22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
19.11.2021 04:30

Güvenimi kaybettim, ne okuyayım?

Sevgili Kitap Terapisti, 33 yaşında, Adalet Bakanlığı bünyesinde çalışan bir devlet memuruyum. İş hayatında karşılaştığım nedenlerden dolayı insanlara olan ‘güven’im çok sarsıldı. Sosyal yaşantımda sürekli iletişim halinde olduğum insanların ağzından çıkanlara bile kuşku ile bakıyorum.  Ne okumamı önerirsiniz? Şimdiden teşekkür ederim. Sevgiler. Yavuz İnci Yavuz Bey, sanıyorum aslında ilk adımı atarak en doğrusunu yapmışsınız, o da bir güven problemi yaşadığınızı kabul etmek. İkincisi ise bir uzmanla görüşmek olabilir, bilemiyorum bunu ister misiniz ya da yapıyor musunuz ama ben tavsiye ediyorum. Diğerlerine güven kaybı yaşamanızda muhakkak ki yaşadığınız tecrübelerin etkisi bulunuyor. Muhakkak ki görevinize başladığınızda adaletin çiğnendiğini hayal etmediniz ya da belki de bir fark yaratacağınızı düşündünüz ama büyük bir sistemin ve hatta sistematik adaletsizliğin karşısında elinizin kolunuzun bağlı kaldığını fark etmiş olabilirsiniz. Bu sanırım büyümenin, olgunlaşmanın bir parçası: Her şeyin idealize ettiğimiz gibi olmadığını görmek. Ve yine sanırım aslında hepimiz aynı dertten muzdaribiz. Ancak tabii bunun artık şahsi ilişkilerinize de yansımış olması üzücü, zira hayatta herkesten, toplumdan el ayak çekmek zor, yıpratıcı, insanı yalnızlaştırıcı. Bir düşünün tarih öncesinde aslında Sinoplu Diyojen bile bu sebepten kendini bir küpün içine oturtmuş ve kimselerle ilişki kurmamıştır. Kinik Felsefe’nin mihenk taşlarından olan Diyojen aslında hiçlik duygusunun ilk esirlerinden biridir. Hiç kimseye, hiçbir şeye güvenmemek ve kendini izole etmek… Bu anlamda modern çağdan aklıma daima ilk gelen Albert Camus olur. O da bir hiçlik duygusu içinde kıvranmıştır ve bu hiçlik duygusunu yaratan şeylerden ilki inançsızlıktır. İnsanlara, topluma, sistemlere ve nihayetinde Tanrıya… Çok yanlış bir duygu mudur? Belki hayır, ama insanı mutluluktan uzaklaştırdığı da kesin. Dilerseniz Yabancı’yı bu gözle bir okuyun. Hiçbir şey hissetmeyen bir adamın dışarıdan nasıl göründüğüne bir bakın. Kitabı okurken bu karaktere ne tavsiye edeceğinizi düşünün. Nerede neyi değiştirebilirdi? Hangi noktada farklı bir bakış açısı geliştirebilirdi? Zorba adlı eseri okudunuz mu bilmiyorum? Belki filmini seyretmişsinizdir ki o da harikuladedir. Çok katmanlı, insanın içini çok acıtan, aslında bu hayatta ne oluyor, kime güvenebiliriz ki, dedirten bir eser. Hele ki genç adamın bizi aşık olduğuna inandırdığı kadını ölüme terk etmesi... İnsanlığa olan tüm güvenimizi sarsabilir. Ama sonra bir de Zorba vardır. Hayattaki her şeyi sanki ilk kez görüyormuş gibi yaşayan... Akışta kalan, hayatın ritmini takip eden... En olmadık anda büyük bir insanlık gösteren, yüzüstü bırakmayan. Bu bahsettiğim iki roman bize sadece bugün değil, her zaman, her devirde ne insanlara ne de hükümetlere güvenilebileceğini anlatıyor aslında, tıpkı bugün gibi. Ama elbette günümüz koşulları biraz daha farklı. Kurulan ilişkilerin şekli, hayatın hızlanmış olması, birbirine az zaman ayırmak, kısa bir görüşme iptali için türlü yalanlar söylemek ve hatta zorunda kalmak. Bu minvalde en çarpıcı kitaplardan biri Değersiz Bir Hayat. Okuması son derece zor bir kitap, bu konuda uyarayım. Bir insanın diğer insanlara olan güveni nasıl sarsılır görmek için birebir. Ama sonra bir başka şeyi görmek için de birebir: Kıymetli dostluklar ve onların nasıl bizi elimizden tutup kaldırdığı. İnsanın en iyi hali, en kötü hali, en acımasız şekliyle bu romanda. Ne olursa olsun tutunacak bir dal arıyoruz ve bu yine aslında hayatımızdaki tüm süzgeçlerden geçerek geriye kalmış insanlar. Güven problemini uzmanlık alanı yapmış tüm psikologların ortak düşüncesi gibi: Gerçek dostluklarınızın kıymetini bilin. Bunu yapabilmeniz dileğiyle…

Reçete

1. Yabancı / Albert Camus / Çeviren: Ayça Sezen / Can Yayınları  2. Zorba / Nikos Kazancakis / Çeviren: Ahmet Angın / Can Yayınları  3. Değersiz Bir Hayat / Hanya Yanagihara / Çeviren: Sıla Okur / Doğan Kitap