Onun için imge ve söylem yayan iletişim araçları hayati öneme sahiptir. Demokratör eğer iletişim arçlarını kontol edebilirse, ki bu en önemli stratejilerden biridir, o zaman yoğun bir imge ve söylem bombardımanı başlatabilir. Bu da demokratörlüğü diktatörlüklerden ayıran unsurlardan biridir. Diktatörlük çok daha tek sesli, tek renklidir. Demokratörlük ise belli bir amaca yönelik ama birbirinden farklı mecralarda birbirinden farklı imge ve söylem kurma becerisi gerektirir.
Demokratör ekonomi
Ama belki diktatörlük ile demokratörlüğü ayıran en önemli unsurlardan biri ikisinin ekonomi stratejileridir. Diktatörlük çoğu zaman devleti merkeze koyar ve iş adamlarını devletin patronajlığı altına sokar. Emeği ise ayaklanmaması için belli ölçüde koruyacak geleneksel planlamacı kurumlara başvurur.
Demokratörlük ekonomisinde ise durum çok daha karmaşıktır. Sol varyantlarını bir yere bırakırsak, demokratörlük büyük oranda de-regülasyon üzerinden kendini kurar. Belli bir firma ve aile şirketi ağı demokratör ve yakın çevresi ile yakın ilişki içindedir. Burada özellikle kamu ile iş yapan bazı grupların kayırılması ve onlarla aracılı ortaklıklar kurulması esastır. Demokratör aslında serbest ve adil rekabet ortamını devletin iç aygıtlarını kullanarak bozar (mesela ihale kanunu ya da farklı finans araçları) ve bir çeşit ortaklık kurduğu gruplarla alternatif ve enformel bir “piyasa” inşa eder.
Bu ortaklık ağı zamanla yaygınlaşır ve farklı çıkar gruplarını da kapsayacak şekilde büyür. Tabi her büyüme bölüşümde yeni gerilimler yaratır, yeni aktörler ortaya çıkar. Özellikle kaynak bölüşümünün gerilim ve kırılma zamanlarında mafya bu ortaklıklara eklemlenir. Mafyanın bu ağa eklemlenmesi volatiliteyi, riski ve tabii şiddeti arttırır ama kısa vadede kazancı da sıçratabilir.
Popülizm ve demokratörlük meselesini bir süreliğine burada sonlandıralım. Bir süre Cumhuriyet ve cumhuriyetçilik üzerinden devam edelim. Ne de olsa 29 Ekim’e yaklaşıyoruz. Tüm dostlara güzel bir eylül sonu diliyorum.