22 Kasım 2024, Cuma Gazete Oksijen
13.02.2022 21:30

"Erkekler önümü kesse de hiçbirinden korkmuyorum"

Almanya’da yapay kalp merkezi açmaya hazırlanan Dr. Dilek Gürsoy Oksijen'e konuştu

2012 yılında Avrupa’da yapay kalp nakli yapan ilk kadın doktor oluyor. 2019’da önce iş hayatında lider kadınlara verilen Victress Ödüllü’nü alıyor, sonra Almanya’da yılın doktoru (German Medical Award) seçiliyor. Bu hafta Düsseldorf’tayız. Konuğumuz dünyanın sayılı yapay kalp cerrahlarından biri olarak kabul edilen Dr. Dilek Gürsoy. Gürsoy ile aralık ayında Pegasus Yayınları’ndan çıkan, profesyonellere, kadınlara, göçmen ailelere ilham vermeyi amaçlayan “Buradayım! Çünkü İyiyim!” adlı kitabını ve yakın zamanda Almanya’da açacağı yapay kalp merkezini konuştuk. Nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Ordu Aybastılı bir ailenin 1976’da Neuss’ta doğan kızıyım. Annem 47 sene bir araba parça firmasında işçi olarak çalıştı. Babam önce temizlik işçiliği yapıyordu, sonra ölümüne kadar bir mendil fabrikasında görev yaptı. Almancayı ve Alman disiplinini iki yaşında başladığım kreşte öğrendim. Bir oturma odası, bir yatak odası, bir mutfaktan ibaret küçük bir evde mutlu ve huzurlu bir aile ortamında büyüdüm. Türk işçi çocuğu olduğum için dışlandığım bir hikayem yok. Tam tersi babamın ölümünden sonra Alman komşularımızın büyük desteği ve yardımını gördük.  Babanız kalpten öldüğü için kalp doktoru olduğunuz söyleniyor? Doktor olmaya 6 yaşında karar vermiştim, babamı ise 10 yaşında kaybettim. Çocukken çok izlediğim Yeşilçam filmlerinin etkisi altında kalmış olabilirim. Biri kaza geçirir, ameliyathaneye alınır, cerrah makası ister, hemşire cerrahın terini siler. Çok heyecan verici gelirdi bana bu sahneler. Babamın ölümü bizi farklı açılardan etkiledi. Benim doktor olma planım zaten netti ama annemle babam “Oku, büyük adam ol, bizim gibi işçi olma” dediği için belki daha da azimli bir çocuk oldum. İşçi ailesinin çocuğu olmasam bu kadar azimli olmayabilirdim. Kalp cerrahı olmaya nasıl karar verdiniz? Düsseldorf Heinrich Heine Üniversitesi’nde birinci sınıf öğrencisiyken canlı ameliyatları izlerdik. Bir gün bir bağırsak ameliyatı izledik. Bağırsaklar çıkmış, ortalık kan revan. Başka bir gün kalp. Ortada kan yok. Çok sakin, çok estetik. Kalbin bir müzik gibi ritmik atışı var. Büyülendim. Doktoramı kalp cerrahisi üzerine yaptım. Çok genç yaşta kalp ameliyatlarına girip çıkmaya başladım.  İlk işiniz? 2003’te Avrupa’nın o yıllarda en iyi kalp merkezi olan Herzzentrum Bad Oeynhausen’de asistan doktor olarak işe başladım. Şefim ve halen mentorum olan Prof. Dr. Reiner Körfer kablosu olmayan yapay kalp üzerine çalışıyordu ve beni ekibine dahil etti. Meslek hayatımın daha ilk yılında kendimi yapay kalple ilgili çalışmalara ufak da olsa katkı yaparken buldum. Körfer’in güvenini kazandım ve çok hızlı yükseldim. 2009 yılında birlikte başka bir hastaneye geçtik. 2010 yılından beri ise yeni nesil yapay kalplerin hayvan deneylerinin ve ameliyatlarının içindeyim.  2012’de Avrupa’nın ilk yapay kalp nakli ameliyatını yapan kadın doktoru oldunuz. Nasıl bir histi? Ameliyat esnasında yapay kalp firması yetkilisi “Dilek biliyor musun, Amerika’da var ama Avrupa’da ilk yapay kalp naklini yapan kadın sensin” dedi. “Aa öyle mi?” dedim. İşime baktım. Benim için kaçıncı olduğumun önemi yok. Hasta ayağa kalktı mı, önemli olan budur.  Medyanın dikkatini ne zaman çekmeye başladınız? Neuss’te yerel bir gazetede Avrupa’da ilk yapay kalp naklini yapan kadın doktor olmamla ilgili haber çıktı. Neuss’un gururu ilan edildim. Gazete küçüktü ama haberi yapan gazeteci tecrübeli biriydi. O haber, önce Alman medyasında büyük yankı uyandırdı. Sonra Türk ve Avrupa medyasında... Ardından Merkel sizinle tanışmak istemiş değil mi? Evet, 2017’de çalışmalarımı merak edip beni ofisine davet etti. O gün yapay kalbi anlattım kendisine. Bana çok mantıklı bir soru sordu. Cevabını can kulağıyla dinlediğini ve anlattığım tıbbi şeyleri anladığını fark ettim. Kendisi de fizikçi zaten. Çok akıllı bir kadın. Çok saygı duyuyorum Merkel’e. 2019’da “Azim” kategorisinde Victress Ödülü’nü aldınız. Bu ödül kimlere veriliyor? Toplumda ve iş hayatındaki lider kadınlara veriliyor. Bana verilmesinin nedeni, hem göçmen çocuğu olarak, hem de erkek egemen tıp dünyasında bir kadın olarak, tüm olumsuz ihtimallere karşı güçlü ve azimli bir duruş sergileyerek başarı örneği göstermem. Ben Almanya doğumlu bir doktorum, biz göçmenlik konularını çoktan aştık. Fakat bunları konuşabilmek, gençlere, yeni göçmenlere rol model olabilmek önemliymiş meğer. Hemen ardından Almanya’da “yılın doktoru” ödülünü aldınız. Bekliyor muydunuz bu ödülü? Öyle meşgulüm ki aldığım hiçbir ödülü önceden duymamıştım. Haberi aldığımda internete girip “Ne ödülü bu?” diye baktım. Meğer yeni nesil yapay kalp üretimiyle ilgili yaptığım çalışmaları bilen bir doktor beni jüriye sunmuş. Jüri epey önemli isimlerden oluşuyor. Tabii ki onur duydum. Kitabınızı hangi motivasyonla yazdınız? Birincisi medyada hakkımda çıkan haberlerde bazı yanlış bilgiler oluyordu; kendi hikayemi kendim anlatmak istedim. İkincisi kadınlara rol model olmak istedim. Medyatik olmam, Almanya’da yılın doktoru seçilmem, çalıştığım hastanenin erkek başhekimini rahatsız etti. Önemsemedim, başka bir hastaneye geçtim. Altı ay sonra orada da aynı şey olunca, erkek egemen tıp dünyasında bir kadın ve iyi bir cerrah olarak göze battığımı fark ettim. Karşılaştıklarımı anlatmak istedim. Almanya’da 78 kalp merkezinin hepsinin başhekimi erkek. Yapay kalp daha da erkek domine bir sektör. Aralarına sokmuyorlar. Hiçbirinden korkmuyorum. Avrupa’da yeni nesil yapay kalp araştırmalarında çalışan belki 6-7 cerrah var ve en tecrübelileri benim. İsveç ve Fransa’nın önde gelen yeni nesil kalp firmaları ilk ameliyatlarını benim yapmamı istiyorlar.   Başarılı kadınlar hep göze batıyor değil mi? Tabii. Avrupa’nın göbeğinde doğdum büyüdüm, en iyi hocaların öğrencisi oldum. Anladım ki başarılı ve öz güvenli bir kadınsanız, dünyanın neresinde olursanız olun ve hangi işi yaparsanız yapın önünüzü kesmeye çalışanlar oluyor. Egolarına takıldığım başhekimlerle çalışmamak için 2020’de Düsseldorf’da özel bir hastanede kendi özel muayenehanemi açtım. Aynı zamanda başka bir özel kliniğin kalp cerrahi bölüm şefiyim. Yine de haksız eleştirilere uğruyorum. Ben aldırmıyorum ama aldıran, pes etme noktasına gelen kadınlar pekala olabilir. Kitabın onlara ilham vermesini umuyorum. Hangi nedenlerle eleştiriyorlar sizi? Medyada çok yer almamla ilgili... Medyada yer alarak ben yapay kalbin önemine dikkat çekiyorum. Hastalar özellikle çalıştığım kliniklere geliyor. Yani medyatik olmam aslında çalıştığım hastanenin işine yarıyor. Sonra kitabın adından ötürü... “Buradayım! Çünkü iyiyim!” isminin çok öz güvenli olduğu söyleniyor. Doğrusu bu. İyi bir insanım, iyi bir kardeşim, iyi bir doktorum, öğrencilere iyi bir mentorum. Birileri rahatsız oluyor diye “İyi değilim” mi diyeyim? Çok çalışan herkes iyi olabilir. Ayrıca literatüre girmemekle eleştiriliyorum. Henüz 45 yaşındayım, hala girebilirim. Literatüre girenlerin çoğundan fazla kalp ameliyatı yapmışımdır. Benim hedeflerim başka.  Nedir bu hedefler? Uzun zamandır Almanya’da bir yapay kalp merkezi kurmak istiyordum ve bu hedefe çok yaklaştım. Yatırımcı buldum ve bir yıla kendi kalp merkezimi açacağım. Amacım kalp yetmezliği olan hastalara en iyi ve en yeni tedavi yöntemlerini sunmak. Bir insanın yaşaması için başkasının ölmesini beklemek istemiyoruz artık. Yeni nesil yapay kalpler öyle gelişebilir ki, insanlar gerçek kalp nakline ihtiyaç duymayabilir. Bu da devrim olur.

İlhamı annesinden ve Muhammed Ali’den...

Gürsoy, ilhamını kimlerden aldığı sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Birincisi annem. Benim iki abim ölmüş. Ben hiç tanımadım. Biri 10 aylıkken iyi beslenemediği için, diğeri 4 yaşında ağzında kanser çıktığı için... Okuması yazması bile olmayan bir kadın, 17 yaşında Almanya’ya geliyor ve 47 sene çalışıyor. Tüm zorluklara karşı pes etmiyor. Annemin hikayesini kitaptan okuyanlar bana “Özgüvenini kimden aldığın belli” diyorlar. Diğeri de Muhammed Ali. Çok konuşurdu ama lafının arkasında dururdu. Kaçak dövüşmezdi.”